YDH- İran Mücadeleci Din Alimleri Kurulu üyesi Ali Ekber Muhteşemipur, ülkesinde yaşanan siyasi kargaşanın arka planında Encümen-i Hüccetiye adlı yasadışı dini örgütün bulunduğunu söyledi.

 

İlna haber ajansına demeç veren Huccetulislam Ali Ekber Muhteşemipur, İran’da yaşanan siyasi bunalımın arka planında Encümen-i Hüccetiye adlı dini grubun bulunduğunu öne sürdü.

 

Aki Ekber Muhteşemipur şu ifadelere yer verdi:

 

İmam Humeyni’yi halkın ve yasaların karşısındaymış gibi gösterenler ya İmam’ın hareketine karşı olan ya da devrim mücadelesinde hiçbir rolü bulunmayan ve İmam’la birlikte olmayan kimselerdir. Bunlar bir bakıma Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olan kimseler gibidirler.

 

Bu akım, İmam hayattayken bir köşeye sinmişti; ama İmam vefat ettikten sonra kendi hedeflerine ulaşabilmek için çeşitli merkezlere sızdılar. Şimdi de İmam’ın maslahat gereği halktan söz ettiğini, cumhuriyet ilkesinin de zamanın ve mekanın şartlarından dolayı konulduğunu söylüyorlar.

 

Ben bu konuda somut olarak Encümen-i Hüccetiye’nin ismini verebilirim. Yaşanan bütün fitnelerin arkasında Encümen-i Hüccetiye’yi görüyoruz. Bugün bu düşünce bazı vakıflarda ve kurumlarda çeşitli adlar altında faaliyet göstermektedir. Bunlar, İmam’ın döneminde gündeme gelme imkanı bulamayan bazı şahsiyetler yoluyla İmam’a karşı olan fikirlerini hayata geçirmeye çalışıyorlar.

 

Şiddete dayalı müdahale yanlısı da olan bu şahıslar, kendilerinin de İmam gibi düşündüğü görüntüsünü vermeye çalışıyorlar; halbuki İmam hatta Şah’a karşı bile şiddet kullanılmasına karşıydı.

 

Encümen-i Hüccetiye Devrim’in ilk yılarlında İmam’a “bizim tahsilli gençlerimiz var, bunlar ülkede yöneticilik yapabilirler” şeklinde bir mesaj göndermişti. İmam ise onlara şu mesajı gönderdi: Bizim, sizin tahsilli gençlerinize ihtiyacımız yok. Devrimi yapan bu halk ve gençler ülkeyi idare edebilirler.

 

Bugün itirazları olan kişilerin yaptığı iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktan başka bir şey değil. Çünkü onlar söz söylemekten başka bir şey yapmıyorlar. Bugün itiraz edenlere yapılan müdahalelerle, bugün uygulananlarla İmam’ın istedikleri ve yaptıkları arasında büyük farklar bulunuyor.

 

Biz Necef’teyken İmam’la görüşmeye birçok farklı görüşten insan gelirdi. İmam onları ne dışlar ne de onların söylediklerine kayıtsız kalırdı. Tersine, onları bir eksende toplamaya çalışırdı. Hatta seküler akımlara mensup kişilerle de diyalog kurardı. Onun, “dünyadaki tüm özgürlükçülerin elini sıkarız” şeklindeki şiarı, din ötesi anlamlar taşırdı ve zalimlerden kurtuluş mücadelesi veren herkesi kapsardı.   

 

Bazıları İslam’ın ve halkın çıkarlarını, bağımsızlığı, özgürlüğü ve nizamın korunmasını vahdetin ekseni olarak görüyor. Bazıları ise kendilerini esas kabul edip, kendilerini halkın, İslam’ın ve –Allah’a sığınırız- Allah’ın yerine koyuyorlar ve “bizimle vahdet edin” diyorlar. Halbuki onlar, herkesi onların hatırına düşüncesinden vazgeçeceği ve onlarla vahdet edeceği kimseler değildirler. Biz vahdetin eksenini mevzulara göre belirlemeliyiz. Tüm halk da bunu kabul etmektedir.

 

Halk İmam’ın düşüncelerini kabul ediyorsa onu vahdetin ekseni kılmalıyız. Bu düşünceler de seçmece değildir, bir bütündür bunların tümünün söz konusu edilmesi ve içeride de dışarıda da bunların eksen kılınması gerekir.

 

İmam’ın siyasi ve şer’i düşüncesinde halk meselesi en esaslı meseleydi. İmam, Ayetullah Hatem Yezdi, Ayetullah Tevessuli ve Ayetullah Abai gibi kişilerden oluşan Cuma Namazı Kurulundaki kendi temsilcilerinin “şartları taşıyan bir fakihin İslam toplumundaki velayeti nasıl gerçekleşir” şeklindeki sorusuna şu cevabı vermişi: “Onun bütünsel bir velayeti vardır; ancak Müslümanların işlerine velayet ve yönetimin kurulması Müslümanların çoğunluğunun oyuna bağlıdır.”

 

Papa’nın temsilcisi casusluk yuvasındaki Amerikalıların rehin alınmasıyla ilgili olarak Kum’a geldiği zaman Vatikan kardinallerinden olan o şahsa cevaben, “biz halka herhangi bir şeyi dayatamayız. Bu mesele onları ilgilendirir ne yapılacağı meselesi onları ilgilendirir” buyurmuştu. Nitekim 444 gün boyunca da müdahale etmedi ve “halkın temsilcileri olan meclisteki milletvekilleri görüş belirtmeli, karar almalı ve onu uygulamalıdır” dedi.