ABD Başkanı Barack Obama, tarihi olarak nitelendirilen Moskova ziyaretine başlamadan önce “İran” gündemdeki yerini koruyor. Rusya ve ABD arasında “İran” konusunda ortak bir görüşün olmadığı söyleniyor.
“Ortak görüşün” tercümesinin, “ABD’nin görüşleri” olduğunu artık herkes biliyor. İran İslam İnkılabı’ndan bu yana, Washington’un, Tahran’la ilişkilerinin kopuk olduğu biliniyor. Bu ilişkilerin, Tahran’ın ABD çizgisinde hareket etmemesinden kaynaklandığı da herkesin malumu.
Barack Obama, 30 yıllık Washington geleneğini yıkarak, Tahran’la doğrudan görüşmeler yapmak, müzakereye oturmak, dostluk elini uzatmak gibi söylemlerle, dış politikada, “değişim” yapacağını ileri sürdü ve bu söylemlerle, seçmenlerinden oy istedi.
Barack Obama, Beyaz Saray’a oturduğundan bu yana, Tahran’a yönelik sıcak mesajlar verse de, aba altında sopa göstermeyi de ihmal etmedi. İran halkının, “nevruzunu kutlama” mesajı yayınladı. Kahire’de “Musaddık’a karşı askeri darbenin arkasında ABD’nin olduğunu belirterek” özür diledi.
Önemli bir adım atılıyor gibi izlenim uyandırsa da, Tahran bu gelişmeleri yakından izlediğini, “not ettiğini” belirten; ama kaygılarının olduğunu, değişimi “söylemle” değil, “eylemle” ortaya koyması gerektiğini ortaya koyan açıklamalar yaptı.
Bütün bunlar olurken, Barack Obama, “değişim” söylemlerinin aksine, daha önceki iktidarlarda olduğu gibi, İran’a yönelik “yatırımların uzatılmasını onayladı”. Tahran’a yönelik tehdit söyleminde bir değişikliğe gitmedi.
12 Haziran seçimlerinde de, büyük beklentiler içine girildi. Beklentiler gerçekleşmeyince, “tehdit dili” sertleşmeye başladı. Hatta uluslararası topluma çağrıda bulunarak, İran yönetimine karşı tavır alınması çağrıları yapıldı.
İran’daki 12 Haziran cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları bahanesiyle, İran’ın nükleer dosyası konusu da bir araya gelince, Washington’un diplomatik temasları da hızlandı ve ABD, Tahran’a “baskı” kozlarının oluştuğunu düşündü.
Barack Obama’nın Moskova ziyaretinin ardından AB liderleriyle yapacağı görüşmelerde de, “İran” konusu ana gündem. Obama burada da, “söylemle”, “eylem” arasındaki farkı ortaya koyacak.
Nükleer dosya’da istediğini alamayan, Tahran’a söz geçiremeyen Washington, 12 Haziran seçimlerini bahane ederek, Rus ve Avrupalı dostlarından destek istiyor. Rusya, İran’la ilişkilerini geliştirmek istediğini belirterek, ABD’nin tehdit dilini kabul etmediğini defalarca ortaya koydu.
Rusya’nın, İran’la sadece, siyasi ve ekonomik değil, aynı zamanda güvenlik alanlarında da ilişkileri gelişiyor. Bu, Tahran için olduğu kadar, Moskova açısında önemli bir durum.
Rusya, Soğuk Savaş döneminden bu yana ABD’nin, sözlerine bağlı kalmadığını çok iyi biliyor. Bu yüzden, İran’la ilişkilerini, ABD’ye karşı bir koz olarak da kullanacaktır; çünkü Moskova’nın buna ihtiyacı var.
ABD’nin ise, geleneksel İran söylemlerini sürdürmektedir. NATO’nun genişlemesi, füze kalkanı gibi siyasetler hala geçerliliğini koruyor. Füze kalkanı projesinin, Moskova’yı değil, İran’ı hedef aldığını söyleyerek, Rusya’nın kaygılarını giderme müzakereleri devam ediyor.
Son tahlilde, Barack Obama’nın “Rusya’ya karşı değişim söylemleri mi, İran’a karşı değişim söylemleri mi etkili olacak şimdilik belirsiz. Ama, şu ana kadar Rusya da, İran da, Obama’nın değişim söylemleri konusunda ikna olabilmiş değil.
M.Ali Akbulut