Anka gibi küllerinden doğmak: İran’ın sarsılmaz direnişi

22 Mayıs 2024 / Muhammed Ali Senoberi

Bu tür olağandışı şartlar için var olan mekanizmalar, olgun bir siyasi sistemi yansıtmaktadır.

Anka gibi küllerinden doğmak: İran’ın sarsılmaz direnişi

 

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Dr. Hüseyin Emir Abdullahiyan ve diğer arkadaşlarının helikopter kazasında şehit olduklarının trajik şekilde açıklanmasıyla sonuçlanan uzun ve yorucu gecenin ardından, İran'ın siyaset sahnesinde bu ani ölümün sonuçlarına ilişkin bir soru girdabı oluştu.

Dünya bu korkunç olaydan sonra şoktaydı; ama İran’da dikkatli gözlerin ülkenin istikrarını sağlamak için gece gündüz nasıl yorulmadan çalıştığı da tüm dünya insanları tarafından görülmüştü.

İran, bu olaydan sonraki ilk saatlerde, hükümet yapısının ve kurumlarının bütünlüğünü gösterdi ve halkın devrim liderliğine olan güvenini ortaya koydu. 

Halk arasında bir panik veya kargaşa yaşanmadı. Halk ve liderlik arasındaki bu birlik, açıkça görülüyordu; zira cumhurbaşkanı ve arkadaşları, milli görevlerini yerine getirirken ve halka hizmet ederken şehit düşmüşlerdi. 

Merhum şehit cumhurbaşkanının en önemli tavsiyelerinden biri halka hizmetti. Her şeyden çok buna öncelik verirdi de her şeyden önce tuttuğu, halkın çıkarlarını bir dakika bile aksatmazdı.

Felaketin derinliğine rağmen İran İslam Cumhuriyeti Anayasası, bu tür siyasi boşlukları gidermenin açık ve düzenli bir yolunu etkin bir şekilde göstermekte ve ülke içinde iktidarın barışçı bir şekilde intikaline yönelik sistematik bir mekanizmayı ortaya koymaktadır.

Resmi yetkililerin hemen harekete geçmesi cumhurbaşkanlığında oluşan boşluğu birkaç saat içinde ortadan kaldırdı. Bu, İran İslam Cumhuriyeti'ndeki siyasi çerçevenin gücünün ve esnekliğinin bir kanıtıdır.

İran hükümet sistemi, İslam Cumhuriyeti'nin temellerine derinden kök salmış yerleşik demokratik kurumlar aracılığıyla faaliyet gösteriyor. 

İran tarih boyunca benzer sınavlarla karşılaşmış ve bunların üstesinden sarsılmaz bir güç ve birlik içinde gelmiştir. 

İslam Devrimi'nin zaferinden iki yıldan az bir süre sonra 1981 yılında, İran'ın genç hükümeti, dönemin cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recai ve Başbakan Muhammed Cevad Bahoner'a yapılan vahşi terör saldırısını yaşadı. 

İran halkı, bundan önce de Yargı Gücü Başkanı Ayetullah Muhammed Beheşti’yi bir terör saldırısında kaybetmişti. Bu terör saldırısında çok sayıda bakan ve milletvekili de şehit olmuştu. İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamanei de aynı yıl yapılan bir suikast girişiminden sağ kurtuldu.

 İran bu yürek parçalayıcı olaylardan kat kat daha kararlı ve güçlü çıktı. İran milletinin kökleri İslami ilkelere ve İmam Hüseyin’in (AS) öğretisine dayanan devrimci yapısı, herhangi bir kişi veya makamdan daha güçlü ve sağlam olduğunu kanıtlamış ve nihai bir merci olarak asil Muhammedi (S) İslam’a bağlılığıyla gücünü ve istikametini garanti altına almıştır.

İranlı yetkililerin ve generallerin art arda şehit olmaları İran'ın istikrarını ve ilerlemesini güçlendirdi. Önemli bir siyasi veya askeri şahsiyetin şehit edilmesi sonrasında İran'ın güvenliği ve toplumsal durumu bozulmuyor; bu, İran kalkınma yolunda da ilerlemesini engellemiyor.

İran İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu İmam Humeyni öldüğünde, ulus gelişmeye devam etti. Onun yaklaşımına özellikle de Filistin davasını destekleme vizyonuna bağlı kaldı. 

Bu direniş, General Hac Kasım Süleymani’ye yapılan terör saldırısından sonra da açıkça görüldü. İran, Direniş Ekseni’ni destekleme politikasını kararlı ve sağlam bir şekilde sürdürdü. 

Direniş Ekseni’nin gelişimi, bugün uyduruk Siyonist rejimle mücadelede de açıkça görülüyor. Direniş Ekseni, Şehit Süleymani’ye yönelik terörden sonra daha da gelişti. Onun Filistin, İran, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'deki silah arkadaşları kapasitelerini daha fazla geliştirmeyi ve kendi kendilerine yeter hale gelmeyi başardılar. 

Bu çabaların meyvesini, Hamas'ın ve Filistin direnişinin kahraman savaşçıları tarafından gerçekleştirilen ve bugün dünyanın her köşesinde yankılanan ve tarih yazan Aksa Tufanı operasyonunda görmek mümkündür.

Siyasi bir gözlemci olarak, İran'ın istikrarı ve gücü ile bölgedeki ve dünyadaki birçok ülkenin kaotik durumu arasındaki keskin zıtlıktan dolayı üzüntülerimizi dile getirmeden edemiyoruz. 

İran, bölgedeki ABD askeri varlığına cesurca karşı koyan ve Amerikan güçlerini Batı Asya'dan sürmek için yorulmadan çalışan tek ülkedir. 

İran, hassas füzeleriyle doğrudan Amerikan üslerini hedef alan ve bu operasyonu açıkça üstlenebilen tek ülkedir. 

İran, İslam devriminin başlangıcından bu yana Filistin davasının sadık bir destekçisi olmuş ve Batı Asya ve ötesinin jeopolitik manzarasını değiştirmiştir. 

İslami İran'ın sağlam tutumunun açık bir örneği, Devrim Muhafızları'nın hava ve uzay kuvvetlerinin İran topraklarından o tarihi gecede doğrudan işgal altındaki topraklara yönelik benzeri görülmemiş bir saldırı başlatması ve hedeflerini balyoz gibi vurarak işgalci Siyonistleri şaşkına çevirmesiydi. 

Bu net eylem, İran'ın kendi çıkarlarını savunma ve her türlü saldırıya karşılık verme yeteneğini ve kararlılığını göstermektedir.

İran direnişinin anlatısı sadece devlet adamlarıyla ilgili değildir. Bu anlatı, İran halkının kolektif ruhuna ve onların ilkelerine ve ilahi ideallerine olan sarsılmaz bağlılıklarına dayanmaktadır. 

Bu dayanışma ve dirayet, dünya çapındaki kurtuluş hareketlerinin desteklenmesinde öncü olan İran İslam Cumhuriyeti'ni dünya sahnesinde kuvvetli bir güç haline getirmiştir. 

Şehit Reisi'nin kaybına rağmen İran'ın izlediği yol değişmedi ve kararlılığı azalmadı. Şehit Cumhurbaşkanı Ayetullah Reisi ve Dışişleri Bakanı Şehit Abdullahiyan'ın ani kaybının sonuçları, İran milletinin kötülüğünü isteyenler açısından çok derin. 

Ancak ülke anayasasına dayanan sistematik yaklaşım, İran'ın işlemeye ve ilerlemeye devam etmesini sağlıyor. Bu tür olağandışı şartlar için var olan mekanizmalar, olgun bir siyasi sistemi yansıtmaktadır.

İslami İran, büyük zorlukların üstesinden gelmeye devam edecek ve bölgesel ve küresel sahnede kilit bir oyuncu olmaya devam edecek. 

İran'ın özgürlük hareketlerinin kurtuluş hedeflerine olan sarsılmaz desteği, özellikle de Filistin meselesindeki kararlı duruşu, dış politikasının temelini oluşturuyor.

İran milletinin kolektif ruhu Anka kuşunu andırıyor. Her seferinde küllerinden yeniden doğuyor ve eskisinden daha güçlü olacak.

 

 

Makalelerdeki düşünceler yazarına aittir ve YDH’nın politikasını yansıtmayabilir.