YDH- Seçimlerden sonra başta Ayetullah Haşimi Rafsancani olmak üzere belli bir siyasi kesimi tasfiye çabalarının yanlış olduğunu daha önceki konuşmalarında dile getiren İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei, bayram namazı hutbesinde çok daha açık uyarılarda bulundu.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra başta Düzenin Yararını Belirleme Kurulu Başkanı Ayetullah Haşimi Rafsancani olmak üzere bazı siyasi liderleri tasfiye etmek amacıyla yabancılarla işbirliği yaparak rejimi devirmeye çalışmak ve seçim sonrasında yaşanan kargaşalara liderlik etmek gibi suçlamalarda bulunulmasının yanlışlığını daha önceki konuşmalarında ortaya koyan İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei, bugün verdiği bayram namazı hutbesinde yargıyı siyasi tasfiye için araç olarak kullanmak isteyenlere daha açık uyarılarda bulundu.

 

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei, bugün Tahran’da kıldırdığı bayram namazında verdiği hutbede ülkede takva, ahlak ve tövbe kavramlarına vurgu yaparak “kendi ahlakımıza bakalım, ahlakın önemi, eylemden çok daha fazladır. Toplumsal atmosferi kardeşlik, şefkat hüsnü zan atmosferi haline getirelim. Ben toplumsal atmosferin bir suizan ve kötü düşünce atmosferine dönüştürülmesini kabul etmiyorum. Bu tür alışkanlıkları kendimizden uzak tutalım. Maalesef bu günlerde öyle bir kapı aralandı ki gazeteler, medya ve günbegün gelişen ve kompleks bir hal alan çeşitli kitle iletişim araçları bir diğerini suçlayan bir yol tutturdu. Bu iyi bir şey değil. Bu bizim kalplerimizi karartıyor, hayat atmosferimizi zulmete çeviriyor” dedi.

 

Çeşitli araçlarla yayılan söylentiler ve atılan iftiralar vesilesiyle başkalarına kuruntuya dayalı suçlamalarda bulunulmasının yanlışlığını vurgulayan İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei, “Burada şunu da söyleyeyim ki, televizyondan da yayımlanan mahkemelerde bir sanığın diliyle başka birilerine bir şeyler söyleniyor. Ben şunu söyleyeyim ki bu, şer’i olarak hüccet değildir. Evet bir sanık mahkemede kendisiyle ilgili şeyler söylüyorsa bu hüccettir. Mahkemede kişinin kendiyle ilgili yaptığı itirafların hüccet olmadığının söylenmesi boştur, bunun bir değeri yoktur. Bir mahkemede, kameralar karşısında, milyonların gözünün önünde sanığın kendisiyle ilgili yaptığı her itiraf ve her ikrar, dinlenebilir, kabul edilebilir. Ancak başkaları aleyhine itirafta bulunursa hayır, bu dinlenebilir değildir. Toplumsal atmosfer iftira ve suizanla doldurulmamalıdır. “Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da: "Bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?” (Nur Suresi:12)

 

Birini suçladıklarını duyduğunuzda, onun hakkında neden hüsnü zanda bulunmuyorsunuz? Yürütme ve yargı organlarının yükümlülükleri kendi yerinde mahfuzdur. Yürütme organları, suçluyu takip etmeli, yargı organı da bizim İslami ve örfi kanunlarımızda sabit olan yöntemlerle suçluyu mahkum edip cezalandırmalıdır ve bu konuda hiçbir ihmalde de bulunulmamalıdır; ama suçu yasal yollardan ispat edilmeyen birini cezalandırmak farklı bir şeydir. Zanla, iftirayla, kuruntuyla, birini suçlamamız, adını kötüye çıkarmamız ve bunu toplumda dilden dile dolaştırmamız doğru değildir, bu olmaz. Bu atmosfer, doğru bir atmosfer değil” diye konuştu.

 

Yabancı basın ve medya organlarının yönlendirmesiyle içerideki kimi şahısların suçlanmasının yanlış olduğunu belirten İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Yabancılar ve garaz sahibi televizyonlar, bazı kişi ya da kişiler hakkında çeşitli şeyler söylüyor. Bu kişilerin falan yerde hainlik yaptığını, falan yerde yanlış yaptığını iddia ediyor. Biz de onu alıp aynen yayımlıyoruz. Bu bir zulümdür, bu kabul edilemez.

 

Yabancı medyanın ne zamandan beri bize içi yanıyor? Onlar ne zamandan beri bizimle ilgili bir hakikatin ortaya çıkmasını ister oldular ki bu konuda hakikati söylesinler? Konuşuyorlar, sözler söylüyorlar, iddialarda bulunuyorlar. Bunlar, şeffaflık olarak nitelendirilmemelidir. Bu, şeffaflık değildir. Bu atmosferin bulanıklaştırılmasıdır.

 

Şeffaflık, bir İslam Cumhuriyeti yetkilisinin kendi davranışlarını kamuoyunda açık bir şekilde ortaya koymasıdır. Şeffaflığın anlamı budur ve bunun olması gerekir. Ama gelip ispat edilmeden şunu veya bunu yakalayıp baskı altında ona iftiralar ve birtakım şeyler isnat etmeye, -bu, belki doğru da olabilir; ama ispat edilmeyinceye kadar- kalkıp bunu açıklamaya hakkımız yoktur.

 

Bu, şunu suçlar; şu, bunu suçlar, yabancı medyadan –garazakar İngiliz medyasından- kalkıp onunla ilgili delil getiririz. Daha sonra öte yandan biri ortaya çıkar, bütün bir nizamı suçlar, İslam nizamına hiç yakışmayan şeyleri, İslam nizamına isnat eder. Bir kişiye iftira atmak günahtır, bir İslam nizamına, bir bütün olarak iftira atmak ise daha büyük bir günahtır. Allah’ım sen takvayla bizi bu günahlardan uzak tut.”