YDH- Lübnan’da yayımlanan es-Sefir gazetesi yazarı İmad Mermel Ulusal Özgürlük Hareketi Lideri Mişel Aun’un tarihi Şam ziyaretinin sonuçlarını analiz ediyor.

 

Lübnan Ulusal Özgürlük Hareketi Lideri Mişel Aun'un Suriye ziyaretini takip edenler, bu tarihi ziyaret sırasında cereyan eden olaylar nedeniyle büyük bir rahatlama hissedecektir. Muhaliflerin kopardığı yaygara ve taraftarlarından bazısının endişelerinin aksine Aun'un söz ve tavırlarında tam bir tatmin hali görülüyor.

 

Aun Rabiyye'de kendisine tahsis edilen makamda rahatça oturuyor ve tebrikleri kabul ediyor. Ziyareti Halep'ten Hama'ya devam ediyor, bu ziyaret sırasında çok üst düzey yetkililer bu olağanüstü ziyaretle gelen misafiri ağırlamak için gönüllü olarak seferber olmuşlar.

 

General Mişel Süleyman önümüzdeki bahardaki imtihandan korkuyor söylentisinin tersine daha önce olmadığı kadar genel seçimlere istekli görünüyor. Bu sayede Aun'un doğuda ve Lübnan'da Hıristiyanları marjinalleştiren ve hücumlara maruz bırakan durumdan Hıristiyanları çıkarmak için ortaya koyduğu yol haritasına Hıristiyan halkın ne derece destek verdiği anlamak istiyor.

 

Aun'un Şam ziyaretinin ne kadar desteklendiği noktasında yapılan kamuoyu yoklamaları iç açıcı bir durum arz ediyor. Kamuoyunun desteği arkasında olmakla beraber kamuoyu nezdinde güvenilirliği de tam yerinde.

 

Aun, Şam'a yaptığı bu ziyarette daha önce hiçbir lidere nasip olmayan bir ihtimamla karşılandı. Bu denli ihtimama mazhar olan sadece Cemal Abdunnasır olmuştu. Bu nedenle Aun için Hıristiyanların Abdunnasır'ı deniliyor.

 

Aun, ziyaretin mevcut olandan daha fazla yankı yapmasının ister gibi görünüyor; zira ziyaretinin kamu vicdanına mal olmasını talebinde olduğu seziliyor. Aun Suriye'de sanki bir ev sahibi izlenimi veriyor. Hatta protokole bakılırsa Suriyeliler sanki Auncu olduğu için muhalifler Aun'u Suriyeci diye itham ediyorlardı.

 

Belki de Aun'un bu ziyaretten ne elde ettiğini anlamak için şu diyaloga kulak vermek yeterli olacak. “Acaba Şam'dan Beyrut'un anahtarı ile mi döndünüz?” Aun gözleri parlayarak cevap veriyor: “Kalplerin anahtarları ile döndüm.”

 

Bu sonucu anlatmak için yeterli bir cevaptı biraz çaba ve eklemeyle Aun'un Beyrut'a Şam'ın anahtarı ile döndüğünü söylemek mümkün.

 

Aun, zamanın ziyaretinin mahiyetini ortaya çıkaracak ve muhaliflere cevap verecek en iyi olgu olacağı kanısında. Zira zamanla bu ziyaretin içerdiği unsurlar çok daha belirgin hale gelecek.

 

Evet, Aun Şam'dan esirlerle ve çizilmiş haritalarla gelmemiş olabilir. Ancak Aun Suriyeli liderler ile sağlam köprülerin temellerini attığı ve bu kurulan köprülerin iki ülke arasındaki çözümlenemeyen sorunların çözümüne yardımcı olacağı kanısında ve daha önce Mishel Süleyman'ın iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesi için yaptığı ziyareti destekleyen bir ziyaret olduğu kanısında.

 

Zira Süleyman'ın ziyaretinin kabinde Suriye halen Lübnan'daki iç unsurlar konusunda emin değildi. Bu ziyaret Suriye’de daha sağlam bir zemin oluşturdu.

 

Şam ve Beyrut arasındaki diplomatik ilişkilerin bu ayın sonuna kadar faalleştirilmesi bekleniyor. Bu ilişkiden şüpheli olanlara, Aun'un Suriye ziyaretini baltalamaya çalışanlara ve Suriye karşıtlarına karşı verilecek en iyi cevap karşılıklı elçiliklerin yeniden açılarak iki ülke arasındaki ilişkinin resmi boyuta getirilmesi olacaktır.

 

Diplomatik ilişkinin faal hale getirilmesi meselesi sadece bölgesel bir mesele değil, aynı zamanda Batı’nın da yakından izlediği bir mesele. Özellikle Fransa Suriye'nin bu konuna nasıl bir yol izleyeceğini yakından izliyor.

 

Fransa'da diplomatik kesimlerden gelen haberlere göre Fransa Başbakanı Nikola Sarkozy Suriye'nin diplomatik ilişki konusundaki atağının Paris için hayati önemi haiz olduğunu belirtti. Suriye'nin bu işi ağırdan alması ve savsaklaması durumunda Fransa'nın Suriye ile olan ilişkisine de zarar vereceğini söyledi.

 

Yine kaynakların belirttiğine göre Sarkozy Suriye'nin cezaevlerindeki Lübnanlı esirlerin serbest bırakılması, Şeba Çiftlikleri de dâhil olmak üzere kesin sınırların çizilmesi gibi sorunlu meseleleri çözebilmesi ya da çözümleri hayata geçirebilmesi için uzun zamana ihtiyaç var.

 

Diplomatik ilişkilerin faal hale getirilmesi, bu gibi konularda yardımcı bir etken olacak. Ayrıca Sarkozy bu tür bir meselenin Suriye'nin Fransa ve Lübnan konusundaki yaklaşımını test etmek için önemli bir araç olacağı kansında ve bunun yakın gelecekte sonuç vereceğini düşünüyor.

 

Bunun yanında Suriye'nin bu senenin sonuna kadar diplomatik ilişkileri faal hale getirmemesi, Suriye üzerindeki ambargoyu kırmada acele ettiği yönde kendisine karşı çıkanlar karşısında Sarkozy için bir sorun olacak. Zira bu yakınlarda Sarkozy Şam'a bir elçi gönderdiği ve elçinin Beşşar Esed'i Lübnan ve Suriye arasında karşılıklı olarak elçilikler açılması konusunda teşvik ettiği biliniyor.

 

Bunun yanında diplomatik kaynakların bildirdiğine göre Sarkozy Suriye üzerindeki ambargonun kırılması gerektiğine ikna olmuş görünüyor, zira ambargo siyaseti denenmiş; ancak olumsuz netice vermiştir. Bölgede ve Lübnan'da ise daha çok gerginliğe neden olmuştur.

 

Bu meyanda Fransa pragmatik bir siyaset takip ediyor; ancak bunun yanında Lübnan'ın ulusal özgürlüğünü ilke olarak benimsiyor. Zira bölge ülkelerinin çoğu Amerikan kontrolü altında Suriye ve Lübnan ise bunun dışında ve Sarkozy bu iki ülke üzerinden bölgeye nüfuz edebilir ve kendi çıkarlarını bu iki ülke üzerinden koruyabilir.

 

 http://www.assafir.com/Article.aspx?EditionId=1113&ChannelId=25479&ArticleId=1113&Author=عماد%20مرمل