YDH- Haaretz gazetesi yazarı Zvi Bar’el, İsrailli yetkililerin Suriye ile arası açılan Türkiye’den özür dilememesini aptallık olarak niteliyor.
İsrail, Türkiye’nin özür talebine boyun eğmeyeceğini dünyaya göstermeyi aklına koymuş durumda, fakat eş zamanlı olarak, onu Suriye ve İran karşısında bir müttefik olarak kullanma fırsatını da iteliyor.
“Onur stratejik bir değerdir,” diye başladı Stratejik Meseleler Bakanı Moşe Ya’alon’dan İsrail’in Türkiye’den neden özür dilemeyeceğine gelen açıklama. Her şey bir yana, Ya’alon, İsrail’den gelecek bir özrün, Türkiye başbakanının bütün Ortadoğu’nun önünde Türkiye’nin İsrail’e diz çöktürdüğünü ilan etmesine sebep olacağından korkuyor.
Onur gerçekten de stratejik bir değerdir, fakat aynı zamanda, aptallık tarafından yok edilebilecek de bir değerdir. Türkiye şu anda, Başbakan Tayyip Recep Erdoğan’ın uyarılarına omuz silken Suriye’yle olduğu kadar, Türkiye’yi Amerikan-Siyonist politikalarının “taşeron”u olarak gören ve şu anda Ortadoğu politikaları bakımından bir kavşak noktasında bulunan İran’la da derin bir anlaşmazlık içinde.
Eğer stratejik durumlar Ya’alon’u ilgilendiriyorsa, şu anda İsrail-Türkiye ilişkilerini yenilemek için önemli bir fırsat ortaya çıkmış durumda; özellikle de Amerika, Türkiye’yi Suriye’ye yönelik politikasına karar vermede hayati bir müttefik olarak görürken ve İsrail-Türkiye anlaşmazlığı ABD çıkarlarını zedelerken… En azından ABD Dışişleri Bakanına göre…
İsrail’in katı cevabı, başka şeyler de olmakla birlikte, BM soruşturma komitesinin Gazze filosundaki olaylar üzerine düzenlediği raporun içeriğine dayanıyor; bu raporda sorumluluğun büyük kısmı Türk hükümetine yükleniyor ve İsrail’e yüklenen suçlama azaltılıyordu.
Fakat bu rapor, yalnızca iki hükümet arasındaki değil, iki ulus arasındaki ilişkilerde de oluşan hasarı onaramaz. İsrail, filoya düzenlediği operasyonun yasal olarak haklı olduğunu dünyaya gösterebilir; fakat böylesi bir “haklılık” İsrail’in Türkiye’yle bağlarının resmen öldüğünü bildirmek olabilir.
Türkiye’nin özür veya tazminat talebi raporda belirtilmiş değil. Dahası, Netanyahu’nun cevabı raporun yayınlanmasına kadar bekleyebilir, onun genel bulgularına dayanabilirdi, sonra da – iki ülke arasındaki ilişkileri onarma arzusundan dolayı- İsrail, en azından derin kederini ifade edebilir ve sorumluluk almaksızın, öldürülenlerin ailelerine tazminat ödeyebilirdi.
Geçmişte bir özrün dile getirilmesini onaylamış olan Netahyahu’nun acele edip Türklerin özür talebini reddettiğini duyurmasına neyin sebep olduğunu anlamak zor; Ya’alon ve Lieberman’a boyun eğişi hariç.
Türkiye, İsrail’le ilişkilerini normalleştirmeyi arzu ettiğini ve filo skandalından önce İsrail’le sahip olduğu aynı ilişkilere dönmek için sadece özür beklediğini açıkça belirtmişti.
Şimdi Türkiye’nin İsrail’e yeni bir elçi atamayı veya yeni bir İsrail elçisini kabul etmeyi onaylayacağına inanmak zor. Türkiye-İsrail ilişkileri sınavı “kimin kime daha çok ihtiyacı olduğu” ve “kimin daha çok onuru olduğu” sorularıyla karşılaştığında, İsrailli-Türk işbirliğinin muazzam stratejik önemi boşa harcanıyor.
Çeviren: İkbal Zeynep Dursunoğlu