YDH- Icaac Ben-Israel, İsrail’de yayımlanan Yediot Ahronot gazetesinde yayımlanan aşağıdaki yazısında İran konusunda yeni bir açılım yapmak isteyen Barack Obama yönetimine İran’ın Amerikan düşmanlığının İsrail düşmanlığından daha yoğun olduğu mesajını veriyor.
İsrail, Amerikan Kültürünün temsilcisi olması nedeniyle İran’ın nefretine hedef olmaktadır.
Ben İran’ın gerçekte bizden ne istediğini merak eden tek İsrailli olduğumu sanmıyorum. Zira biz İran ile sınırdaş değiliz, ya da ismi konulmuş bir çatışmamız yok. Görüşteki tek çatışma bizim, onların Filistinli kardeşleri ile karşı karşıya gelmiş olmamız ki bu tek başına İran’ın İsrail’e olan nefretini açıklamaya yetmez.
Üstelik bunlar Filistinliler ile tam kardeş de sayılmazlar; çünkü Filistinliler Arap, onlar ise değil. Ayrıca Filistinliler her ne kadar Müslüman olsalar da Sağ Kamp’tan değiller.
İranlılar Şii olmasına rağmen bizim etrafımızdaki Arapların çoğunluğu Sünni’dir. (Güney Lübnan’daki Arapları istisna etmek kaydıyla) Peki o zaman neden İran yönetimi sürekli olarak bizi bertaraf etme isteğini deklare ediyor. İran bizden ne istiyor?
Bu net soruyu yaklaşık dört sene önce o zaman İran Millet Meclisinde Reformist partinin başı olarak hizmet eden bir kişiye sordum, yani Dr. Rıza Hatemi’ye sordum.
Avrupa’nın bir yerinde olan buluşmamız sırasında, kardeşi İran Cumhurbaşkanı idi. Hatemi ile olan birkaç günlük konuşmamızdan bu yana okuduklarımdan örgendim ve şu sonuca vardım; reformist ya da muhafazakâr İranlı liderler arasında İsrail düşmanlığını besleyen İsrail’in politikaları ya da yaptıkları değil, onların Batı tarzı yaşam kültürüne karşı takındıkları tehlike algısına dayanan tutum.
Bugünkü İran yönetimi topluma dışarıdan kültürel sızmaları engellemek için çepeçevre bir kuşatma ve kapalılık oluşturma gayretinde. Özellikle de mevcut düzeni tehdit edecek fikirlerin girmemesi için çaba sarf etmekteler.
Tahran’daki otoritelere göre olması gereken hayat tarzı Kutsal Kitaba dayanan eski gelenekler üzerine bina edilmeli. Mevcut düzeni devam ettirme arzusu, onu tehdit eden bütün unsurlara savaş ilan etmeyi gerektiriyor. Bu unsurların başında ise farklı bir programı olan ve özgür seçim kavramını önceleyen “Batı kültürü” geliyor.
Batı kültürü gelenek ve din üzerinde değişim ve yeniliğe referans veren devrimler yolu ile şekillenmiştir. Bu devrimler 16. yüzyıldaki dini devrimlerle yani Reform hareketleri ile başladı, 17. yüzyıldaki bilim devrimi ile devam etti, bunu 18. yüzyıldaki Sanayi devrimi takip etti. Fransız siyasi devrimi ile zirveye ulaşan bu devrimler dizisi eşitlik ve insan haklarını şiar edinmişti.
Gerçek çekişme
İran İslam inkılâbı Rehberi Ali Hamenei geçtiğimiz hafta İran sokaklarındaki ayaklanmalar karşısında, “genç İranlıların kafası karışmış durumda”, şeklinde bir tespitte bulunurken onların “daha fazla maneviyata” ihtiyacı olduğunu belirtti.
Bu İran’da yaşayanların yarısından çoğu Humeyni’nin yaptığı devrimden sonra dünyaya geldi. Bu insanlar bilimsel buluşlara ve teknolojiye ulaşmak istedikleri gibi, hükümetten korkmadan özgürce yaşamak ve eski otoritelerce sansüre tabi tutulmadan bütün her şey hakkındaki görüşlerini özgürce açıklamak istiyorlar.
Batı kültürü İran yönetiminin en büyük düşmanıdır, bu nedenle Batılı liderlerden nefret etmektedirler. Amerika’dan nefret ettikleri gibi bu kültürün Ortadoğu’daki temsilcisi olarak algıladıkları İsrail’den de nefret etmekteler.
Bu daha önce kullandıkları “Büyük Şeytan” ve “Küçük Şeytan” söyleminin nedenidir. İsrail Amerika’yı yönettiği için İran’ın nefretine hedef olmamıştır. Doğru olan tam tersidir, İran İsrail’den nefret etmektedir; çünkü İsrail bölgede Amerikan Kültürünün temsilcisidir.
Bugün İran gerçek bir çekişmeye sahne olmaktadır ve bu çekişme belki İran’ı yeni bir devrime götürecektir. Bu çekişme bir seçilmiş olan (Ahmedinejad) biri de seçimin sıhhati konusunda şüpheli olan (Musavi) iki Cumhurbaşkanı arasında süren bir çatışma değildir. Bu bağlamda İran İslam İnkılâbı lideri Hamenei’nin söylediği doğrudur; bu dört aday da kendisi tarafından onaylanmıştır ve hepsi aynı görüşün farklı yönlerini temsil etmektedir.
Asıl kavga yönetici elitler ile Humeyni’nin devriminden sonra doğan gençler arasındadır. Bunlardan eskileri yani yönetici elitler İran’ı dışarıdan gelen etkilerden koruma çabasındadırlar. Gençler ise Batı’da olduğu gibi açık bir toplumda yaşamak istemektedirler.
Çeviri: YDH
http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3738797,00.html