YDH- Gazeteci M. Ali Akbulut İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in Azerbaycan ziyaretinin arka planını ve muhtemel sonuçlarını sitemiz için değerlendirdi.

 

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in 28 Haziran’da, kardeş Azerbaycan’ın başkenti Baku’yü ziyaret etmesi bekleniyor.

 

Ziyaret, Prag’da, İlham Aliyev ile İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman arasında yapılan ikili görüşmede kararlaştırıldı. Ziyaret bir tür oldubitti şeklinde de cereyan etmiş olabilir. Daha önceden programlanmış bir ziyaret de olabilir.

 

Prag’da sonlandırılmış olması önemli. Neden?

 

Prag’da mayıs ayının ilk haftasında düzenlenen bir enerji zirvesi oldu. Zirveye AB liderlerinin yanı sıra Nabucco projesi olarak bilinen, Orta Asya ve Hazar denizi enerji kaynaklarının Avrupa’ya aktarımını ön gören projenin ortakları ya da projeye destek veren ülke temsilcileri katıldı.

 

Toplantıya AB dönem başkanı Çek Cumhuriyeti ev sahipliği yaparken, AB liderleri ile projeye enerji kaynağı sağlayan Irak, Mısır, Özbekistan ve Azerbaycan’ın yanı sıra, projenin taşınmasında önemli transit ülkeler olan, Gürcistan, Türkiye ve Ermenistan’ın hükümet veya devlet başkanları katıldı.

 

Toplantıya, projeye özel önem veren İsrail dışişleri bakanlığı düzeyinde katıldı; çünkü, proje, İsrail’in de sıcak baktığı ve enerji temini konusunda yürüttüğü arayışlarda bir çıkış kapası olarak görülüyor.

 

Prag zirvesi her ne kadar enerji eksenli yapılmış olsa da, Azerbaycan açısından iki önemli siyasi, görüşmede yapıldı.

 

Birincisi, Prag ziyareti kapsamında, Amerikan büyükelçiliğinde Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev arasında gerçekleşen ikili görüşme.

 

Görüşmede, Karabağ sorunu masaya yatırıldı. Bunu anlamak mümkün… Bütün siyasi ve diplomatik çevreler bunu biliyor.

 

İkinci görüşme ye gelince…

 

İkinci görüşme yine ABD’nin çabalarıyla yapıldı. İlham Aliyev ile İsrail’de aşrı siyonist Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman arasında gerçekleşti.

 

Lieberman, 1958’de eski Sovyetler Birliği ülkelerinden Moldova’da doğmuş biri. Göçmen olarak gittiği işgal altındaki Filistin topraklarında 1999’da “İsrail Evimiz” adlı partiyi kurdu.

 

Uzun süre, siyonist rejimin bir başka lideri olan Netenyahu ile çalıştı. 2001 ile 2007 yılları arasında, sırasıyla bayındırlık, ulaştırma ve stratejik sorunlarla ilgili devlet bakanlığı ile başbakan yardımcılığı görevlerinde bulundu.

 

Lieberman, İran ve HAMAS konusunda çok sert tavırlarıyla biliniyor. Hatta, İran’la diyaloga gerek yok, Gazze’ye nükleer bomba atalım gibi “radikal” önlemler bile getirebilmiş bir düşünceye sahip.

 

İki devletli çözüm gibi oldukça yumuşak “barış” önerilerine de sıcak bakmıyor.

 

Aslında, Prag’da yaşanan görüşmenin, Lieberman ayağı bizi ilgilendiriyor. Çünkü, bu görüşme basına kapalı yapıldı. Basına kapalı yapılan bu görüşmenin detayları da bilinmiyor. Bilinen tek konu “Şimon Perez”in, Bakü ziyaretinin bu görüşmede kararlaştırılmış olmasıdır. İşte bu yüzden de Prag’de yapılan mini zirve önem taşıyor

 

Prag zirvesi, mayıs ayının ilk haftasında gerçekleşti. Şimon Perez’in Bakü ziyareti’nin ise Haziran ayının son haftasında yapılmasına karar verildi. Neden bu kadar hızlı ve bu kadar yakın bir tarih öngörüldü?

 

İşgal rejimi İsrail, 22 günlük Gazze savaşından bu yana, ciddi bir yalnızlık yaşıyor. Avrupa ülkeleri, geçmişte bu kadar tepki göstermedi İsrail’e. Gazze’de yaşanan vahşetin boyutları, İsrail’e destek veren Batılı ülkelerin suskunluğunu bozdu. Araya bir mesafe konuldu.

 

Avrupa ülkelerinin tavırları, İsrail için o kadar da önemli değil. Bu yıllardır yürütülen siyasetlerle ortaya konuldu. Doğrudur. Ama unutulmaması gereken bir durum var. Gazze’ye yapılan saldırılar dünyanın gözleri önünde cereyan etti.

 

Ekranlar bu bombardımanları, yapılan vahşeti canlı canlı kamuoyuna yansıttı. İsrail’in bütün engellemelerine rağmen. Avrupa ülkelerinde, halklar geçmişte görülmemiş bir şekilde İsrail karşıtı gösteri düzenledi.

 

Birçok ülkede, İsrail’e verilen yardımların kesilmesi için mecliste tartışmalar yaşandı. Yaşanan bu olaylar, Avrupa ülkelerini Tel Aviv ile mesafeli bir duruş sergilemeye sevk etti.

 

Avrupa ülkelerinin bu mesafeli durumu İsrail’in, uzun süredir Orta Asya ve Kafkaslardaki müslüman ülkelere açılma fırsatını yakalamasına yol açtı. Prag toplantısı da bu fırsatın kullanılmasına kapı araladı. 

 

Davos olayından bu yana, Tel Aviv ile Ankara arasında esen soğuk rüzgarların da bunda etkili olduğunu söylemek gerekir.

 

Şimdi Şimon Perez, 28 Haziran’da Bakü’yü ziyaret edecek. Ziyaretin İsrail’e, Avrupa ülkelerinin mesafeli duruşu, Ankara’nın soğuk tavırlarına rağmen, “meşru politika izlemekteyim”, “Gazze’ye yapılan saldırılar meşru”dur düşüncesini vermektedir.

 

Elbette ziyarettin, iki ülke arasında ekonomik ve siyasi mülahazalara göre değerlendirilmesi gerekir. Unutmamak gerekir ki; İsrail, Türkiye’de bulamadığı meşruiyeti, “Türk” ve müslüman “Azerbaycan” üzerinden almaya çalışıyor.

 

Lieberman’ın, Gazze’ye nükleer bomba atalım, anlayışına kapı aralayan bir ziyaret olduğunu da unutmamak gerekir.

 

Prag’da başlayan ve Bakü’de noktalanacak olan gizlemli ilişkilerin arkasında neler var? Neler konuşulacak? Bunu şimdilik bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa, bu ziyaret oldukça gizemli bir şekilde hazırlanıyor.

 

Oldukça gizli bir şekilde yürütülen diplomasi ile İsrail’in, meşruiyetine alt yapı oluşturuluyor. Bunun da bir kez daha bir İslam ülkesi eliyle yapılıyor olması işin en acı ve en anlaşılmaz yanı.

 

M. Ali Akbulut