YDH- 6News Ortadoğu haberleri editörü Furkan Torlak, Türkiye’nin Hamas ve Filistin politikasını sitemiz için değerlendirdi.

 

1- Adalet ve Kalkınma Partisi'nin dış politika mimarları, Hamas'ın, 2006 yılında düzenlenen Filistin genel seçimlerine Amerika Birleşik Devletleri'nin hatta İsrail'in yeşil ışık yakmasıyla katıldığını düşünüyor.

 

İçerisinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dış politika danışmanı Ahmed Davutoğlu ve Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu'nun da bulunduğu yetkililer, 2006 seçimlerinde Filistinli seçmenlerin oyunun yüzde kırk dördünü kazanan Hamas'ın dikkate alınması gerektiği kanaatinde.

 

Bu noktada hükümet, Filistin'de düzenlenen şeffaf ve demokratik seçimlerin sonuçlarının kabul edilmesinin gerekliliğine inanıyor.

 

2- Türkiye'ye göre, Hamas sahada etkin bir aktör. Bu nedenle Türkiye, Hamas'ın -ister demokratik genel seçimler sonucu iktidara gelen bir siyasi hareket olsun, isterse de "terör"ü yöntem olarak benimsemiş bir örgüt olsun- Ortadoğu barış sürecine dâhil edilmesi gerektiğini düşünüyor.

 

Türkiye, bölgedeki istikrarsızlık nedeninin Arap-İsrail çatışması olduğunu düşünüyor ve bunun çözümünün barışçıl yollarla, diyalogla gerçekleşeceğini savunuyor. Bu noktada Türkiye, Filistin tabanında güçlü şekilde etkin olan bir hareketin diyalog sürecine çekilmemesi durumunda, Filistin Yönetimi'nin olası bir anlaşmanın sonuçlarını Filistin halkına kabul ettiremeyeceğini vurguluyor.

 

3- Hükümet, Hamas Hareketi'nin sisteme çekilmesi gerektiği kanaatinde ve bunun bölgedeki dengeler arasında Hamas'a yer açılmasıyla mümkün olabileceğini savunuyor. Türkiye, aksi durumda, Hamas'a ikinci bir seçenek bırakılmaması durumunda hareketin İran ekseninde kalacağını düşünüyor.

 

Nitekim şu anki durum, İsrail'in, Amerika Birleşik Devletleri'nin ve başta Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere birçok Arap ülkesinin kabul etmediği bir durum. Ayrıca Mısır'ın Gazze savaşı günlerinde Türkiye'den Hamas'la diyalog kurmasını istemesinde bu durumun etkisi büyük.

 

4- Hükümet, bu realitenin yanı sıra Hamas Hareketi'nin ulusal birlik hükümeti süreci ve Mekke Anlaşması ile birlikte Filistin Kurtuluş Örgütü'nün imzaladığı anlaşmalara ve Arap Birliği'nin barış planına saygı duyduğunu ilan etmesine dikkat çekiyor. Nitekim toprak karşılığı barış öngören Suudi Barış Planı, İsrail'in 67 sınırlarına çekilmesi karşılığında İsrail'in tanınmasını öngörüyor.

 

Türkiye de bu bağlamda uluslar arası çevrelerin, ulusal birlik hükümeti sürecinin yeniden canlandırılmasını ve Hamas'a sistemde yer açılmasını desteklemesini istiyor, böylece barış sürecinin güçleneceğini öngörüyor.

 

5- Tabi ki bu bağlamda Türkiye'nin Hamas'ı "olduğu gibi kabul" ettiğini düşünmememiz gerekiyor. Bu noktada Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın Hamas'a yönelik uyarıları önemli. Babacan, Hamas'ı silahlı değil siyasi mücadeleye çağırıyor.

 

Babacan, Radikal ve Milliyet Gazetelerine verdiği demeçlerde şunu vurguluyor: "Hamas'ın da bir karar vermesi gerekiyor. Silahlı bir örgüt mü olmak istiyorlar, siyasi hareket mi olmak istiyorlar?"

 

Babacan ekliyor: "Bizim görüşümüz siyasi mekanizma içinde çalışmaları. Filistinlilerin kendi kaderlerini seçimler yoluyla belirleyebileceği sistem oluşmalı, seçimlerin sonucu da herkes tarafından tanınmalı ve saygı gösterilmeli."

 

Bilindiği üzere daha önce Filistin Kurtuluş Örgütü de İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından terör örgütü olarak görülüyordu. Ancak gelişen "barış süreci" sonrası El Fetih'in başını çektiği örgüt, İsrail'in Filistin içerisinde diyalog kurabildiği tek taraf haline geldi. Türkiye, bugün için uluslar arası toplumun Hamas Hareketi konusunda da aynı adımları atması gerektiğini savunuyor.

 

6) Ayrıca Türkiye, Mahmud Abbas'ın Filistin Özerk Yönetimi üzerindeki otoritesini tanıyor. Bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Mahmud Abbas ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Türkiye'nin Filistin topraklarında Başkan Mahmud Abbas ile birlikte çözümden yana olduğunu ilan etti.

 

Bu açıklamadan açıkça anlaşılacağı üzere Türkiye, Abbas liderliğindeki Filistin Özerk Yönetimi'ni destekliyor. Bu ise Hamas Hareketi ve ikisi hariç El Fetih dışındaki tüm Filistin örgütlerin reddettiği bir şey. Zira Filistinli örgütler, birkaç gün önce Şam'daki toplantılarının ardından Mahmud Abbas'ın yasal görev süresinin bittiğini deklere etmişlerdi.

 

7) Son olarak Türkiye'deki Yahudi vatandaşların, İsrail'in Gazze saldırısı sonrası Türk kamuoyunun yoğun tepkisiyle karşılaşmasından duyduğu rahatsızlığa değinmek gerekiyor.

 

Tabi bu noktada Türkiye'deki Yahudi Cemaati'nin "Musevi vatandaşlar" olarak bilindiği ve bundan da genel olarak Türkiye'deki tüm vatandaşlarla eşit haklara sahip olduklarına dikkat çekildiğini belirtmemiz lazım.

 

AKP hükümeti, birkaç gün önce gerçekleşen Ankara'daki Bakanlar kurulu toplantısı sonrası Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'in dilinden bu konudaki kaygıları gidermeye çalıştı. Cemil Çiçek "Bizim Musevi vatandaşlarımızla veya İsrail'deki Yahudi halkla bir sorunumuz yok. Bizim eleştirdiğimiz, İsrail hükümetinin izlediği politika oldu. Bizim hiçbir milletle problemimiz olmaz. Yahudi milletiyle de bir problemimiz yok. Sadece İsrail hükümetinin politikasını eleştirdik." dedi.

 

8- Sonuç olarak Türkiye'nin Hamas Hareketi'ne yönelik tavrının ezber bozacak nitelikte bir istisna teşkil etmediğinin altını çizmemiz gerekiyor. Zira;

 

A) Türkiye, Filistin'de Başbakan Mahmud Abbas yanlısı bir yasallığı destekliyor.

B) Türkiye'nin İsrail'le güçlü ilişkileri var ve Türkiye, İsrail'in varlığına şüpheyle yaklaşan bir devlet değil.

 

Ancak tabi Türkiye'nin tavrında farklı olarak öne çıkan bazı hususlar var;

 

A) Türkiye, Filistin'de gerçekleştirilen seçimlerinin sonuçlarını kabul ediyor.

B) Türkiye, Hamas'ı tabanıyla birlikte sahada etkin bir hareket olarak görüyor.

C) Türkiye, Hamas'ı uluslar arası dengelerin içerisine çekilmesini istiyor.

D) Türkiye, Hamas'ın içerisinde olmadığı bir barış sürecinin başarılı olmayacağına inanıyor.

 

Tüm bunlar, Türkiye'nin İsrail'in politikasını kabul etmemesi, tabi ki hükümetin anti-semitik bir politika izlediğini göstermiyor. Nitekim Türkiye'nin kanaatini –bunu sesli olarak dile getirse de getirmese de- birçok Avrupa ülkesi de paylaşıyor.

 

Furkan Torlak, 6NEWS Ortadoğu haberleri editörü