Hasan Nasrullah’ın konuşmasının tam metni

01 Ocak 1970

SAAF-Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah, dün el-Menar televizyonundan Lübnan halkına

SAAF-Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah, dün el-Menar televizyonundan Lübnan halkına hitaben bir konuşma yaptı. Lübnan içine, İsrail’e ve bölgedeki Arap liderlerine önemli mesajların verildiği bu konuşmanın tam metnini sunuyoruz.

 

“Sözlerime başlarken, “Doğru Vaat” operasyonundan ve daha sonra yaşanan olaylardan dolayı sizlere ve aile üyeleriyle sevdiklerini bu zorlu günlerde kaybeden tüm şehit ailelerine tebriklerimi ve tesliyetlerimi arz ediyorum.

 

Şunu söyleyelim ki onlar şehitlerini tarihin ve son asrın en onurlu yüz yüze çarpışmasında takdim ettiler. Son saldırılarda yaralananlara da buradan selamlarımı gönderiyor, Allah’tan lutfedip onlara şifa bahşetmesini talep ediyorum. Aynı şekilde Lübnan’ın tüm şehirlerde ve köylerinde inançla dimdik ayakta duran halkını, inandıkları yolda her zaman sabır ve kararlılıkla her alanda fedakârca ve onurlu bir şekilde mücadele eden mücahit kardeşlerimi selamlıyorum.

 

Öncelikle “Doğru Vaat” operasyonundan sonra bugünlerde yaşanan olaylarla ilgili olarak Lübnan halkına, yetkililere, savaşçılara; Siyonistlere ve Arap liderlerine birkaç kelime söylemek istiyorum. Fakat uluslar arası topluma söyleyecek bir şeyim yok; çünkü ben de ümmetim gibi bir gün dahi uluslar arası topluma inanmış değilim.

 

Öncelikle Lübnan halkına şunu söylemek istiyorum: Ey her zaman Direniş’i bağrına basan, Direniş’in kendisiyle zafer kazandığı ve kendisinin de 25 Mayıs 2000’de Direniş’le zafere ulaştığı aziz halk,

 

Ey hiçbir gücün yardımını yanında görmeyen, Arapların ve Müslüman kardeşlerin çoğunun omuz vermediği ve tüm dünyanın sükut ettiği bir sırada Siyonist düşman karşısında Arapların ilk tarihi zaferini kazanan halk,

 

Ey kazandığı mucizevî zaferle dünyayı şaşkınlık ve hayranlık içinde, Siyonistleri de horluk ve zillet içinde bırakan Lübnan halkı,

 

Siyonistler, bu halka özel ve farklı bir gözle bakıyorlar; çünkü bu halk, onlara karşı özel ve farklı bir başarı kazanmıştır.

 

Ey Lübnan halkı, bugünkü savaş, artık esir alma ve esir mübadelesi savaşı değildir. Siyonist düşmanın, dünyanın herhangi bir noktasındaki, kanun kural ve sınıra sahip her devlet veya ordu gibi gerçekleştirilen bir esir alma operasyonuna karşı tepki verdiği söyleniyor olabilir. Fakat bugün yaşanan olaylar, bir esir alma operasyonuna verilen bir tepki değildir.

 

Bu saldırgan rejime tarihi bir yenilgi tattıran Lübnan halkına, Direniş’ine, ordusuna, hükümetine, siyasi güçlerine, Lübnan’ın köylerine ve ailelerine karşı girişilmiş hesaplaşmadır. Binaenaleyh, bugün yaşananlar Siyonistlerin Lübnan’ın halkıyla, hükümetiyle, ordusuyla, Direniş’iyle hesaplaşmak ve 25 Mayıs 2000’deki zaferin intikamını almak için başlattığı kapsamlı bir savaştır.

 

Aziz, kararlı, mücadeleci ve onurlu halk, biliyorum ki bu halkın çoğunluğunun aklında, gönlünde, iradesinde, kültüründe, düşüncesinde, sevgisinde, aşkında ve fedakârlığındaki, yücelik, izzet ve onurluluk onun doğasında bulunmaktadır. Bu halk; zillete, uşaklığa, teslimiyete ve aşağılığa boyun eğecek bir halk değildir.

 

Şunu ifade edeyim ki biz –elbette sadece Hizbullah ve Lübnan Direniş’i olarak değil- devletiyle, milletiyle, ordusuyla, Direniş’iyle, siyasi güçleriyle tüm Lübnan, bu karşı karşıya gelişte ikiden fazla seçeneğe sahip değiliz.

 

Ya bugün hepimiz, ABD’nin uluslar arası güçlerin ve maalesef Arapların teyit ve desteğiyle Siyonist rejimin bize dikte ettirmek istediği şartlara teslim olacağız ve böylece İsrail’in Lübnan’a hâkim olduğu dönemdeki şartların tekrar geri getirilmesi anlamına gelen bu şartlara boyun eğeceğiz. -Şunu açıkça söyleyeyim ki mesele bundan ibarettir.- Ya da diğer yolu seçeceğiz ve buna karşı duracağız, sabredeceğiz, sabırla savaşacağız.

 

Ben subhan olan Allah’a itimat ve tevekkül ederek, savaşçılara ve size güvenerek, bu halkı ve bu düşmanı bilerek daha önce defalarca vaat ettiğim gibi bu kez de sizlere zafer vaat ediyorum.

 

İsrail’in “Gazap Üzümleri Operasyonu”nu yaptığı 1996 yılında veya 1993 yılındaki “Hesaplaşma Operasyonu”nda, önceleri İsrail daha üstün durumda, biz ise daha zorlu şartlar altındaydık; fakat bugün durum farklıdır.

 

Bana kesinlikle güvenin bugün durum farklıdır. Bugün azme ve sabra ihtiyacımız var. Düşmana karşı koymada birliğe ihtiyacımız var. Ben şunu biliyorum ve taahhüt etmeye hazırım ki zafer bizim mücadeleci, fedakâr ve kararlı halkımızındır. Bu konuda tahrike de gerek yoktur. Benim bu söylediklerim; düşüncelerin olgunlaşması, tercihin kararlı hale getirilmesi ve vurgulanması anlamındadır.

 

Yetkililere ve savaşçılara ilişkin sözlerime gelince… Kardeşlere, dostlara, her Lübnanlıya, Filistinliye, Arap’a, Müslüman’a, her özgür, onurlu, mazlum, mustazaf, işkence görmüş, kararlılık ve cesaret aşığı, bu dünyada değer ve onurdan yana duran tüm insanlara, Siyonist düşmanla savaş meydanlarında yüz yüze, cesurca ve kahramanca savaşan direnişçilere ve savaşçılara sesleniyorum.

 

Onlara diyorum ki bugün siz, subhan olan Allah’tan sonra bizim ve ümmetin dayanağısınız. Sizler bizim onurumuzun adısınız. Bugün bizim bir büyüklüğümüz ve değerimiz varsa bu, sizin varlığınızdan dolayıdır. Bu onur ve yücelik sizin varlığınızda baki kalacaktır.

 

2000 yılındaki zaferde, Allah Subahenhu ve Teala’dan sonra esas ve temel olan sizdiniz. Bugün siz diğerlerinden çok daha fazla zaferin, özgürlüğün, onurun korunmasından sorumlusunuz. Bu, herkesten çok sizden beklenir. Gerçekten de öylesiniz ve bugüne kadar da bunu ispat ettiniz. Siziler güven kaynağı ve dayanaksınız. Kim Allah’tan sonra size dayanırsa, akıbeti hayırlı ve muzaffer, fethi de yakın olur.

 

Siyonistlere ve Siyonist rejim halkına da şunları söylemek istiyorum: Ey Siyonist halk, çok yakında yeni hükümetinizin ve yeni liderinizin ne kadar ahmak ve ne kadar çocuk olduğunu, yönetimi bilmediğini ve bu konuda tecrübesinin olmadığını açıkça göreceksiniz.

 

Siz Siyonistler, yaptığınız anketlerinizde kendi yetkililerinizden daha fazla bize inandığınızı ve bizi doğruladığınızı söylüyorsunuz. Bu kez de bana kulak vermenizi ve inanmanızı istiyorum. Bugün güney bölgesine (Beyrut) yapılan saldırılara, Lübnan’ın köylerine, caddelerine, mahallelerine, evlerine Beyrut’un güney semtlerine, Lübnan’ın güneyindeki her eve, Bekaa vadisine, kuzeye, Cebel-i Lübnan’a veya buradaki her bir köşeye yapılan saldırılara sabır gösterdik.

 

Bu muadele sona erdi. Bugün Beyrut’u vurursanız Hayfa’yı vuracağız demiyorum. Beyrut civarına saldırırsanız Hayfa’ya saldırırız demeyeceğim. Bu muadelenin bozulmasını siz istediniz. Siz topyekun savaş istediniz, biz de topyekun savaşa girdik, buna hazırız.

 

Her alanda savaş… Hayfa’ya doğru… Benim sözlerime inanın, bu savaş, Hayfa’nın da ötesine, daha ötesine geçecek. Sadece biz bu savaşın bedelini ödemekle kalmayacağız, sadece bizim evlerimiz yıkılmayacak. Sadece bizim çocuklarımız öldürülmeyecek. Sadece bizim halkımız mülteciliği tecrübe etmeyecek. Bizim bu konulardaki yalnızlığımızın zamanı sona erdi.

 

1982’den ve 2000 yılından önceki şartlar artık sona ermiştir. Ben size vaatte bulunuyorum, o dönemler bitti. Sizler yönetiminizin dayattıklarına tahammül edeceksiniz. Bundan sonra topyekun savaş istemiştiniz, o halde işte size topyekun savaş…

 

Bunu siz istediniz, hükümetiniz istedi. Oyunun kuralları değişecekse, olsun değişsin. Bugün siz kimin savaştığını bilmiyorsunuz. Siz, Muhammed’in (S) Ali’nin, Hasan’ın, Hüseyin’in ve Resul’ün Ehlibeyt’inin ve ashabının evlatlarıyla savaşa girdiniz. Siz, inançları bu yer küredeki tüm insanlardan daha üstün olan kimselerle savaşa girdiniz. Siz tarihiyle ve kültürüyle iftihar eden, maddi güçlere, imkanlara, yeteneğe, akla, sükunete, rüyaya, azme, kararlılığa, cesarete sahip kimselerle topyekun savaşa girdiniz. Allah’ın yardımıyla sizin de bizim de yaşadığımız günleri göreceğiz.

 

Arap yöneticilerine gelince… Sizlere tarihiniz konusunda soru sormak istemiyorum. Size birkaç kısa sözüm var. Biz maceracıyız, evet biz Hizbullah maceracıyız. Ama bizim maceracılığımız, 1982’den beri var ve biz onunla ülkemiz için zaferden, özgürlükten, özgürleştirmeden, onurdan, yücelikten, şereften başka bir şeye sahip değildik.

 

Bu, bizim tarihimizdir. Bu bizim maceracılığımızdır. 1982’de siz ve tüm dünya bize deli olduğumuzu söylediniz. Biz, akıllı olduğumuzu ispatladık ve kimin deli olduğunu gösterdik. Elbette bu ayrı bir meseledir ve benim de kimseyle çekişmeye niyetim yok. Size, aklınıza dayanmaya devam edin diyoruz. Biz de maceracılığımız üzerine hesap yaptık, Allah da bizim yardımcımızdır. Biz, bir gün olsun size dayanmadık, dayanağımız daima rabbimiz, milletimiz, yüreğimiz, bileğimiz ve evlatlarımız oldu.

 

Biz şimdi de bu dayanaklara sahibiz. Benim sürpriz vaatlerime hepiniz yakında tanık olacaksınız. Şu an Beyrut’un kıyılarında altyapımıza ve sivil yerleşim merkezlerimize saldıran bir İsrail Savaş gemisinin içindeki onlarca Siyonist askerle birlikte yanarak battığına bakınız. Bu, daha bir başlangıç… İşin sonuna kadar daha birçok sürpriz var…

 

Ve’sselamun aleykum ve rahmetullah