YDH- İran’ın Kürt meselesi uzmanlarından Muhammed Hadifer, Kurdpress internet sitesi için yazdığı yazıda Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ndeki gösterileri ve yönetimin tutumunu analiz ediyor.

 

Yaklaşık 40 gündür Irak’ın Kürdistan Bölgesindeki Süleymaniye kentinde ve civar bölgelerde halk sokaklara çıkıyor ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki mevcut duruma tepki göstererek bölgedeki iktidar yapısı konusunda ciddi ve gerçekçi siyasi reformlar yapılmasını istiyor.

 

Bölgedeki bazı siyasi uzmanlar, Kürdistan Bölgesinin Süleymaniye kentindeki olayların, Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelerden etkilendiğini belirtiyor. Bazıları ise bu konuda farklı düşünüyor ve gerçekçi bir bakışla Irak Kürdistanı ile Ortadoğu’daki demokrasinin bulunmadığı ve uzun süreden beri diktatörlüklerin hakim olduğu Arap ülkeleri arasındaki büyük ve köklü farklılıkların anlaşılabileceğine inanıyor. Kürdistan Bölgesi’ndeki genel şartların, Arap ülkelerindeki gibi olmadığını ve bu bölgede Arap ülkelerinde hakim olan türden diktatör bir yönetimin bulunmadığını düşünüyor.

 

Irak Kürdistanı’nın geçen 20 yıl boyunca kendine özgü siyaset ve güvenlik şartları dikkate alındığında bu siyaset ve güvenlik meselelerinin Bağdat’taki Baas rejimi yönetiminden, Baas rejiminin devrilmesinden sonra ortaya çıkan karmaşık siyasi gelişmelerden kaynaklanmıştır. “Kürt Halkının Hedefleri” ifadesiyle gündeme getirilen Kürtlerin Bağdat’taki merkezi hükümet içindeki konumları, Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin durumu, peşmerge güçlerinin durumu, bölge bütçesi vs. gibi hususlar, siyasi, ekonomik ve toplumsal durgunluğa ve halkın taleplerinin ertelenmesine sebep olmuştur.

 

Elbette Kürdistan’daki siyasi grupların, aydınların ve siyasi seçkinlerin büyük bir kısmı, bu meselenin bölgesel yönetimin mevcut yöneticilerinin halkın doğal taleplerini yerine getirmekten kaçmak için sığındığı bir bahane olduğuna inanmaktadır. Ekonomik sıkıntılar, sorunlar ve altyapı yetersizlikleri son dönemde Arap ülkelerinde ortaya çıkan halk hareketlerinin itici gücü olmuştu. Halbuki bu ülkelerde, yıllar boyunca elde edilen büyük petrol gelirleri yöneticilerin yetersizliklerini örten bir işlev görmüştü; fakat son dönemde bölge halklarının özellikle de gençlerin bilinç düzeyi yükselmiş, beceriksiz ve işlevsiz yöneticilerin büyük petrol gelirlerine rağmen toplumsal ve ekonomik gelişmeyi sağlayamamaları büyük halk gösterilerinin başlamasına sebep olmuştu.

 

Irak’ın Kürdistan bölgesinde de Baas rejiminin devrilmesinden sonraki yıllar içerisinde yaklaşık 50 milyon Dolarlık gelire rağmen birçok bölgenin ekonomik açıdan geri kalmış olması belirsizliklerin artmasına neden olmaktadır. Öte yandan bölgedeki ekonomik kazanımlar, genellikle iktidar partisi mensuplarının oluşturduğu toplumun küçük bir kesiminin bulunduğu yerlerle sınırlıdır. Halbuki bölge halkının büyük bir kesimi yoksulluk içerisinde bulunmaktadır. Ekonomik ve idari yolsuzluklar da tüm muhalif partilerin yolsuzluklarla mücadeleyi ortak bir slogan halinde dile getirmelerine sebep olacak ölçüde yaygınlaşmıştır.

 

Kürdistan bölgesinde siyasi açıdan da güçlü ve homojen bir hükümet bulunmamaktadır. Bölgede hala tek parça bir hükümet söz konusu değildir Kürdistan Demokrat Parti ile Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin oluşturduğu iki grup bölgede ikili bir yönetim yapısı oluşturmaktadır.

 

Kürdistan Demokrat Partisi Erbil ve Dohuk’ta Kürdistan Yurtseverler Birliği ise Süleymaniye’de hakimdir. Irak Kürdistan’ındaki iktidar yapısı, son 20 yıl boyunca (gerek birbiriyle savaşlara varan rekabet döneminde gerekse birbiriyle ittifak yaptıkları dönemde) bu iki partinin mutlak ve tekelci niteliği bakımından herhangi bir değişim göstermemiştir. Kürdistan Bölgesindeki bazı politikacılar ve aydınlar, otoriterizmin parti, hatta kişi eksenli olarak yeniden üretilmesinden endişe etmektedir.

 

Kürdistan halkı ve siyasi elitleri bugünlerde gösteriler ve mitinglerle parti veya şahısların yasadışı müdahalelerinden bağımsız bir hükümet kurulması, bağımsız bir yargının ve medyanın oluşması, yolsuzluklardan uzak şeffaf ve açık bir ekonomik yapının kurulması, herkese ekonomik açıdan fırsat eşitliğinin sağlanması yürütme organlarında parlamento denetiminin güçlendirilmesi için çaba göstermektedir.

 

Bu günlerdeki Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ndeki gösteriler, özgürlükçülerle Baas rejimi arasındaki çekişme değildir. Kürt kimliğini savunanlarla Arap veya Türkmen kimliğini savunanlar arasındaki bir çekişme değildir. İslamcılarla laikler arasındaki çekişme değildir. “Cumhur” ile yıllar boyunca kendilerini tüm Kürt halkının temsilcisi ve sembolü olarak gören “babadan oğla yönetim taraftarlarının” çekişmesidir. Gerçi bu “babadan oğla yönetim taraftarları”, yıllar boyunca diktatör Baas rejimine karşı mücadele etmiş ve Kürdistan halkının mahrum ve mazlum halkının arzularını hayata geçirmek için çaba göstermiştir. Ancak Kürdistan bölgesinde hakim oldukları son 20 yıllık süreç içerisinde aşamalı olarak ortaya koydukları pratiklerle sapmaya uğramışlardır ve yıllar boyu süren mücadelenin meyvesi olarak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde binlerce siyasi savaşımcı ve peşmerge, Süleymaniye halkının nerdeyse tamamı, bu yönetimin değişmesini isteyecek noktaya gelmiştir.

 

Irak Kürdistan Bölgesindeki bugünkü genç kuşak, Kürt halkının yüce hedefleri ve özgürlük yolundaki mücadeleler ve fedakarlıklar gibi değerlere bağlı olmakla birlikte bugün Kürdistan Bölgesinin yöneticileri olan dünkü savaşımcıların değişmesini istemektedir. Bugün Kürt gençleri, modernizm rötuşlarıyla Kürdistan Bölgesinde hüküm süren aşiretsel veya partisel iktidar yapısının değişmesini, aşiret reisinin ya da parti genel sekreterinin her şeyin evveli ve ahiri, zahiri ve batını yani mutlak hakimi olmamasını istemektedir.

 

Irak’ın Kürdistan halkı, bugünkü şartlarda dini (İslam) ve milli (Kürt) kimliğini vurgulayarak demokrasiden gerçek anlamda yararlanmak, kişi ya da partiye dayalı otoriterliğin ve tekelciliğin yeniden üretilmesini önlemek istemektedir. Açıktır ki iktidarı dizginlemek için gerekli sivil toplum örgütlenmeleri ve araçları olmaksızın her ne ad veya geçmişe sahip olursa olsunlar siyasi düzenler, diktatörlüğe dönüşebilmektedirler.   

 

Irak Kürdistan’ındaki göstericilerin tamamen içsel eğilimlerle sokaklara dökülmesi ve taleplerini her türlü partisel, ideolojik veya etnik bağdan bağımsız olarak barışçı bir şekilde dile getiriyor olması dikkate değerdir. Onların geleceğe ilişkin açık ve somut bir durum tasavvuru bulunmayabilir; ancak onların hepsi, mevcut durumun iyi olmadığını ve köklü bir şekilde değişmesi gerektiğini düşünmektedir.    

 

Bölgesel Yönetimin güvenlik güçlerinin şiddet uygulaması sebebiyle 9 kişinin ölmesine ve 200’den fazla kişinin de yaralanmasına rağmen Süleymaniye ve civar kentlerdeki barışçı gösterilere katılan halk ve muhalif siyasi gruplar, şiddeti tırmandırmak niyetinde olmadıklarını ortaya koydular. Halbuki Irak Kürdistan’ındaki siyasi gruplar arasında yaşanan hiçbir siyasi çekişme yoktu ki savaş olmadan ve kardeş kanı dökülmeden bitmiş olsun. Dolayısıyla bugün Kürdistan Bölgesinde yaşanan gösterilerin barışçı niteliği ve siyasi grupların şiddete başvurmaması son derece dikkate değer bir husustur.

 

Öte yandan muhalif siyasi grupların halkın gerçek ve doğal taleplerinin ötesine geçerek halk hareketini bir ihtilaf ve bölünmeye sürüklememeye özen göstermeleri gerekmektedir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkilileri, siyasi reformları vurgulamakta, muhalif partilerin liderleri ve halkın temsilcileriyle diyalog kurulmasının gerekliliğini ifade etmektedirler. Halkı siyaset, ekonomi ve güvenlik alanında yapılacak reformlar konusunda kendilerine güvenmeleri için ikna etmeye çalışmaktadırlar.

 

Bununla birlikte Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği, şunu bilmelidir ki bölge şartlarının farkında olarak halkın talepleri karşısında direnç göstermeden, şiddete başvurmadan, halkın taleplerine saygı duyarak, bu taleplere akılcı cevaplar vererek, yalancı bahanelere sığınmadan ve başkalarını suçlamadan köklü siyasi reformlar yapmak bu hassas dönemde sorunların barışçı bir şekilde aşılmasına yardımcı olacaktır.

 

Çeviren: Alptekin Dursunoğlu