YDH- İran’ın eski Ürdün Büyükelçisi Muhammed İrani, devrimden sonra Mısır’da artan İsrail karşıtlığını ve bunun bölgeye yönelik muhtemel yansımalarını değerlendirdi.
Mısır halkının Hüsnü Mübarek’in otokrat rejimine karşı kazandığı zaferden altı ay sonra halkın Kudüs’ü işgal altında tutan rejime olan öfkesi daha da arttı.
İhvancılardan, milliyetçilere, solcu ve laik partilerden sıradan halka kadar her kesimden insan, Kahire’deki İsrail konsolosluğunun ve İsrail konsolosunun el-Madi bölgesindeki evinin önünde geniş katılımlı gösteriler düzenledi. Bu olay, 11 Şubat’taki devrim zaferinden bu yana Siyonistlere karşı ortaya konan en güçlü tepkiydi.
Mısır halkı, ilk öfkeli tepkisini, beş Mısır askerinin Siyonist rejim uçakları tarafından öldürülmesinden sonra ortaya koydu ve Siyonist elçinin ihraç edilmesini, bu rejimle olan ilişkilerin de kesilmesini istedi.
Halkın baskıları, Mısır geçici hükümetini İsrail’den resmi olarak özür talep etmek zorunda bıraktı. Tel Aviv’deki Mısır elçisinin geri çağrılması ve İsrail’in Gazze’ye saldırmaya devam etmesi halinde hükümetin İsrail’le ilişkileri kesme tehdidi de söz konusu oldu.
40 yıldır Mısırlılardan bu tür sözler işitilmemişti ve işgal altındaki Filistin sınırlarının yanı başındaki Mısır cephesi, şimdiye kadar Arap cephelerinin en sakin olanıydı.
Aslında zaten Mısır cephesinin bu suskunluğu sebebiyle Siyonist rejim ordusu, 1982 yılında Lübnan’a saldırma ve bu ülkenin başkentini işgal etme imkanı bulmuştu. Yine bu sayede Lübnan’a defalarca saldırmış ve son olarak Lübnan’a 33 ve Gazze’ye de 22 günlük ağır bir savaş dayatabilmişti. Ama artık Mısır’da durum değişti.
Bugün artık bu ülkede halkın mallarını yağmalayan, Mısır’ın gazını İsrail’e peşkeş çeken ve bu ticarete de kendisini ve aile üyelerini hissedar kılan fasit bir diktatör başta değil. Açıktır ki fesat ve yolsuzluk hakim olmadığı zaman halk ve onun yanında yer alan Mısırlı yetkililer, İsrail’le ilişkilerin kesilmesini veya Filistinlilerin ciddi bir şekilde desteklenmesini isteme cesareti gösterebilmektedir.
Mısır, tedricen bölgedeki konumunu kazanmaktadır ve tedricen gelecekte Ortadoğu’da gerçek rolünü oynayarak diğerlerinin önünde bir eksen haline gelecektir. Çünkü bu ülkenin bölgedeki gelişmelerle ilgili mevcut ve potansiyel imkanları görmezden gelinebilecek gibi değildir. Potansiyellerin fasit rejimler tarafından rehin alındığı dönemler geçmiş, bugün artık bu potansiyeller açığa çıkmıştır.
Bugün bu savaştaki asli oyuncu halktır. Bugün halk, sadece Kahire’deki İsrail konsolosluğunun duvarlarına tırmanarak buradaki Siyonist rejimin bayrağını indirmekle kalmıyor, siyasi ve ekonomik ilişkilerin kesilmesini de istiyor.
Geçtiğimiz hafta Mısır’da yaşanan gelişmeler o kadar önemlidir ki ABD, derhal temsilcisi Jeffrey Feltman’ı Mısırlı yetkililerle müzakere etmek ve durumu dengelemek üzere bölgeye göndermiştir. Ancak bundan daha da önemlisi Siyonist rejimin, Mısır halkının ortaya koyduğu tepki karşısında takındığı tutumdur.
Siyonist rejim şefleri, Mısır halkının bölgedeki diğer Arap halklarına örnek oluşturabilecek öfkesini azaltabilmek için panik içerisinde Mısır ordusunun Sina’daki kuvvetlerini arttırmasına onay vermek zorunda kalmıştır. Camp David barış anlaşması Mısır ordusunun Sina’daki güçlerini oldukça sınırlandırmıştı; ancak Siyonist rejimin Savunma Bakanı Ehud Barak, binlerce Mısır askerinin ağır zırhlı araçlar ve helikopterlerle birlikte Sina’ya konuşlandırılmasına ve kendi tabiriyle buradaki teröristlere karşı koymasına karşı olmadıklarını ifade etti.
Bu, 1979’dan beri Camp David anlaşması ile ortadan kaldırılan Mısır egemenliğinin yeniden iade edilmesi anlamına geliyordu. Siyonistlerin bu açık tavizi ve geri adım atışının terörizmle mücadeleden daha öte sebeplerinin olması gerekiyor.
Görünen o ki İsrailli üst düzey yetkililer, Mısır halkının öfkesi yatışmaz ve talepleri aşağı çekilmezse, Mısır’la olan köklü ilişkilerini vahim sonuçların beklediğini anlamış bulunuyor. Uluslar arası ve bölgesel çevrelerde önemi yeterince anlaşılmayan bu açık tavizler, İsrail’in Mısır’la ilişkilerinin geleceğinden duyduğu endişeyi yansıtıyor.
Mısır halkındaki İsrail karşıtlığı son derece derindir. Eğer bu halkın devriminin önüne engeller çıkmazsa elde edilecek insani onur ve İslami kimlik, Kudüs işgalcisi rejimle yapılan onur kırıcı anlaşmaya karşı mücadeleyi güçlendirecek ve bu, diğer Arap sınırları için de bir model oluşturabilecektir.
Çeviren: Alptekin Dursunoğlu