Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığının onaylandığı tenfiz töreniyle birlikte onuncu hükümet de resmiyet kazandı.
Bu törene askeri ve mülki erkanın neredeyse tamamı katılmış olsa da, bazı siyasi ve dini şahsiyetler törende yer almadı. Haşimi Rafsancani, Hatemi, Hasan Humeyni, Musevi, Kerrubi, Natık Nuri ve Reyşehri, törene katılmayan üst düzey şahsiyetlerden bazılarıydı.
Elbette Muhammed Yezdi gibi bazı etkili şahıslar da törende gözükmedi; ama onların törene katılmamasından özel siyasi anlamlar çıkarmak pek mümkün değil.
Bu törenin sonucunda, onuncu hükümete yönelik muhalefetin oluşum süreci başlamış oldu. Rehber, konuşmasında bu muhalefeti, “hükümet muhalifleri” olarak niteledi.
Törene katılan bir grup daha vardı ki onlar hükümeti desteklemiyorlardı; ama onları hükümetin muhalifleri olarak değil, hükümeti yumuşak bir şekilde eleştirenler olarak değerlendirmek mümkün. Muhsin Rızai, Daniş Caferi (9. Hükümetin ekonomi bakanı, Ahmedinejad tarafından görevden alındı. YDH) Mustafa Purmuhammedi (9. Hükümetin içişleri bakanı, Ahmedinejad tarafından görevden alındı. YDH) Ahmed Tevekkuli (Meclis Başkan Vekili. YDH) ve M. Bakır Galibaf (Tahran Belediye Başkanı. YDH) gibi isimler bu grup içerisinde yer alıyor.
Öyle görünüyor ki İslam Cumhuriyeti yeni bir aşamaya giriyor, bu aşama da hükümet muhalefetinin oluşmasıdır. İslam Cumhuriyeti daha önce farklı muhalefetleri tecrübe etmişti.
Halkın Mücahitleri ile sol örgütleri İslam Devrimi’nin zaferinden sonra sistemden ayrılan ilk güçlü muhalefet olarak nitelemek mümkün. Nitekim onlar iki sene içerisinde silahlı rejim muhaliflerine dönüştüler. Rejimi silahla devirmek için çalışan bu muhalefet, anayasaya da İslam Cumhuriyeti’ne de temelden karşıydı.
Rejime yönelik ikinci muhalefetin “Milli-Mezhebi”ler (İbrahim Yezdi liderliğindeki Özgürlük Hareketi (YDH) olduğu söylenebilir. Anayasayı ve rejimin temel yapısını kabul eden bu grup, çeşitli dönemlerde sistem içerisinde önemli görevler de üstlendi. Ancak onlar İmam Humeyni’nin tutumuna ve yöntemlerine karşıydılar bu yüzden de savaşın en yoğun olduğu dönemde rejimin politikalarına açıkça muhalefet ettikleri için İslam Cumhuriyeti’nin Kurucusu tarafından yasadışı ilan edildiler. Bu grubun ilk gruplardan farkı şuydu: Milli-Mezhebiler, İmam’a ve velayet-i fakihe, solcu gruplar ise tüm sisteme muhaliftiler.
Altıncı dönem meclisin kurulmasından sonra tedricen oluşan üçüncü grubu, reformcularla aynı nitelikte görmek mümkün.
Salahiyetlerin reddedilmesi ve 6. Dönem meclis milletvekillerinin mecliste oturma eylemi yapmaları ve Rehber’e açık mektup yazmaları ile bu grubun tutumu da ortaya çıktı. Bu grup muhalefet konusunda farklı bir görüntü ortaya koydu.
En aşırıları Mustafa Taczade ve Behzat nebevi gibi isimlerden oluşan bu grup, rejimin çerçevesini, anayasayı ve velayeti fakihi kabul ediyor; ancak İnkılap Rehberi’nin bazı tutumlarını reddediyor.
Bu gruptakiler, 2003’teki 7. Dönem meclis seçimlerinde fiilen hakimiyetten silindiler ve o zamandan bugüne kadar da salahiyetleri hep reddedildi.
Ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ortaya çıkan yeni muhalefet, farklı bir çerçeve, konum ve kimliğe sahip. Bu muhalefet, 10. Hükümete, onun başkanına yani Ahmedinejad’a karşı. Dolayısıyla bu muhalefet, İslam Cumhuriyeti’ni, anayasayı, İmam Humeyni’yi ve Ayetullah Hamenei’yi kabul ediyor ve muhalefetinin düzeyini yalnızca hükümetle sınırlıyor.
Bu muhalefetle birlikte olan isimler devrimin siyasi ve teorik kimliğinin en temel unsurları durumundadır. Halen, Uzmanlar Meclisi, Düzenin Yararını Belirleme Kurulu, Rehberlik Özel Denetleme Kurumu, Kum İlmiye Havzası Müderrisler Topluluğu, Cuma imamlığı hatta dini merceiyet gibi üst düzey makamlarda bulunuyorlar.
Muhammed Hatemi, Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi gibi yönetimden ihraç edilen reformculardan farklı olarak dışlanmayan isimler de bu çerçevede değerlendiriliyor.
Hükümeti eleştirenler yerine hükümet muhalifleri olarak adlandırılan bu grubun en önemli farkı şudur: Onlar hükümetin bazı politikalarını eleştirmekle kalmıyorlar, onların bu hükümetin seçilme şekliyle sorunları bulunuyor.
Burada şu önemli nokta ortaya çıkıyor. 10. Hükümete yönelik şekillenen muhalefet; fiilen saltanat yanlıları, Halkın Mücahitleri ve Cumhuriyetçiler gibi dışarıdaki rejim muhalifleriyle içerideki Milli-Mezhebilerin ve reformcuların aşırılarının söylem ve davranışlarının gölgesinde kalıyor ve kendi kimliğini ve etkisini bir ölçüde yitiriyor.
Muhalefetin, dışarıdaki rejim karşıtı, rejimi devirmek için çalışan muhalif akımlardan, içerideki ılımlı, nizamı ve rehberi kabul eden akımlara geçmesi, hem bir tehdit hem de bir fırsat olarak görülebilir.
Bu muhalefete bakış, eğer rejimi devirmek isteyen muhaliflere bakış gibi olursa, bu rejimi devirmek isteyen muhalefetin benzersiz bir şekilde güçlenmesiyle neticelenecektir.
Yani şimdiye kadar örneğin yurt dışındaki toplantılarına birkaç yüz taraftarının katıldığı saltanat yanlılarından, yurt dışında birkaç yüz kişiden ve onların içerideki ailelerinden ibaret taraftarı olan Halkın Mücahitlerinden ve bunlara benzer durumda bulunan dışarıdaki cumhuriyetçi gruplarla aşırı reformculardan oluşan akımlar, bir anda birkaç milyonluk bir muhalefete dönüşecektir.
Hatemi’nin yurt dışına çıkması için zemin oluşturulması, Musevi’nin tutuklanması ve Haşimi Rafsancani’nin Uzmanlar Meclisi ve Düzenin Yararını Belirleme Kurulu başkanlığından ve Cuma imamlığından silinmesi yönünde atılan adımlar, bu senaryo çerçevesinde yani, hükümete yönelik muhalefetin, rejim muhalifi haline dönüştürülmesi için atılan adımlar olarak değerlendiriliyor.
Çeviren: Alptekin Dursunoğlu