Batı İslam'a karşı gereğinden fazla hoşgörülü

01 Ocak 1970

YDH- İsrail’de yayımlanan Yediot Ahronot gazetesi, Shaul Rosenfeld imzasıyla yayımladığı yazıda Batı’yı İslam’a ve Müslümanlara karşı gereğinden fazla hoşgörülü ve yumuşak olmakla suçluyor.

YDH- İsrail’de yayımlanan Yediot Ahronot gazetesi, Shaul Rosenfeld imzasıyla yayımladığı yazıda Batı’yı İslam’a ve Müslümanlara karşı gereğinden fazla hoşgörülü ve yumuşak olmakla suçluyor.

 “Batı, İslamcıların kanlı eğilimlerini görmezden gelerek onlara gittikçe artan şekilde yaltaklanıyor” spotuyla yayımlanan yazıda Batılı liberallerle Müslümanlar arasında kutsallığa aykırı bir ittifak kurulduğu iddia ediliyor.   

 Batı’nın kutsal olmayan ittifakı

İsrail’deki Britanya akademik boykotunun öncülerinden biri olan felsefe profesörü Tom Hickey’ye Irak, Afganistan ve Çeçenistan’daki eylemlerinden dolayı Amerika ve Rusya’yı da boykot etmekten neden kaçındığı sorulduğunda çekinmeden, bu devletlerin çok büyük ve güçlü olmalarının böyle bir boykotu etkisiz hale getirdiğini söyleyerek cevaplamıştı. 

 Gerçekten de, oldukça sıklıkla, büyüklük kişinin konumunu belirliyor; normal zamanda kendi öğrencilerinin ahlaki ilkeleri büyüklük, güç ve etki algıları üzerine temellendirmesi durumunda dehşete kapılan olan felsefe öğretmenlerine bile sıra geldiğinde durum böyle.

 Ve aynı şekilde, İslami tehdit büyüdükçe, Özgür Dünya’nın ahlaki cephede gittikçe daha çok sessizleştiğini görüyoruz.

 Hickey ve benzerleri, sırf bazı ılımlı tonları ortaya çıkarmak için neredeyse her aşırı İslamcıyı onaylayacak bir eğilim gösteriyor. Başka örnekler de olmakla birlikte mesela, Obama yönetiminin Müslümanları “anlama” yolundaki artan eğilimleri… Çünkü “İslam küresel barışın sağlanmasının bir parçasıdır”, çünkü “Cihat nefsi arındırmakla ilgilidir” ve çünkü “İslam ile masum insanların katli arasında bir bağlantı yoktur.”

 Yukarıdakiler; neden son günlerde tüm dünyadaki insanların 11 Eylül saldırılarından dokuz yıl sonra Amerika’yı ve Batı’nın geri kalanını yeniden tutuşturma yolundaki İslami tehdidi tamamen görmezden gelerek, Florida’daki manyak bir papazın kundakçı fantezileriyle bu kadar dehşete düştüğünü açıklıyor.

 Diğer Müslümanları öldürmek

“Hadi evi yakıp kül edelim” şeklindeki İslamcı şablon dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleştirildi: New York, Bali, Madrid, Amsterdam, Londra, Lübnan, Rusya, Nijerya, Yemen, Tayland, Somali, Uganda, Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Sudan… Bu terör çılgınlığı sınır ya da tatmin tanımıyor. Sadece temmuzda, İslami terör kendi Müslüman cemaatinden 3582’den az olmayan sayıda insan öldürdü; haziranda öldürülen 4323 kişiden bir az daha azalarak…

 İkiz Kulelerdeki saldırıdan dokuz yıl sonra, yeryüzündeki neredeyse bütün terör, İslam dünyasında üretilirken, bir grup liberal Batılı akademisyen ve bir grup kararlı Müslüman fanatik arasındaki kan anlaşmasının her zamankinden daha çok geliştiğini görüyoruz ve elbette ki hepsi de ilerleme, eşitlik ve küresel uzlaşma adı altında kotarılıyor.

 İşte Oxford’daki terör destekçisi Profesör Tarık Ramazan, Batı’daki neredeyse her ilgili akademik foruma davet edilerek, muazzam Batı misafirperverliğinin böyle tadını çıkarabiliyor; benzer şekilde, bu, Britanya’daki en meşhur Taliban destekçisi olmakla bilinen Muazzam Begg’in genel aftan yararlanmasına izin veriyor.

 Bu ayrıca, Britanya Müslüman Konseyi’nin resmi genel sekreteri olan İkbal Sacranie’nin, Ayetullah Humeyni’nin Selman Rüşdü’ye karşı fetvasına coşkulu destek verdikten sonra bile şövalye ilan edilmesini sağlıyor.

 Bu ayrıca, sıfır noktasına cami planının öncüsü olan İmam Faysal Abdul Rauf’un, Amerikan politikasının 11 Eylül saldırılarına katkıda bulunduğunu iddia ettikten sonra bile Obama’nın Basra Körfezi’ndeki temsilcisi olarak hizmet etmesini sağlıyor.

 Dr. Shaul Rosenfeld felsefe bölümü öğretim görevlisidir.

 Çeviri: YDH

http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3953902,00.html