YDH- İslam Devrimi Lideri’ne yazdığı mektuptan dolayı aylar önce tutuklanan Keyhan gazetesi eski yazarı Muhammed Nurizad, cezaevinde maruz kaldığı fiziki işkenceden dolayı açlık grevi başlattı.

 

Seçimlerden sonra yaşanan olaylarla ilgili şikayetlerini İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei’ye yazdığı mektuplarla dile getiren gazeteci ve film yapımcısı Muhammed Nurizad, aylardır tutuklu bulunduğu Evin Cezaevi’nde maruz kaldığı fiziki işkenceyi protesto etmek amacıyla açlık grevi başlattı.

 

İslam Devrimi Lideri’ne “değerli babam” hitabıyla mektuplar yazdıktan sonra tutuklanan Muhammed Nurizad, mektuplarında Devrim Liderine, cumhurbaşkanına ve Meşhed Cuma İmamı’na hakaret ettiği gerekçesiyle 3.5 yıl hapis ve 50 kırbaç cezasına mahkum edilmişti.

 

Hakaret iddialarını reddederek bir süt mahkemeye temyiz başvurusunda bulunan Muhammed Nurizad’ın eşi önceki gün bir internet sitesinde yayımlanan demecinde Muhammed Nurizad’la cezaevindeki son görüşmesinde eşinin feci bir şekilde dövüldüğü için görme kaybına uğradığını belirtmiş ve eşinin maruz kaldığı fiziki işkenceden dolayı açlık grevi başlattığını açıklamıştı.

 

Nurizad’ın eşinin açıklamalarından sonra bugün Tahran Başsavcısı tarafından ziyaret edilen Muhammed Nurizad’ın tek kişilik hücreden alınarak genel koşuşa nakledildiği; ancak Nurizad’ın temyiz kararı açıklanıncaya kadar açlık grevini sürdüreceğini söylediği bildirildi.

 

Önceki gün verdiği demecinde eşiyle ilgili durumu basına yansıtmaması konusunda kendisine telefonla uyarılarda bulunulduğuna dikkat çeken Muhammed Nurizad’ın eşi Fatıma Meleki, şimdiye kadar herhangi bir açıklamada bulunmadığını; ancak açlık grevinden sonra eşinin sağlık durumundan endişe ettiği için açıklama yapmak zorunda kaldığını belirtmiş ve şunları söylemişti:

 

“Son görüşmemizde onun bir şey söylemesi gerekmiyordu, başının hali zaten her şeyi anlatıyordu. Onu öldüresiye dövmüşlerdi. Eşim hepimiz için inanılması son derece zor olan bu gayri insani durumu anlatırken hem biz ağlıyorduk hem de o ağlıyordu. Maruz kaldığı bu şiddeti protesto etmek için iki gündür yiyip içmediğini söyledi. Eğer bugün kimse ona yardım etmezse birkaç gün sonra onun cansız bedenini teslim alacağız.”

 

Önceki gün verdiği demecinde “yetkililerden beklentiniz nedir?” şeklindeki bir soruyu “Herkes durumdan haberdar, herkes cezaevlerinde neler olup bittiğini biliyor. Umarım geç olmadan bir adım atarlar. Tutuklu ailelerinin yanına gelip durumu sormak onların yasal görevi, biz başımıza gelen belayı ancak bu şekilde anlatabiliriz. Şimdiye kadar gelmediler; yine gelmezlerse bu kez bilsinler ki bir insanın hayatı tehlikede” şeklinde cevaplamıştı.  

 

Eşinin cezaevinde dövülmesinden önce Tahran Savcısı Cafer Devlatabadi ile bir kez görüşmeyi başarabildiğini belirten Bayan Fatıma Meleki, “Sayın Devletabadi o görüşmemizde bana ‘eşinizin düşünceleri dizginlenmedikçe ona özgürlük söz konusu değil’ dedi. Ben de ona itiraz ederek demek artık kılıcı düşünceler üzerinde sallama noktasına gelmişiz diye cevap verdim. Peki ama düşüncelerinden dolayı hapsettikleri birine neden böylesine acımazsı bir şekilde ve en temel insan haklarına aykırı olarak dayak atıyorlar. Ailelerini neden incitiyorlar. Bu insaf değil” diyen Bayan Meleki, Tahran Savcısı Cafer Devletabadi’nin Nurizad’ın durumuyla ilgili bugün attığı bu adımın bazı güvenlik güçlerinin başına buyruk hareketlerinin önlenmesi açısından olumlu olduğunu söyledi.

 

Muhammed Nurizad’ın Devrim Lideri’ne son mektubu

Muhammed Nurizad, son dayak olayından birkaç hafta önce İran İslam Derimi Lideri Ayetullah Hamenei’ye dördüncü bir mektup yazmış ve bazı şikayetlerde bulunmuştu.

 

Muhammed Nurizad, uğradığı son fiziki işkenceye sebep gösterilen mektubunda şunları yazmıştı:

 

Özgürlüğü yaratan Allah’ın adıyla

İran İslam Cumhuriyeti’nin değerli lideri,

Zatıalinize mektup yazdığım için yaklaşık dört aydır cezaevinde bulunuyorum. Bu sürede tek kişilik hücrede 60 korkunç gün geçirdim. Sorgucuların hakaretlerine uğradım ve onlar tarafından dövüldüm. Bütün bu haller içinde zatıalinizden bilinçli ve bilge lider diye söz ettim. Çünkü ülkenin durumunda bir değişim olacaksa bu değişim ancak tarafınızdan olabilecek ve kalıcı hale gelebilecektir.

 

Ben şahsen ülkedeki diğer kişilerin veya organların herhangi bir rol oynayabileceğinden umutlu değilim.  Sizi yakından tanıyorum ve sizin yüce ruhunuza vakıfım, siz de beni çok iyi ve yakından tanıyorsunuz.

 

Zindanda olduğum bu süre içerisinde dışarıda olup bitenden habersizdim; fakat ailemle yaptığım kısa bir görüşmeden sonra Sayın Mir Hüseyin Musevi, Hüccetulislam Hatemi ve Kerubi’nin benim yokluğumda ailemi ziyaret ettiklerini öğrendim. Nedendir bilmiyorum.

 

Sizde tanık olduğum o büyüklüğünüzle zatıalinizin de ailemi ziyaret etmenizi, onları teselli etmenizi ve onlara “Nurizad, bunalımlı günlerde yaptığı televizyon programlarıyla ve yazdığı yazılarla Rehber olarak ben çeşitli kesimlerin saldırılarına uğradığım dönemlerde ortaya çıkmış ve beni savunmuştu. Bugün o beni eleştirdiği için zindanda bulunuyor! Onun zindanda terbiye edilmesi lazım. Onun eşi ve çocukları cahil ve terbiyesiz sorgucuların kötü muamelelerine ve sövgülerine uğramalıdır. Onun kendisi de mümkün olan en acı tehditlere, hakaretlere ve dayağa maruz bırakılmalıdır. Ama bu, benim Rehber olarak onun geçmişteki zahmetlerini göz ardı etmeme ve ailesini ziyaret etmememe sebep olmaz. Ya da kendim gidemesem, bir temsilcimi de bu amaçla onun yanına göndermem” diye buyurmanızı çok isterdim.

 

Değerli Rehber,

Benim ailemin sizin mübarek yüzünüzü görme ve temsilcinizle görüşme beklentisi yerine gelmedi. Galiba bu devranda insanların son kullanma tarihi var. Eğer bu tarih geçmişse tıpkı bir kirli mendil gibi atılmalıdır. Ama benim ve benim gibilerin size olan ilgimiz Hamenei’nin şahsına duyduğu ilgi değildi ve öyle olmayacak. Biz, sizin düşünce cemalinizde halkımızın ve dünya halklarının kaybolmuş arzularının ufuklarını gördük.

 

Hatırlıyorum da bu son dönemlerde sizinle görüşmek için ne kadar çaba gösterdiysem de –Büronuzun yetkililerinden- Sayın Hüseyin Muhammedi, aylar boyunca bana bugün-yarın vaadinde bulundu. Ona yazdığım mektubumda “Ben Hamenei’den, Hamenei’nin Allah’ına sığınırım” dedim ve bir daha sizin oraya gelmedim. Siz de aynı şekilde! Çünkü anladım ki siz cahil insanların kuşatması altında halkın arzularının ufuklarını izlemekten uzak kalmışsınız.  

 

Ben bu muhtemel görüşmemizde bu kaygılarımı size söylemek istemiştim; ama görünen o ki kuşatmacılarınız benim sözlerimin ve düşüncelerimin açıklığını biliyordu.

 

Sayın Hüseyin Muhammedi, Yazarlar Birliği üyelerinin zatıalinizle yaptığı görüşmede –ki ben de orada bulunuyordum- bana, “Sayın Nurizad ben Allah rızası için sizden korkuyorum” dedi. Onun korkusu o toplantıda yerleşmişti. Çünkü ben hiç çekinmeden halkın ve gençlerin nasıl geniş çaplı bir uyuşturucu madde bağımlılığı içinde olduğunu, küçük ve büyük kentlerimizde uyuşturucu maddenin toplumsal yapımızı nasıl harap ettiğini bilerek konuştum.

 

Peki bugün size zindandan niçin mektup yazıyorum? Çünkü hala inanılmaz bir şekilde size, evet sizin şahsınıza umut bağlamışım. İnancım şu ki, eğer siz toplumdaki bu büyük bölünmüşlüğe bir çare düşünmeyecekseniz siz bugün hangi halkın rehberisiniz? Ben sizin için fazla bir halk göremiyorum. Asgari sayıdaki halka rehberlik etmek de gurur verici değildir.

 

Herhangi bir yetkili veya zatıaliniz herhangi bir yere gittiğinde karşılamaya gelen kalabalık sizi ve beni aldatmasın. Siz diğer meşhurlara da ülkenizde bulunma ve konuşma izni verseniz kıyamet gibi kalabalık olacaktır. Toplanan halk kalabalığı hiçbir zaman bir dayanak olmadı ve olamaz. Şu an siz halkını kaybetmiş bir ülkeye liderlik ediyorsunuz. Birçok “ne yapalım”ların kıskacına düşmüş bir ülkeye. Birlik ve beraberliği bizzat sizin ve çevrenizdekilerin eliyle bir kenara itildiği, meydanını dar görüşlülüğün doldurduğu bir ülkeye…

 

Bu yıla ne isim koyduğunuzu bilmiyorum. Duyduğuma göre çalışma ve çaba göstermeye işaret ediyormuşsunuz. Bu isimlendirme danışmanlarınızın dürüst ve işin ehli olmadığını gösteriyor. Ben de herkes gibi bu yılın adını ulusal uzlaşma yılı koymanız ve bu mübarek; ama zorlu işe öncülük etmeniz durumunda size bravo derdim.

 

Çalışma ve çaba gösterme sizin için bu kadar önemli ise bu enerji ulusal uzlaşma için kullanılmalıdır.

 

Değerli Rehber, biliyorum benim bu uygun olmayan sözlerim acı ve rahatsız edicidir. Ama geliniz benim bu acı ve dürüstçe sözlerimi, sizi kuşatanların dalkavukça sarf ettiği tatlı sözlerine tercih ediniz. Toplumumuz büyük bir patlamanın kıyısında bulunuyor. Biz, buharının sesinden rahatsız olduğumuz için  düdüklü tencerenin supabına kibrit çöpü soktuk.

 

Ben geçmişte tüm inancımla sizi destekleyen yazılar yazdığım gibi şimdi de sizi desteklemek için yazıyorum: Biz, sınavımızın son anlarına gelmiş bulunuyoruz. Takdir eli ve Allah Teala’nın kesin ve değişmez sünneti bizi bu sınav darboğazından çıkarır. Bu 30 yıllık dönem sınavında bizde yıpranma ve yıkıntıdan başka bir şey olmadı. Biz ve siz halkımızı kaybettik. Eğer onlarda bir sükut görüyorsanız bunun sebebi güç ve silah baskısıdır.

 

Eğer inanmıyorsanız hayali bir deneme yapın. İran’la örneğin İsveç, Kanada, hatta Malezya’dan birine ilan edelim ki bu iki ülkenin halkı, bir gün, yalnızca bir gün polis, Besic ve silah gölgesinde olmadan istediklerini yapabilecekler. Yalnızca bir gün için.

 

Bu bir günün sonunda bizim ve sizin ülkemizin nasıl olacağını diğer ülkenin nasıl olacağını tasavvur edebiliyor musunuz?  Benim bu mukayese ile amacım Batı’dan ya da diğer ülkelerden kehanetlerde bulunmak değil. Yalnızca kendi toplumumuzun aldatıcı sükununun ve sessizliğinin kırılganlığına işaret etmektir.

 

Aziz Rehber,

Ben ve birçok kişi hala sizi ve ülkemizin yazgısını seviyoruz. Sizin rehberliğinize ve ülkenin mukadderatına inanıyoruz. Biz, sizin rehberliğinizle mübarek ufuklara ulaşmak istiyoruz. Ama görünen o ki siz bu iştiyakı talep etmiyorsunuz. Sizi kuşatan bilinçsiz dostlarınız ve danışmanlarınız size yanlış bilgiler ve istatistikler veriyor ve sizin ağzınızdan da gerçekçi olmayan sözler çıkarıyorlar. Keyhan’ın Sayın Şeriatmedari’si gibi dostlarınız –şundan eminim ki herkes sizin çevrenizden dağılıp siz onunla bir adada yapayalnız kaldığınız zaman- o size aşırı taraftarlık ederek bizzat size karşı çıkacaktır!

 

Görünenin aksine acı yazdım yüksek sesle ve tüm varlıkları uyandırmak için haykırıyorum ki biz, sizi seviyoruz akıbetinizin iyi olmasını şiddetle istiyoruz. Bana ve bize inanınız. En azından hayali olarak bizim doğru söylediğimize ihtimal veriniz. Bu ihtimalin size kaybettireceği hiçbir şey yok. Hayalinizde inanınız ki sizin iyi dostlarınız sizden daha öte her birinin alnına düşman yaftası vurulan kesimlerde sizin tasanızı çekiyorlar ve son günlerinizdeki bu ilahi sınavınızın parlak geçmesini acı çekerek istiyorlar.

 

Tam bir cesaretle, benim sizde inandığım o cesaretle bu yılı ulusal uzlaşma yılı ilan ediniz. Kınayıcıların kınamasından korkmayınız Allah size ve bize yeter. Allah elini, halk elini sizin elinizin üstüne koyar.

Ya Ali

Oğlunuz Muhammed Nurizad

Evin Cezaevi