YDH- İsrail’de yayımlanan Yediot Ahronot gazetesi yazarı Smadar Peri, “Nasrallah korkuyor” başlıklı yazısında aslında Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın önleyici psikolojik savaş manevrasından tedirgin olan İsrail toplumunun korkusunu yansıtıyor.
Tıpkı rahatsız edilmiş bir mahalle eşkıyası gibi, Hasan Nasrallah küresel polis gelip kendisini cezalandırırsa her şeyi tutuşturacağı tehdidinde bulunuyor –sadece Beyrut ve çevresini değil, Lübnan’ın tamamını- Ona sorarsanız, kendisine deli deseler de olur.
Hafta sonu boyunca, Nasrallah sözde bir basın toplantısı düzenledi: Bir ekranın ardına saklandı ve çoğu özenle seçilmiş hayranlardan oluşan gazeteciler tehditler savurması için onu kışkırtacak sorular sunmaya davet edildi.
Süreç boyunca, Nasrallah beş yıl önce Refik Hariri suikastı soruşturmasının buluntularını sızdırdığını söylediği Lübnan Başbakanı Sa’ad Hariri’nin işini karıştırmaya çabaladı. Sa’ad Hariri kendini babasının, Lübnan’a kaçarken tam bir yol arkadaşı olmakta ısrar eden katiliyle yüz yüze bulduğunda Nasrallah’ın saklanma yerinin duvarında sinek olmayı nasıl da isterdim.
Nasrallah’a göre, BM soruşturmasının buluntuları şimdi iki yıldır, kilitli çekmecelerdeki tozları topluyordu. Kimse, sonuçta Lübnan’ın patlamayacağını garanti edebilene kadar suçluları iade taleplerinden faydalanmaya cüret edemiyor. Nasrallah ihanete uğradığından emin olup çıldırmakla tehdit ettiğinde Hizbullah’ı insan nasıl suçlayabilir (ve Suriye’yi kabahatten aklayabilir)?
Nasrallah’ın arkasında, Şam’daki başbakanlık sarayı ve Lübnanlı liderler arasında görkemli bir birliğin ortaya çıkışını görüyoruz. Beşşar ve Hariri, Türkler ve Suudilerle beraber, kibritleri Nasrallah’ın ellerinden çekip almanın yollarını arıyor.
Bu arada, Nasrallah yüzsüz bir teklifte bulundu: Suçlama raporunu gömmek. Adamlarının hapse atılmasına izin vereceğini ya da onlara silahlarını bırakmalarını emredeceğini kimsenin düşünmemesi gerektiğini de ayrıca belirtti. Tersi doğru: Nasrallah basın toplantısını yaklaşmakta olan iç savaşı ilan etmek için kullandı.
Elbette, Nasrallah Sa’ad Hariri’yi ve suikast soruşturma üyelerini İsrail’in yararına çalışmakla suçluyor. Nereden mi biliyor bunu? Nasrallah’a göre, Mossad Lübnan’ın telefon şebekesini ele geçirmiş, düzinelerce “hain”, hatları dinlemiş ve materyal Tel Aviv ve Washington arasında akıyor, ona kalırsa.
Barış cephesindeki gelişmeler?
Yine de, Nasrallah’ın paniği barış cephesinde büyüleyici bir fotoğraf çıkarıyor: Suudi kralı, Lübnan hükümetinin patronu, hafta sonu Beyrut’ta ilk resmi ziyareti için yola çıkacak. Yaşlı Abdullah, konuşacak birisi ve hakkında konuşulacak bir şey olduğuna ikna edilmese yerinden zahmet etmezdi. Suriye ve Lübnan liderleri arasındaki taze işbirliği, şer eksenini sarsmak için iyi bir potansiyel oluşturuyor ve Suudi Arabistan, işleri Ayetullahlar uğruna bozmak için en ufak çaba göstermezdi.
Yine de bu aynı zamanda, Başbakan Netanyahu için muazzam bir sinyal: Suudi Arabistan’da doğmuş olan ve Beyrut’taki Arap Zirvesi’nde geniş çapta bir onay alan Arap barış girişimine İsrail’in sonunda cevap vermesi şartıyla, “kötü adamlar” arasında yeni bir düzen yaratacağız. Şimdi farkına varmalıyız ki, sekiz yıldır İsrail gözlerini tamamen kapalı tutuyormuş.
Suudi barış girişimi tüm ateşli meseleleri çözmek için bir formül içeriyor: İsrail’in bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına söz vermesi şartıyla Abbas’la doğrudan görüşme, İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmeye ant içmesi şartıyla kırk beş Arap ve Müslüman ülkeyle tam barış ve normalleştirilmiş ilişkiler, Suriye’yle bir barış anlaşması ise bunun akabinde otomatik olarak gelir. Yalnız öyle bedavaya yok: Geri dönüş hakkına saygı içinde “tüm kesimler tarafından mutabık kalınan çözümler” kadar, Kudüs’ün bölünmesi de ajandada.
İsrail için, başkalarının pis işleri yaptığını görmek her zaman rahat; lakin tüm kesimler bu sırada formüle edilmekte olan plana bağlı kalırsa ve Suriye kendini İran’ın kaba kucaklamasından kurtarmayı başarırsa, bizim sıramız gelecek. Suudi kralı aynı zamanda Ayetullahların yaka silktiği Beşşar Esad’ı desteklemek için Şam’a da gidiyor.
Şayet Lübnan’ı tutuşturmadan Hizbullah’ı kazıkta yakabilirlerse, Şam’la görüşmeleri yenilemek için yollar döşenecek. Fiyat etiketi önceden biliniyor. Esad’ın tek bir milimden bile vazgeçmeye niyeti yok.
Çeviri: YDH
http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3925431,00.html