YDH- Tel Aviv Üniversitesi, Moşe Dayan Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Başkanı Prof. Eyal Zisser, Lübnan seçimleriyle ilgili aşağıdaki analizinde Hizbullah müttefiklerinin seçimi kaybetmesiyle Batı, Arap dünyası ve İsrail’in rahat bir nefes aldığını belirtiyor.   

Hizbullah’ın, hükümeti veto talebiyle sıkıştırmak üzere Lübnan başkentinin batı bölgesini ele geçirdiği 8 Mayıs 2008 gecesinin ertesinde, Sünnilerin kalesi konumunda bulunan batı Beyrut sokaklarında silah sesleri duyulabiliyordu. Bu kez, batı yanlısı bloğun destekçileri zaferlerini kutlama adına sokaklara döküldüler.

 

Lübnan’da, yayımlanan oy sayıları, parlamento seçimlerinde sıkı bir yarışı ve Hizbullah için makul bir zafer şansının var olduğunu gösteriyordu. Fakat sayımların sonuçlanmasıyla birlikte tahminlerin yanlış ve aldatıcı olduğu görüldü ve başını Sünni Sa’d Hariri ve Dürzi Velid Canbolat’ın çektiği 14 Martçı ekip kazanmış oldu.

 

Bununla birlikte kutlamalar Lübnan’la sınırlı değil. Bu sabah, Beyrut’tan Kudüs’e, Riyad’dan Kahire’ye kadar tüm Ortadoğu’ya “tehlike geçti” sinyalleri yayılıyordu. İran destekli “kötü adamlar”ın, Lübnan’da demokratik yollarla gücü ele geçirme girişimi başarısızlıkla sonuçlanmış oldu. Ve böylece Lübnanlı seçmenler, Amerikan Başkanı Barack Obama’nın bölge sakinlerine, taze bir uyum, barış ve dostluk sürecinde Amerika’yla beraber yürüme çağrısını yapmasından dört gün sonra ona muvafakat ederek Batıcı kanada zaferi bahşettiler.

 

Sonuçlar böyle olmakla birlikte Lübnan, hemen hemen eşit çapta bulunan iki kanat arasındaki çatlamışlıkla, bölünmüş bir ülke durumunda kalmaya devam ediyor: Sünni-Dürzi kanat ve Marunilerin büyük bir bölümü tarafından desteklenen Şii kanat…

 

Bu bağlamda, seçimlerin en büyük mağlubu devlet kontrolünü elinde bulunduran ve şimdi Hizbullah’ın takipçisi haline gelen Marunîler gibi duruyor- Marunîlerin herhangi bir güç ve statüleri olmadığı gibi şu andan itibaren Nasrallah için çantada keklik oldukları söylenebilir.

 

Lübnan’daki seçim sonuçları (ülkedeki en geniş mezhebin Şiiler olduğu düşünüldüğünde) nüfus ve siyasal sistem arasındaki çatlağa da ışık tutuyor. Parlamentodaki koltuk oranı anakroniktik bir durum sergiliyor; Şiiler, nüfusun yüzde 30-40 kadarını oluşturmalarına rağmen koltukların yalnızca yüzde on beşini (yani 128’de 27 koltuk) alabildi.

 

Sonuçlar İsrail için farklılık yaratmıyor

Hizbullah liderliğindeki Şiilerin gerçeği zamanla kabulleneceklerini ve seçim sonuçlarıyla birlikte, Hizbullah’ın Lübnan’daki sistemi demokratik yollarla değiştirme yönündeki umutlarının ortadan kalkacağını iddia etmek zorlama olur.

 

Bu ancak, Hizbullah’ın, oyunun kurallarını değiştirmek üzere atacağı diğer bir adım öncesi kısa bir ara olarak kabul edilebilir.

 

Seçim sonuçları İsrail adına bir farklılık arz etmiyor. Hizbullah, Lübnan’da bundan sonra da,  bilhassa İsrail ordusuna karşı askeri gücünü yapılandırmaya yönelik arzularını gerçekleştirmeye devam edecek.

 

Fuad Sinyora’nın başında bulunduğu Batı yanlısı hükümetin geçen dört yılda, örgütü Haziran 2006’da İsrail ile giriştiği savaştan alıkoymadığı ve savaşın başında örgüt tarafından gerçekleştirilen yaklaşık elli bin füzelik silahlanmaya dur demediği bir gerçek.

 

İsrail’in yakın gelecekte karşı karşıya kalacağı şey bu yüzden, Amerika’nın başını çektiği Batılı hükümetleri, Lübnanlı siyasilerin başka bir seçeneğin eksikliğinden dolayı uzlaşmayı istedikleri “Hizbullah devlet”ini reddederek Hariri ve Canbolat’ı kucaklamaları konusunda ikna etmeye çalışmak olacaktır.

 

Bugün, Lübnan’la birlikte tüm Ortadoğu’da yeni bir gün doğumuna şahit oluyoruz. Seçim sonuçları bölgemiz için iyi haber niteliğinde.

 

Suriye’nin desteklediği Hizbullah’ın İran yanlısı saldırganlığı engellendi. Lübnanlı seçmenler, Barack Obama’nın, İran ve onun müttefikleri Suriye, Hizbullah ve Hamas‘ı engellemeye yönelik bölgesel bir koalisyon kurmasını kolaylaştırarak ona hoş bir armağan sunmuş oldular.

 

Çeviren: Ammar Kılıç