Suriye’deki silahlı gruplar ve yeni kombinasyonlar

05 Mart 2013 / Alptekin DURSUNOĞLU

Antalya'da kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi adlı yeni askeri örgüte kendilerini tasfiye rolü verildiğini fark eden cihatçılar, kendi aralarında birleşerek güçlenmeye çalışıyor.

 

 

Amerikan müdahalesiyle Doha’da yeniden yapılanan Ulusal Koalisyonun askeri kanadı olarak Antalya’da kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi adlı silahlı örgütün cihatçılara karşı güçlendirilmeye çalışılması silahlı unsurlar arasında yeni gruplaşmaların yaşanmasına neden oluyor.

Dolayısıyla isyanın başlarında tüm silahlı grupların ortak bir isim olarak kullanmakta sakınca görmediği “Özgür Suriye Ordusu”, artık tüm silahlı unsurları şeklen dahi içeren bir tabela olmaktan uzaklaşıyor.

Çünkü Amerika’nın Suriye konusunda liderliği bizzat üstlenerek 11 Kasım’da Ulusal Koalisyonu oluşturmasından önce kendilerine finansal destek veren onlarca farklı kaynağın talebine göre komuta edilen onlarca silahlı grup söz konusuydu.

Ancak, 11 Kasım sonrası süreçte tüm finansın Ulusal Koalisyon’da toplanmasını ve sahadaki silahlı unsurların ortak bir komuta altında kontrol altına alınmasını hedefleyen adımlar atıldı ve Ulusal Koalisyon’dan bir ay sonra Ortak Askeri Komuta Konseyi adlı bir örgüt kuruldu.

Bu da daha önce emir komuta disiplini gerektirmediği için Özgür Suriye Ordusu tabelasını kullanmakta sakınca görmeyen cihatçıların yollarını ABD’nin liderlik ettiği Ulusal Koalisyondan ve ona bağlı Ortak Askeri Komuta Konseyi’nden ayırmaya sevk etti.  

Nitekim 5 Aralık’ta Antalya’da ABD, İngiltere, Fransa, Körfez ülkeleri ve Ürdün'den güvenlik yetkililerinin de katıldığı bir toplantı[1] sonucu kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi adlı yeni askeri örgüte kendilerini tasfiye rolü verildiğini fark eden cihatçılar da kendi aralarında birleşerek güçlenmeye çalıştı.[2]

Ana ittifak kombinasyonları

Ulusal Koalisyonun askeri kanadı olarak kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi, Amerika’nın öngördüğü doğrultuda sahadaki tüm silahlı grupları kendi çatısı altında birleştirmekten uzak olsa da cihatçıların kendi aralarında da bölünmesine ve zayıflamasına neden olması bakımından önemli bir işlev görüyor.

Zira şu an silahlı gruplar arasında, iki ana ve çok sayıda alt grubun oluşturduğu yeni ittifak kombinasyonları söz konusu.

Ana gruplar:

1- Özgür Suriye Ordusu:Ulusal Koalisyon öncesinde tüm silahlı grupların kullandığı ortak tabela olan ve merkezi bir komuta disiplininden yoksun Özgür Suriye Ordusu, artık ağırlıklı olarak Suriye ordusundan kaçan askerlerin komuta ettiği ve Ulusal Koalisyon’a doğrudan bağlı bir askeri yapılanmayı ifade ediyor.

5-9 Aralık 2012’de Antalya’da kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi’nin, Özgür Suriye Ordusuna komuta etiği var sayılıyor ve bu konseyin başına getirilen Selim İdris de Ulusal Koalisyona bağlı olarak kurulan bu ordunun “genelkurmay başkanı” olarak nitelendiriliyor.

2- Cihatçılar:Genelde dışarıdan gelen el-Kaide bağlantılı selefi militanları, özelde ise Nusra Cephesi’ni akla getiren bu kesimin, Suriyeli İslamcıları da içinde barındıran çok sayıda selefi silahlı grubun ortak adı olduğu biliniyor.

İsyanın ilk başlarında varlıkları inkar edilen ya da “rejimin propagandası” olarak nitelenen bu gruplar, Afganistan, Irak, Çeçenistan ve Libya’da savaş tecrübesi edinmiş militanlardan oluşmasından ve sahadaki etkili operasyonlarından dolayı artık bir gerçeklik olarak kabul ediliyorlar.

Amerika’nın kaygı duyduğu Suriye’deki cihatçı gerçekliği, Ulusal Koalisyon ve ona bağlı silahlı örgüt tarafından “devrimin bir parçası” olarak nitelendirilse de Amerika da cihatçılar da Ulusal Koalisyon’un bu tavrını samimi bulmuyor.

ABD’nin terör örgütleri listesine eklediği Nusra Cephesi’nin Ulusal Koalisyon tarafından “devrimin bir parçası”[3] olarak nitelenmesini Washington’un anlayışla karşılaması da cihatçıların devrimden sonra Özgür Suriye Ordusu’yla savaşacaklarını[4] artık gizlememesi ve kendi arasında güç birliği etmeye çalışması da bundan kaynaklanıyor.

Binaenaleyh Ulusal Koalisyon’un kurulmasından sonra cihatçılar arasında şu alt ittifak kombinasyonları söz konusu oldu.

1- Nusra Cephesi: El-Kaide’nin Suriye kolu olarak bilinen ve Suriye’deki diğer silahlı grupların aksine kamera merakı olmadığı için iç yapısı, liderliği ve potansiyeli hakkında çok az şey bilinen bu grubun henüz başka silahlı gruplarla ittifak kurduğuna ilişkin bir bilgi mevcut değil.

2- Suriye İslami Cephesi: 21 Aralık’ta kurulan cephe, el-Fecru’l İslamiyye Hareketi (Halep), Ahrar Şam (Suriye), el-Hak Tugayı (Humus), Ensaru Şam Tugayı (Lazkiye), et-Taliatu’l İslamiyye Cemaati (İdlib), Musab bin Umeyr Tugayı (Halep), Tevhid Ordusu (Deyr ez Zor) ve El-İmanu’l Mukatile Tugayları'dan oluşuyor.

3- Suriye İslami Kurtuluş Cephesi: El-Kaide'yle anlaşamayan cihatçıların ortak hareket edebilmeleri için Sukuru’ş Şam Lideri Ebu İsa'nın önderliğinde kurulduğu belirtiliyor.

Sukuru’ş Şam Lideri Ebu İsa, 12 Eylül 2012’de yaptığı açıklamada, Suriye Kurtuluş Cephesi'nin Sukuru’ş Şam Tugayı (İdlib-Hama), Ensaru İslam Topluluğu (Şam), el-Faruk Tugayı (Humus), Amr Bin el-As Tugayı (Halep), Davut Tugayı, el-Fetih Tugayı, el-Furkan Tugayı, el-Nasr Tugayı gibi örgütlerden oluştuğunu açıklamıştı.[5]

Aralık ayı öncesine kadar Suriye Kurtuluş Cephesi adını kullanan grup, İslam Tugayı’nın katıldığı tarih olan 27 Aralık’tan itibaren İslami Kurtuluş Cephesi adını kullanmaya başladı ve gruba, 10 Ocak’ta da Halep’teki Tevhit Tugayı katıldı.

Kombinasyondaki uçlar ve denge sorunu

Bu kombinasyondaki gruplar; ideolojileri, Ulusal Koalisyonla ve dolayısıyla ABD liderliğindeki Dostlar grubuyla işbirliğine açık olmaları parametrelerine göre sınıflandırıldığında iki zıt renk ve göreceli olarak bu iki zıt renge yakın ara tonlarla karşılaşılıyor.

Bir başka deyişle silahlı grupların oluşturduğu bu yeni ittifak kombinasyonunu bir renk skalası olarak düşünüp, ABD liderliğindeki Dostlar grubunun kontrolüne açık olmayı en açık, kontrol dışı olmayı ise en koyu ton olarak varsaydığımızda Antalya’da kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi’ni skalanın beyaz tarafına, Nusra Cephesi’ni ise siyah tarafına yerleştirmemiz gerekiyor.

Bu durumda ana gövdesini Ahraru’ş- Şam’ın oluşturduğu Suriye İslami Cephesi, Nusra Cephesi’nden bir ton açık griyi, ana gövdesini Sukuru’ş- Şam’ın oluşturduğu İslami Kurtuluş Cephesi ise Selim İdris başkanlığındaki Ortak Askeri Komuta Konseyi’nden bir ton koyu griyi temsil ediyor.

Çünkü Ahraru’ş- Şam ve öncülük ettiği İslami Cephe, ideolojik benzerliği bulunsa da çoğunluğunu dışarıdan gelen militanların oluşturduğu el-Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’ne biat etmeyen ve ondan bağımsız duran bir grup olarak varlığını ifade ediyor.

Aynı şekilde İslami Kurtuluş Cephesi de Antalya’da kurulan Selim İdris başkanlığındaki Ortak Askeri Komuta Konseyi’nde yer almıyor olsa da cephenin bileşenlerinden Tevhit Tugayı Komutanı Abdulkadir Salih, Selim İdris’in yardımcısı olarak görev yapıyor.

Elbette örgütlenme, ajanda ve komutadaki bu farklılıklar, şimdilik bu grupların Taftanaz hava üssü baskını ve Rakka saldırısı örneklerinde olduğu gibi ortak eylemler düzenlemesini engellemiyor.

ABD’den siyasi çözüme silahlı destek

Ancak şu an ortak eylemlerde buluşabilen bu grupların ortak bir komuta çatısı altında birleşebilmesi için farklı değişkenlerin devreye girmesi gerekiyor.

Bu değişkenlerin en önemlisi ise para ve lojistiğin birleşilmesi istenen komuta merkezi aracılığıyla gruplara aktarılması.

Amerika’nın siyasi muhalif grupları 11 Kasım’da Katar’da Ulusal Koalisyon adıyla yeniden yapılandırması, Ulusal Koalisyonun 5-9 Aralık’ta Antalya’da Ortak Askeri Komuta Konseyi’ni kurması bu değişken çerçevesinde atılan adımlardı.

Amerika’nın siyasi çözüm vurgusuna rağmen silahlı grupları çatısı altında birleştirmeyi öngördüğü grupları silahlandırmaya hız vermesi, renk skalasının en koyu tarafında yer alan ve kontrol dışı kalmakta ısrar edecek grupları yalnızlaştırmaya, skalanın gri tarafında yer alan grupları da beyaz alana çekmeye yönelik adımlar olarak okunabilir.

Çünkü siyasi çözüm konusunda samimi ise Amerika’nın iki şeye ihtiyacı var:

1- Sahadaki silahlı gruplara belli bir komuta disiplini kazandırmak ve dolayısıyla kontrol altına almak.

2- Silahlandırdığı grupların sahadaki kazanımlarını arttırarak siyasi çözüm sürecinde Rusya ile masaya eli güçlü bir şekilde oturmak.

Amerika’nın bir yandan siyasi çözümden bahsederken diğer yandan şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde açıkça silahlandırmaya yönelmesi çelişkili gibi gözükse de yukarıda belirtilen ihtiyaçları gidermeye yönelik olması bakımından son derece tutarlı görünüyor.

        



[1]http://www.hurriyet.com.tr/planet/22107261.asp

[2]http://www.posta.com.tr/dunya/HaberDetay/Suriye-deki-gruplar-birlesti.htm?ArticleID=160824

[3]http://www.ydh.com.tr/HD11157_george-sabra--cebhetu-n-nusra-devrimin-bir-parcasidir.html

[4]http://www.ydh.com.tr/HD11439_ebu-seyyaf--esed-devrilirse-cihatcilarla-oso-catisir.html

[5]http://www.ydh.com.tr/HD11109_sukurus--sam-komutani-hatayda.html