YDH- Suudi Arabistan sermayeli Şarku’l- Evsat gazetesi yazarı Basım el-Cisr, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman’ın Amerika ziyaretini ve Hizbullah’ın silahını değerlendiriyor.
Lübnan Cumhurbaşkanı’nın Washington ziyareti sırasında ABD Başkanı Barak Obama’ya söylediği sözler, çok yeni şeyler değildi. Aynı şekilde Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman’ın Amerikan Başkanı ve Amerikalı yetkililerden duydukları da çok yeni şeyler değildi.
Aynı şekilde bu ziyaret Washington’un Lübnan siyasetinde bir değişikliğe neden olmayacağı gibi, Lübnan’ın Washington, Tahran, Şam, Kahire ve Riyad siyasetinde de bir değişikliğe neden olmayacak.
Peki, neden o zaman bu ziyaretler etrafından bir sürü tartışma yapıldı. Neden Lübnan’ın her yerinden sesler yükselmeye başladı, birileri ziyaretleri destekleyen sözler söylerken, birileri ziyaretleri eleştirdi.
Ya da mesela Hariri’nin Şam ziyareti öyle bölgede değişime neden olacak, ya da iki ülke arasındaki ilişkinin kaderine etki eden bir mesele olarak nitelenecek bir ziyaret olarak değerlendirilemez.
Hizbullah’ın siyasi manifestosunun düşük şiddetli bir manifesto olduğu, özellikle de 14 Martçı Blok’a pek çatmadığı söylenebilir. General Aun, kendini Lübnan hükümetinin kurulması sırasında yaşanan çatışmanın galibi olarak görebilir. Dürzî Lider Velit Canbolat’ın 14 Martçıların safından ayrılıp 8 Martçıların safına geçmesi, 8 Martçıları zayıflatmış da olabilir.
Saad Hariri, sembol haline getirdikleri bazı şeyleri ülke çıkarları ve ulusal birlik meselesinin gerisine atmak zorunda kalmış olabilir. Washington, Paris, Riyad, Avrupa Birliği Lübnan’dan hiçbir zaman el çekmemiş ve bundan sonra da el çekmeyecek olabilir.
Bütün bu saydıklarım bilinen ve kabul edilen şeyler olarak çok açık olarak ortada duruyor. Bununla birlikte, Lübnan’ın herkes tarafından bilinen sorunları da çözümsüz olarak öylece orada duruyor.
Washington ve diğer ülkeler Lübnan’a Lübnan ordusunu kalkındırmak için mümkün olan en iyi derecede silah yardımını yapmaya hazır olduklarını söylüyorlar. İyi de bu kalkındırma ne seviye de bir kalkındırma olacak?
Şimdi biz Washington’dan Lübnan Ordusuna Lübnan Ordusu’nu, İsrail’in Lübnan hava sahasına girmesine mani olacak güce eriştirecek derecede gelişkin uçak savarlar ve savaş uçakları vermesini bekleyebilir miyiz?
Lübnan ordusunun kalkındırılmasından anlaşılan Lübnan ordusunun iç çatışmaları önleyecek hale gelmesini sağlamak.
Peki, iç çatışma dedikleri ne el-Kaide unsurları, Fethu’l- İslam ve benzeri terör gurupların çıkardıkları kargaşa. Yani Hizbullah bu terör guruplarının içinde yok. Ayrıca Hizbullah’ın silahı diyalog masasında muallâk olarak terk edilmiş durumda.
1701 sayılı karara gelecek olursak Lübnan’ın resmi makamları karara saygılı olduklarını ve uyguladıklarını söylüyorlar. Amerika ve Washington ise kararın Hizbullah’a dışarıdan silah yardımı yapıldıkça, Hizbullah silaha sahip oldukça uygulanmamış olacağını belirtiyor.
Yani ordu güçsüz İsrail saldırabilir, güçlendirmek için teşebbüs yok, ancak Hizbullah’ın silahsızlandırılması talep ediliyor.
Başka bir soru daha var sorulması gereken; Lübnanlılar yeni bir uzlaşma sağlayabilirler mi? Lübnan’da devletin ipleri iki ata bağlanmış ve iki at da ayrı taraflara gidiyor. Şimdi deniliyor ki bu nedenle iki atında aynı tarafa gitmesi sağlanacak olursa Lübnan’da iler yolunda gider. İki tarafta birbirini yanlış tarafa gitmekle itham ediyor. Aslen ardaki güvenilirlik kaybolmuş, bölgedeki en ufak bir siyasi gerginlik Lübnan’da kırılmaya neden oluyor.
Böyle bir durumda Lübnan’da ulusal birliğin tesisi mümkün mü? Bir zaman Lübnan’da “Lübnan’ın gücü, içindeki farklılıklardan gelir” şeklinde bir söylem geliştirildi. Ancak bu söylem, iç savaştan sonra işlerliğini yitirdi. Şimdi de “Lübnan’ı zayıflatan içerisinde devletten daha güçlü bir silahlı unsurun bulunmasıdır.” şeklinde bir söylem geliştirildi.
Elbette Hizbullah’ın silahı ve Direniş tecrübesi İsrail için caydırıcı bir güç; ancak bu güç aynı zamanda içerdeki siyasi unsurlar için de bir çeklince kaynağı. Bunala birlikte uluslar arası aktörler için de bir endişe sebebi.
Aynı zaman da İsrail’in Lübnan’ saldırmasına neden olma ihtimali var. En nihayetinde ziyaretler meselesine dönecek olursak elbette Süleyman’ın Amerika ziyareti, Hariri’nin Suriye ziyareti Lübnan için bir yönüyle önemlidir. Aslen Lübnanlı yetkililerin Riyad, Tahran, Kahire ve Ankara ziyaretleri de önemlidir.
Ancak asıl önemli olan dün düşman olan ve bu gün Lübnan’da hükümet oluşturmuş olan siyasi unsurların birbirlerini ziyaretidir.
Çeviri: YDH
http://www.aawsat.com/leader.asp?section=3&issueno=11346&article=549355