Suriyeli muhaliflerin İsrail üzerinden “tencere dibin kara” tartışması

20 Şubat 2012

YDH- İstanbul’daki Suriye Ulusal Konseyi adlı örgütün Sözcüsü Besma Kodmani’nin Arap dünyasının İsrail’in varlığına muhtaç olduğuna dair açıklamasının yankılarını İsrahaber Genel Yayın Yönetmeni İsa Eren’le konuştuk.

YDH-İstanbul’daki Suriye Ulusal Konseyi adlı örgütün Sözcüsü Besma Kodmani’nin Arap dünyasının İsrail’in varlığına muhtaç olduğuna dair açıklamasının yankılarını İsrahaber Genel Yayın Yönetmeni İsa Eren’le konuştuk.

Özgür Suriye Ordusu adlı silahlı grup ile ABD, Katar ve Türkiye’nin girişimiyle İstanbul’da kurulan Ulusal Konsey arasındaki anlaşmazlık tarafların, birbirilerinin dış bağlantılarını ifşa etmeye başlamasıyla yeni bir boyut kazandı.

Türkiye’ye sığınan Riyad Esed liderliğindeki Özgür Suriye Ordusu adlı silahlı grubun Sözcüsü Lama Atassi, Burhan Galyun liderliğindeki Ulusal Konseyin Sözcüsü Besma Kodmani’yi “İsrail’in uşağı” olmakla suçlarken, Kodmani de Bernard Henri Levi ile olan yakın ilişkisine dikkat çekerek aynı suçlamayı Atassi için yapıyor.

Besma Kudmani’nin İsrailli yazarlarla birlikte yer aldığı ve “Arap dünyasının İsrail’in varlığına muhtaç olduğunu” belirten konuşmasının görüntülerini sosyal medya aracılığıyla yayımlayan Özgür Suriye Ordusu Sözcüsü Lama Atassi, Paris Konferansını, Fransa’daki İsrail lobisinin en güçlü ismi olarak tanınan Bernard Henri Levi ile birlikte düzenlemesiyle ilgili suçlamalara, Levi’nin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin danışmanı olmasını belirterek cevap verdi.

Atassi, ayrıca Bernard Henri Levi ile birlikte düzenlediği Paris Konferansına Ulusal Konsey içerisinde yer alan Müslüman Kardeşler örgütü liderlerinden Faruk Tayfur’un katıldığını hatırlatarak kendisinin Levi ile ilişkisinin bir suçlama konusu yapılamayacağını belirtti ve bunun bir suç sayılması durumunda Müslüman Kardeşlerin de bu suçun ortağı olduğunu ima etti.

Bu gelişmeye Türk basınında ilk kez yer veren İsrahaber, Atassi’nin bir ay kadar önce Türkiye’ye gelerek Riyad Esed’le görüşmesinden sonra Özgür Suriye Ordusu’nun sözcülüğüne getirildiğini belirtiyor ve Atassi’nin Türkiye’de Bernard Henri Levi, Riyad Esed, Burhan Galyun ve Libya devriminin komutanlarından Abdulhakim Belhac’la bir araya geldiğine ilişkin iddialara dikkat çekiyor.

Özgür Suriye Ordusu Sözcüsü Lama Attasi’nin, İstanbul’daki Ulusal Konsey Sözcüsü Besma Kodmani’nin Arap dünyasının İsrail’e ihtiyacının olduğuna ilişkin konuşmasının görüntülerini yayımlamasından sonra, Kodmani’yle ilgili tartışmalara dış müdahale yanlısı tutumuyla tanınan Suriye Ulusal Değişim Hareketi adlı muhalif grup da katıldı.

Ulaşan haberlere göre İstanbul Konseyi içerisindeki bazı kesimler, programda Fransızca konuşan Besma Kudmani’nin İsrail konusundaki sözlerinin yeniden tercüme edilmesini isterken, bazı kesimler ise İsraillilerle birlikte bulunmasından dolayı Kodmani’nin Konseyden ihraç edilmesi gerektiğini savunuyor.

Ford Vakfı yöneticiliği ve Fransa Dışişleri Bakanlığı danışmanlığı yapan İstanbul Konseyi Sözcüsü Besma Kodmani ile Özgür Suriye Ordusu adlı silahlı gruba Fransa’dan sözcülük yapan Lama Attasi’nin Fransız hükümeti ve Bernard Henri Levi ile yakın ilişkisine dikkat çekilirken, biz de muhalifler arasında yaşanan bu son gelişmenin ayrıntılarını Suriye’deki gelişmeleri yakından izleyen İsrahaber Genel Yayın Yönetmeni İsa Eren’le konuştuk.

 

- Lama Atassi’nin iddiaları üzerine Suriyeli tüm muhalifler arasında Besma Kodmani üzerine yaşanan tartışmalarda son durum nedir?

 

- Besma Kodmani’nin 2008 yılında İsrail’in kuruluşunun 60. Yıldönümü münasebetiyle düzenlenen bir TV programında, “İsrail’e muhtacız” cümlesi muhalifler içerisinde büyük yankı uyandırdı. Besma Kodmani’nin konseyden kovulması yönünde sesler yükselmeye başladı. Özellikle de Ulusal Konsey karşıtı Suriyeli muhalifler, Kodmani’nin açıklamalarını, Ulusal Konsey’e karşı savaşlarında ciddi bir kart olarak kullanıyorlar.

Kodmani, kendisini hedef alan öfkeyi yatıştırmak için dün bir açıklama yaptı. Açıklamasında Kodmani, TV programındaki cümlelerinin çarpıtıldığını belirterek, sözlerinin Suriye ile değil Filistin meselesiyle ilgili olduğunu ve kendisinin de Filistin davasıyla yakından ilgili bir kişi olduğunu söyledi.

Kodmani’nin bu açıklaması muhalifler tarafından kabul görmedi ve “özrü kabahatinden büyük” şeklinde değerlendirildi. Ulusal Değişim Hareketi üyesi Eşref Mikdad, Kodmani’nin bu savunmasına cevap olarak “Kodmani, İsrail’e muhtacız cümlesini yalanlamadı” dedi.

Ulusal Konsey ise henüz konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmadı. Konsey sadece Kodmani’nin söz konusu açıklamasını yayınlamakla yetindi. Bununla birlikte Konsey içinde çok ciddi tartışmalar yaşandığından şüphe yok. Çükü Kodman’nin ihraç edilmemesi, Konsey’in devrimciler nezdindeki meşruiyetini yitirmesine neden olacağı ve konsey karşıtı yıpratıcı bir savaşın başlatılacağı öngörülmekte.

Kodmani, söz konusu TV programında İhvan-ı Müslimin Cemaati’ni de hedef alan olumsuz görüşler bildirmesine rağmen cemaatten de henüz bir açıklama gelmedi. Sadece İhvan-ı Müslimin’e yakın isimlerden Yasir Sadeddin (İhvan-ı Müslimin Eski Genel Murakıbı Adnan Sadeddin’in oğlu) konuya ilişkin olarak bir makale yayınladı. Makalesinde Kodmani’nin derhal istifa etmesini, istifa etmemesi halinde ise Ulusal Konsey’in olağanüstü toplanarak Kodmani’yi Konsey’den ihraç etmesi çağrısında bulundu.

Hamalı Selefi Alim Şeyh Adnan Arur da Safa Tv’deki programında gelen bir soru üzerine “Yahudi Yahudiye muhtaçtır. Müslüman da Müslünana muhtaçtır” dedi ve Ulusal Konsey’den Kodmani’nin ihracını talep etti. Şeyh Arur ayrıca aynı değerlendirmesinde “Bizim, köpeğin her havlamasına cevap verecek vaktimiz yok” ifadesine yer verdi.

Banyas’ta yaşayan Suriyeli devrimcilerden Ahmet Ebul Hayr, “Kodmani’nin bu konuşmasını görmezden gelemeyiz ve erteleyemeyiz. Kodmani’nin Ulusal Konsey’den derhal ihracını talep ediyoruz” dedi.

Suriyeli muhaliflerden Hakam Baba da el-Kuds el-Arabi Gazetesi’ndeki köşesinden, Kodmani’nin bu saatten sonra Konsey’deki varlığının hem Konsey hem de Suriye Devrimi’nin alnında kara bir leke olacağını savundu.

Hakam Baba, “Suriye’nin içinde bulunduğu en hassas ve önemli bir dönemde Suriye’deki baskı düzenine ve diktatörüne karşı hiçbir karşıt tutumu olmayan Kodmani gibi bir kadının Konsey’de bulunmasına bir anlam verememiştim. Konsey, Kodmani’yi ihraç etmek bir yana, onu kınamadı bile… Ben inanıyorum ki Kodmani’ye karşı hiçbir şey yapmayacaktır” dedi.

Kodmani’nin Konsey’den çıkarılıp çıkarılmasının mümkünlüğü, “Kodmani’yi  Konsey’e kimlerin getirdiği” sorusunun cevabıyla bağlantılıdır.

Kodmani, Suriyeli devrimciler arasında kimi temsil ediyordu ki Konsey’in hem kurucu üyesi hem de Yürütme Kurulu üyeliği gibi etkin bir konumda yer aldı? İki gün önce servis edilen video, Kodmani’nin bu hızlı yükselişinin arkasındaki güçleri göstermesi için yeterlidir.

 

- Türkiye’de Suriye muhalefeti denince akla İstanbul’daki Konsey geliyor. Siz şimdi Ulusal Değişim Hareketi’nde bahsettiniz. Bu gruba ilişkin biraz bilgi verir misiniz? Bu grubun Konseyle farkı ve anlaşmazlık noktaları nedir?

 

- Ulusal Değişim Hareketi, 4 Şubat 2012’de Suriyeli 80 muhalifin katılımıyla İstanbul’da kuruldu. Ulusal Değişim Hareketi içerisinde Ammar Kurabi, Eşref Mikdad, Havle Yusuf, Bessam Ceare, Muhammed Abdullah, Vahid Sakr ve Ziyauddin Doğmuş gibi Suriyeli muhalifler bulunuyor. Ulusal Değişim Hareketi’nin başkanlığını Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü şefiAmmar Kurabi yapmaktadır. Kurabi ve arkadaşları, Ulusal Konsey’le birleşmek için yoğun bir çaba harcadı. Fakat Ulusal Konsey’le yaşadıkları ihtilaflardan ötürü konseye girmek yerine farklı bir örgütlenme yolunu tercih ettiler.

Ulusal Değişim Hareketi, ağırlıklı olarak 31 Mayıs - 2 Haziran tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilen konferansı düzenleyen muhaliflerden oluşuyor. Bu kişiler daha önce de Mısır’da “Suriye Muhalefetini Birleştirmek için Ulusal Girişim” adlı bir grup oluşturmuştu. Bu grup içerisinde Hamalı Şeyh Adnan Arur’un oğlu Hazim de bulunmaktaydı.

Ulusal Konsey’le Değişim Hareketi arasındaki en belirgin ihtilaf noktası, kendilerinin yabancı askeri müdahaleyi net bir şekilde dillendirmesi ve Özgür Suriye Ordusu’nun silahlandırılmasını istemeleriydi. Ulusal Değişim Hareketi, Özgür Suriye Ordusu’nun askeri ve lojistik açıdan desteklenmesini istiyor. Harekete göre Suriye’deki krizin nihai çözümü, belirli hedeflere NATO’nun hava saldırılarıyla ve muhalif askerleri desteklemesiyle gerçekleşecektir.

Ulusal Konsey’in neyi isteyip neyi istemediğini kestirmek oldukça güç.  Bir gün bakıyorsunuz “dış müdahaleye hayır” diyerek Ulusal Koordinasyon Kurulu’yla anlaşma imzalıyor ertesi gün ise Arap Birliği’nin peşine takılıp Güvenlik Konseyi’nde “dış müdahale” için arayışa kalkışıyor.  Ulusal Konsey’in görüşlerindeki “gel-git”lerde, konsey içerisinde farklı görüşlere sahip akımların olmasının yanı sıra  konseyin kararlarının dış müdahaleye açık olması da etkilidir.

 

- Peki Burhan Galyon ile Riyad Esed arasındaki birkaç ay önceki görüşmeden sonra İstanbul konseyi ile Özgür Suriye Ordusu arasında zahiren bir uyum ya da en azından zıtlaşmama ortamı yaratılmıştı.  Şimdi bu kavga neden başladı? Ayrıca bu gelişmelerde Heysem Menna liderliğindeki Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun nerede duruyor?

Suriyeli muhalifler arasındaki kavganın temel sebebi, Beşşar Esed sonrası dönemde dağıtılacak pastadan büyük payı kapma mücadelesine girmeleridir. Muhalif siyasiler de askerler de bu pasta mücadelesinde rol üstlenmekteler.

Bundan ötürü çıkarları tehlikeye düştüğü anda, dost gibi görünen muhaliflerin bir anda muhataplarına “hain” diyerek saldırmaya başladığını görebiliyorsunuz. Mesela Lama Atassi, 16 Ocak’ta Ulusal Konsey’in kendisini Özgür Suriye Ordusu’nun sözcülüğüne getirdiğini duyurdu. O dönemde Ulusal Konsey aleyhinde bir söz söylemedi. Fakat şubat ayına gelindiğinde Atassi’nin Ulusal Konsey’e savaş açtığı görüldü.
          Galyun, Ulusal Konsey’in başına geldiği günden itibaren, silahlı devrim çağrılarına sıcak bakmamıştı. Libya Ulusal Konseyi’nin askeri destek teklifini geri çevirdiği gibi Özgür Suriye Ordusu’nu tanımayı da kabul etmemişti.

Galyun, gelen baskılar neticesinde, aralık ayının ilk günlerinde, Özgür Suriye Ordusu’nu tanıdığını açıkladı. Galyun ve Konsey üyeleri, Özgür Suriye Ordusu Komutanı Riyad Es’ad’la Ocak ayında ikinci bir görüşme gerçekleştirdi.

Görüşme sonrasında, Konsey’le Özgür Suriye Ordusu arasında iletişim sağlanması için irtibat ofisinin kurulduğu ilan edildi. Fakat Özgür Suriye Ordusu’nun sözcülüğüne getirilen Lama Atassi, birkaç gün önce yaptığı açıklamasında, esasında böyle bir irtibat ofisinin olmadığını açıkladı.

Özgür Suriye Ordusu Komutanı Riyad Es'ad, 6 Şubat’ta BBC’ye verdiği demecinde Ulusal Konsey’i başarısızlıkla ve Suriye halkına/devrime ihanet etmekle suçladı.

Riyad Es’ad komutasındaki Özgür Suriye Ordusu, Ulusal Konsey’in kendilerini tanımasından önce de benzeri suçlamalarda bulunmuştu. Özgür Suriye Ordusu’nun Ulusal Konsey’e karşı tavrı, konseyden gelecek yardıma/desteğe göre değişkenlik göstermektedir.

Ulusal Koordinasyon Kurulu ise tüm bu tartışmalardan uzakduruyor.Devrim gösterilerinin başladığı ilk günlerde ilan ettiği üç temel ilke çerçevesinde yürüyüşünü sürdürüyor. Koordinasyon Kurulu, Suriye’deki krizin askeri müdahale olmadan, sadece Arap Birliği çatısı altında vesiyasal yolla gerçekleştirilmesini istiyor. Ulusal Koordinasyon Kurulu’nun, silahlı devrime, bölücülüğe ve dış müdahaleye hayır” gibi üç temel ilkesi bulunuyor.

 Ulusal Koordinasyon Kurulu liderlerinden Heysem Menna’yla Ulusal Konsey Başkanı Burhan Galyun arasında aralık ayının sonunda bir anlaşma imzalanmıştı. Anlaşmadaki en önemli madde “Ulusal egemenliği çiğneyen dış müdahale, kabul edilemezdir” maddesi idi.

Menna için kırmızıçizgi olarak duran “dış müdahale” diğer Suriyeli muhalifler arasında kabul görmedi. İslamcıların da aralarında bulunduğu birçok muhalif, bu anlaşmayı “devrime ihanet anlaşması” olarak değerlendirdi.

Gelen baskılar karşısında Galyun, imzaladığı anlaşmadan geri adım atmak zorunda kaldı. Suriyeli devrimciler, Galyun üzerinde baskı uygulamasaydı, muhaliflerin birleşmesi yönünde atılan ciddi adım başarıyla sonuçlanacaktı.

 

- Suriye için Ulusal Değişim Hareketi’nin İstanbul konseyine yönelik sert ve suçlayıcı tutumu biliniyor. Özgür Suriye Ordusu ile İstanbul Konseyi’nin arasının bu olayla iyice gerilmesi ve Suriye Ulusal Değişim Hareketi’nin de bu gerilimde taraf olması bu üç grubun geleceğini nasıl etkileyebilir?

 

Ulusal Değişim Hareketi’yle Özgür Suriye Ordusu’nun süreç içerisindeki hedefleri ve talepleri aynı. Az önce ifade ettiğimiz gibi Ulusal Değişim Hareketi üyeleri, dış müdahale ve Özgür Suriye Ordusu’na desteğinden ötürü Ulusal Konsey’e girmeyi kabul etmemişti.

Diğer yanda Ulusal Koordinasyon Kurulu ise dış müdahale ve Özgür Suriye Ordusu’na destek vermediği için Ulusal Konsey’e girmeyi kabul etmemişti. Konsey ise aleni bir şekilde açıklamasa da dış müdahaleye sıcak bakıyor.

Ulusal Konsey’in, Suriye operasyonuna karar verecek olan dış güçlerin telkini doğrultusunda dış müdahaleye aleni bir şekilde “evet” demesi halinde, Ulusal Konsey, Özgür Suriye Ordusu ve Ulusal Değişim Hareketi arasında hiçbir sorun kalmayacaktır.

Her ne kadar bugünlerde birbirleri hakkında “hain” suçlamalarını esirgemeseler de yarın her biri “önce vatan” söylemiyle bir araya gelmeleri mümkün olabilecektir.

Eğer Uluslararası toplum, dış müdahale kararı alamazsa, bu durum devrimciler, Ulusal Değişim Hareketi ve Özgür Suriye Ordusu nazarında bir başarısızlık olarak görülecek ve faturası Ulusal Konsey’e kesilecek. Meydanda mücadele eden devrimciler “Ulusal Konsey bizi temsil ediyor” pankartları yerine “Ulusal Konsey bizi temsil etmiyor” pankartını açacaktır.

Suriyeli muhalifler arasındaki bu tür kavgaları en iyi anlatan Suriyeli hukukçu Heysem el Malih oldu. El Malih, 16-17 Temmuz’da İstanbul’da düzenlenen Ulusal Kurtuluş Konferansı’nın neden fiyaskoyla sonuçlandığı sorusuna “koltuk kavgası” şeklinde yanıt vermişti.

Tabi uzun bir süre diretmeden sonra Konsey'e giren el-Malih’in de koltuk kavgası içerisinde yer aldığını zikretmek gerekiyor. Suriyeli muhalifler arasında devam eden bu koltuk kavgasından şüphesiz en kazançlı çıkan Beşşar Esed rejimidir. En fazla zararı ise Suriye’de kanı dökülen Suriye halkı çekmektedir.

Suriye’de dökülen kan, muhaliflerin umurunda değil. Umurlarında olsaydı, şuana kadar düzenledikleri onlarca konferansı fiyaskoyla sonuçlandırmaz, halkın çıkarı için ortak noktada buluşurlardı.

 

- İstanbul Konseyinde dönüşümlülük esasına dayalı bir başkanlık yapısı olmasına rağmen Burhan Galyun başkanlık koltuğunda oturmayı sürdürüyor. Galyon’un başkanlığının üç ay daha uzatıldığı Katar toplantısında birtakım parasal spekülasyonlar söz konusu edildi. Buna ilişkin ayrıntılardan bahseder misiniz?

Galyun’un görev süresi ocak ayında sona ermişti. Konsey üyeleri, yeni başkan üzerinde mutabakata varamadığı için, seçimi şubat ayına ertelemişti. Şam Deklarasyonu adına Ulusal Konsey’de bulunan Semir Neşşar’ın ifadesine göre ocak ayında yapılan oturumda herkes, konsey başkanının değişmesi konusunda görüş birliği içindeydi.

Fakat şubat ayına gelindiğinde Ulusal Konsey Yürütme Kurulu’ndaki görüşlerde değişkenlik gözlemlendi. Başta İhvan-ı Müslimin olmak üzere konseydeki İslamcı üyeler, Tunus’ta düzenlenecek Suriye Dostları Konferansı ve dönemin hassas olduğunu gerekçe göstererek, uluslararası toplum nezdinde tanınmış olan Burhan Galyun’la devam edilmesi gerektiğini açıkladılar.

Neşşar, Barada TV’ye yaptığı açıklamasında, Galyun’un görev süresinin 3 ay daha uzatılmasını, Konsey’in kuruluş sürecinde ilan ettiği ilkelerin ihlali olduğuna işaret ederek karşı çıktı. Neşşar, Galyun’un görev süresinin uzatılmasında dış güçlerin baskılarının önemli derecede etkili olduğunu söyledi.

Barada TV’nin kaynaklarına göre başta Katar olmak üzere Körfez ülkeleri, Galyun’un görev süresinin uzatılmaması halinde Ulusal Konsey’e verilen maddi desteğin kesileceği tehdidinde bulundu. Ulusal Değişim Hareketi’nden Eşref Mikdad da bu yöndeki iddiaları doğruladı.

Galyun, konsey başkanlığı süresince Özgür Suriye Ordusu’na karşı duruşu, NATO’nun müdahalesini aleni bir şekilde istememesi ve Heysem Menna’yla imzaladığı anlaşmadaki “dış müdahaleye hayır” ibaresinden ötürü Suriyeli devrimciler tarafından nefretle anılan bir isim oldu.

Suriyeli devrimciler arasında yapılan tüm araştırmalar, devrimcilerin Galyun’a karşı çıktığı yönündeydi. Galyun’un yeniden konsey başkanlığına seçilmesi, devrimciler nazarında halkın iradesine vurulmuş bir darbe olarak değerlendiriliyor.

 

- Evet, Katar Başbakanı Hamad bin Casim, BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye karşıtı karar taslağının oylamasının yapıldığı gün, Burhan Galyun adına Rusya Temsilcisi Vitali Çurkin’e vaatlerde bulunmuştu. Katar’ın Suriye muhalefetini temsil ettiği iddiasıyla kurulan Ulusal Konsey üzerindeki bu açık yönlendiriciliği konsey içerisinde ve diğer muhalif gruplar arasında nasıl değerlendiriliyor?

Konsey’in kuruluş sürecinden bugüne kadar dış devletlerin desteğine açık olması, kararların bağımsızlığını engellemektedir.

Ulusal Konsey üyeleri, Beşşar Esed rejimini devirmek için her türlü yardıma muhtaç olduklarını hissettikleri için, yardımın geldiği merkezlere karşı bir eleştiri getiremiyorlar, gelen talimatları yerine getiriyorlar.

Katar’ın Suriye Ulusal Konsey’in kararları üzerinde belirgin rol oynaması sadece konsey dışındaki muhalifler tarafından, ciddi bir şekilde tenkit edilebiliyor. Onlara göre Ulusal Konsey, halkın yani devrimcilerin sesine kulak vermiyor. Çünkü Suriyeli devrimciler, 3 aylık sürenin dolmasından sonra Galyun’u bir kez daha Konsey’in başında görmek istemiyordu.

Bu arada eleştiri okları, Katar’ın isteklerine boyun eğen İhvan-ı Müslimin’e de çevrilmiş durumda. Çünkü Katar’ın direktifleri doğrultusunda Galyun’un başkanlığına “evet” diyen Konsey’deki İhvan-ı Müslimin ve İhvan-ı Müslimin’e yakın isimlerdi.

Suriyeli muhalifler arasında bir de Azmi Bişara fobisi bulunuyor. Çünkü Katar, Suriyeli muhaliflerle olan ilişkisini büyük ölçüde İsrail parlamentosunun eski milletvekili Azmi Bişara üzerinden yürütüyor. Bundan ötürü özellikle de Ulusal Konsey üyeleri, Azmi Bişara’yla ilişkilerini iyi düzeyde tutmak için çaba serf ediyor, neredeyse hepsi Bişara karşısında hizaya geçiyorlar.