YDH- Arap dünyasının dini içerikli yayın yapan etkili internet sitelerinden İslamonline, “Selefi davet; gerçek bir dönüşüm mü yoksa aldatıcı bir görüntü mü?” başlıklı makalede selefilerin toplumla ilişkilerini analiz ediyor.

 

Selefi davet Mısır'da geçtiğimiz asrım son çeyreğinde Ensaru’-l İslam tarafından yapılan faaliyetlerin tersine bu son üç senede Mısır halkı arasında çok büyük bir genişleme gösterdi.

 

Çünkü önceki davet metodu bazı camilerde selefi şeyhler ile onların özel talebelerinin yaptığı ders üzere süreğenliğini devam ettiren seçkinci bir davet metodu idi. Fakat Mısır toplumu bu topluluğu son zamanlarda bu çok daha fazla tanımaya başladı.

 

Bu genişleme birçoklarının da belirttiği üzere özel televizyon kanallarının çoğalmasına ve bunların halk tarafından kabullenilip izlenilmesine bağlı.

 

El-Bereket, el-Haliç, er-Rahmet, el-Hikmet gibi kanalları bu selefi kanalların arasında saymak mümkün.

 

Bu kanallarda Selefi okulun sembol isimleri sıkça boy gösteriyor. Bunlar içerisinde Şeyh Muhammed Hasan, Şeyh Ebu İshak Havbeni'yi saymak mümkün.

 

Bu genişlemeye başka bir neden olarak da devletin ve devletin güvenlik birimlerin bu davete göz yumuyor olması olarak görülmekte.

 

Hatta Selefilerin yaptığı faaliyetleri İhvan'ın yaptığı faaliyetlerin karşısında desteklediğini söylemek bile mümkün. Bu süreçte İhvan'a ait özel televizyonların yasaklandığını söylemekte fayda var. Yukarda belirtilen iki görüşü de doğru kabul etmek mümkün.

 

Selefilerin Mısır toplumunun bazı davranış biçimlerine etki ettiklerini söyleyebiliriz. Bunlar içerisinde sakal ve peçe herhangi bir kişinin selefi topluluğa aidiyetini simgeleyen olgular.

 

Fakat burada selefi akımı, ya da müntesiplerinin isimlendirdiği gibi söylersek “Selefi Davet”i, iyi anlamak isteyen birinin sorması gereken bir soru var.

 

Selefi akım ve bu akımın sembol ismi olan şeyhler Mısır toplumunda gerçekten onun hayat tarzında ve hayat anlayışında gerçek bir değişime neden olabildiler mi? Ya da selefi akım Mısır halkını yaşadığı krizden çıkarabileceğini düşünülebilir mi?

 

Acaba halkın selefi kanallarını selefi şeyhleri dinlemesi Selefi akımın bu sorunlara diğer İslami akımlara nazaran daha köklü çözümler üretmesinden mi kaynaklanıyor?

 

Düzenin bozulmasına rağmen seçkinci anlayış

Bu sorula cevap vermeden önce selefi akımın doğuşundan bu yana seçkinci bir fıkhi anlayışa sahip olduğunu belirtmekte fayda var.

 

Her ne kadar selefi şeyhler ve örgenciler kabul etmese de selefi davet halkın üzerinde onlara inmeyen seçkinci bir fıkıh anlayışına sahiptir.

 

Selefiler kendi fıkhi anlayışlarını, diğer anlama biçimlerine en ufak bir doğruluk hakkı vermeden, en doğru anlama biçimi olarak niteliyorlar. Ve İslam'a modern yaklaşım biçimlerini kökten reddetmekle birlikte kendi İslam anlayışlarının dışında bir İslam anlayışını doğru kabul etmiyorlar.

 

Bütün bunları bidat olarak nitelendiriyorlar. Bu nedenle selefi akım ve diğer İslami akımlara arasında sürekli bir çatışma var.

 

Söylenilenleri yalanlayan gerçekler

Şimdi eğer yukarıdaki sorula cevap verecek olursak, Mısır gerçeklerinde bu sorulara hayır diye cevap vermek daha yerinde ve doğru olacaktır. Mısır toplumunun geleneksel değerleri ve yaşam anlayışı selefi akımın salık verdiğinden ve hatta İslami metottan genel yönelim olarak tamamen farklı.

 

Mesela bu farklılığı anlamak için evlenme meselesini örnek olarak alabiliriz. Evlilik meselesinin önünde bütün iddia edilenler bir yıkıma uğramakta.

 

Evlenme sürecini gözlemleyecek olursanız eğer evlenecek gençlerin ve onların velilerinin her ne kadar İslami esaslara nazari olarak bağlı olduklarını söyleseler de hiç de öyle olmadığını görürsünüz.

 

Mesela hadiste “eğer size dininden razı olduğunuz birileri geldiğinde onu evlendirin. Yoksa yeryüzünde fitne çıkacaktır” anlayışı bize öğütlenmekte.

 

Evlenme meselesi olduğu yerde duruyor. Hala gençlerin evlenmesinin önünde maddi sıkıntılar var ve bu kolaylaştırılmıyor.

 

Mesela selefi akıma müntesip bir genç evlenirken evleneceği hanımın dininden ziyade onun televizyonlarda şarkıcılar kadar güzel olup olmadığına bakıyor. Ben bunu bizzat kendim bir evlendirme dairesinin bürosunda gördüm.

 

Ya da selefi akımıma müntesip evlenecek bayanlar evlenecek birilerini ararken onların ne kadar zengin olduklarına bakıyorlar. Çoğu zaman malı çok dini az birisi dindar fakat malı az birine tercih ediliyor. Tabi bu herkes için geçerli değil geneli yansıtması için söylüyoruz.

 

Ya da mesela selefi şeyhlerin gece gündüz çok eşliliğin caiz olduğunu söylemesine rağmen, Mısır toplumunda bunun kabul gördüğünü söylemek mümkün değil. Bunlar içerisinde selefi akıma mensup hanımların bulunduğunu da söylemek mümkün, zira onlar da çok eşliliği kabullenmiyorlar.

 

Selefi davet neden zaafa uğramakta?

Peçe ve sakala kıyasla selefi davetin toplumun çeşitli alanlardaki tutumlarına ve ahlaki yapısına tesir edememesini şuna bağlamak mümkün.

 

Aslında bu makalede en fazla yoğunlaşacağımız konu bu beklenmedik tesir eksikliğidir. Selefilerin Mısır'daki bu uzun süreli varlığı, birçok medya iletişim araçlarına sahip olması, devlet organlarından baskı görmek bir yana birçok defa yardım alması ile birlikte Selefi davetin bu zayıflığının ve etki edememesinin nedeni ne olabilir. Bunları şu şekilde sıralamak mümkün;

 

Selefi davetin tek yönlülüğü ve dar kapsamlı olması

Selefi daveti müntesiplerinin tanımladığı gibi kapsamlı bir hayat tarzı olarak kabullenmek zor; çünkü selefi davet çıktığı günden bu yana dünya algısını şer’i ilimlere özellikle fıkıh ilmini tedrise hasretmiş bir akımdır.

 

Selefi kanallarda konuşan şeyhlere kulak verdiğinizde onların konuşmalarının sadece helal ve haram ve hadislerden ibaret olduğunu görürüz. Biz bunların içerisinde metodik olarak bir hayat tarzını ifade eden sözler sarf eden bir selefi şeyhine rast gelmiş değiliz.

 

Dolayısıyla farklı hayat algılarına sahip insanların bu davete icabet ederek kendilerini bulmaları mümkün görünmüyor. Yani dini bilimlerde uzman olmayan kişilerin bu davete cevap vermeleri bu hareket içerisinde İslam'a hizmet etmeleri imkânsız görünüyor.

 

Dolayısıyla Selefiler için bu dar çerçeveden çıkmak ve İslam'ı daha geniş bir çerçevede ve farklı yönleri ile algılamaları bir zorunluluk.

 

Bu Hz. Peygamber'in metodu idi, zira o İslam'ı tek yönlü olarak anlatmadı insanlara. Ayrıca onların beşeri bilimlere ve bu konularda eğitim görmüş kişilere de gerekli özeni ve saygıyı göstermeleri gerekmektedir.

 

Selefi topluluklar beşeri bilimleri küçümsüyorlar. Bu nedenle Selefi meşrep örgenciler, eğer beşeri bilimler öğrenmeye mecbur kalmışlarsa, bu bilimleri ihmal ediyorlar ve şeyhlerin yanına giderek onlardan şer’i ilimleri öğrenmeye daha çok önem veriyorlar.

 

Hatta geçtiğimiz senelerde bu akımdan, kopya çekmenin şer’i bilimlerde okuyanlara haram, beşeri bilimler okuyan örgencilere ise haram olmadığı fetvası bile verildi.

 

Böyle bir fetvanın büyük bir şeyhten çıkmadığı bilinmekle birlikte, bu anlayıştan bu akımın beşeri bilimlere nasıl baktıklarını anlamak mümkün. Bu anlayış onları önemli bir güçten mahrum ediyor.

 

Cemaatleşme ve guruplaşmaya karşı çıkma

Selefiler guruplaşmaya ve cemaatleşmeye bidat gözüyle bakıyorlar. Bu nedenle kendilerini belki de fikirlerini topluma yayabilecekleri büyük bir güçten mahrum bırakmış oluyorlar; çünkü toplu çalışmalar her zaman bireysel çalışmalardan daha faydalı olmuştur.

 

Belki de bu ferdileşme kimsenin toparlayamayacağı ve belki de kendi içerisinde fikir ayrılıkları nedeniyle bir çatışmaya bile neden olan bir parçalanmışlığa yol açmakta. Selefiler belki de bu cemaatleşme karşıtlıklarını İhvan karşıtlıklarından alıyorlar, belki de güvenlik birimlerini karşılarına almaktan korkuyorlar; fakat selefiler eğer fikirlerinin yayılmasını istiyorsa bu fikri tekrar gözden görmeliler.

 

Aslında bu cemaatleşme her ne kadar bu şekilde isimlendirilmese de şeyhlerin etrafında toplanarak onun fikirleri etrafında şekillen guruplar şeklinde mevcuttu. Hatta bu guruplar için iyi bir örnek görmek istersek doksanların sonunda cihatçı selefilik isimli güvenlik güçleri ile de çatışmış olan gurubu gösterebiliriz.

 

Kısacası selefiler cemaat karşıtı anlayışlarını tekrar gözden geçirmelidirler; çünkü bu Şeyhülislam İslam İbn Teymiye'nin görüşüne göre bu bakış açısı genel anlamda İslam'a aykırı bir görüştür.

 

Zira cemaatsizlik etki kapasitesini azaltan bir durumdur. Fakat cemaatleşmeyi kabul ettiklerinde ise, cemaatin çıkarlarını davanın çıkarlarının önüne geçirmiş, merkezi sorgusuzca itaat edilmesi gereken bir merciye çeviren ve buna benzer daha başka hatalar etmiş olan, eski cemaatlerin hatalarından ders çıkarmalıdırlar.

 

Sivil toplum kuruluşlarının yokluğu

Sivil toplum kuruluşları derken, hayır hasenat yapılan müessesleri kastediyorum. Selefiler genel anlamada bu tür hayır hasenat işlerine pek sıcak bakmıyorlar, hatta hac ve umreyi bile buna dâhil etmek mümkün.

 

Herkes bilir ki hayır yapmak insanların sevgisini üzerine çekmek demektir. Bu sevgi o kişi ve o iyiliği yapan gurup arasında bir tanışma ve muhabbet aracı olur. Hayır, hasenat işleri genellikle İhvan-ı Müslimin ve bazı gönüllü kişilerin eline kalmış durumda.

 

Selefi davetin genel kabalığı

Selefi daveti genel olarak kaba diye nitelemek mümkün. Hüküm verirken genel olarak haram fetvası vermeye daha yatkınlar. Şeyhlerinden öğrendikleri bakış açısı bazen Allah'ın genişlettiği alanı daraltıyor.

 

Bu nedenle selefiler genel olarak doğru söyleseler de halkın çoğunluğunun nefretini üzerlerine çekiyorlar ve bu tavırları söylediklerinin halkın davranış biçimlerine yön vermesini engelliyor.

 

Selefi davetin yaşadığımız çağda temel İslami akımlardan biri olduğunu söylemek mümkün. Bu davetin İslami hareketin ortak hafızasına etki etmeleri gerekmektedir. Fakat bunu yapabilmek için kendilerini iyice gözden geçirmeleri gerekmektedir.

 

Eğer İslam aydınlanmasının içerisinde etkin bir rol oynamak istiyorlarsa bir değişimi gerçekleştirmeleri gerekiyor.

 

 Çeviren: Emrah Kekilli

http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?c=ArticleA_C&cid=1219664143027&pagename=Zone-Arabic-Daawa%2FDWALayout