Gazze anlaşması modeli ve Hizbullah

27 Kasım 2025 / Alptekin DURSUNOĞLU

Hizbullah, silah bırakmadığında değil, tam aksine silah bıraktığında Lübnan’ın Gazze’de planlandığı üzere bir manda yönetimine dönüştürüleceğini biliyor.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati’nin Beyrut temasları, Trump’ın Gazze anlaşması modelinin bir benzerinin Lübnan’da da uygulanmak istendiğini gösteriyor.[1]

Gazze anlaşması, İsrail’in iki yıllık soykırıma rağmen gerçekleştiremediği hedeflerini İsrail’e armağan etmeyi öngörüyor. Aynı hedef, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını sağlayarak Lübnan’da da gerçekleştirilmek isteniyor.

İsrail’in 7 Ekim 2023’te açıkladığı Gazze hedefleri şunlardı: 

- Direniş tarafından tutuklanan İsrailli esirleri kurtarmak,

- Hamas’ı ve tüm direniş altyapısını yok etmek,

- Gazze’de ilhak da dahil olmak üzere her ihtimale açık bir İsrail düzeni kurmak.

İsrail rejimi iki yıllık soykırıma rağmen bu hedeflerinin hiçbirine ulaşamadı; ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze ateşkes planı, İsrail’e savaşla kazanamadıklarını kazandırmayı vaat ediyor.

Trump planının ilk aşaması, 2 yıllık soykırıma rağmen İsrail rejiminin değil, Filistin direnişinin zaferini tescil etti. Çünkü İsrail, Filistin direnişi tarafından tutuklanan esirlerini kendi gücüyle kurtaramadı, Hamas’la esir takası anlaşması yaparak kurtarabildi.

Esir takası, aslında Hamas’ın 7 Ekim’den beri teklifiydi. 

Yani İsrail, dünyadaki yüzlerce yıllık ‘pogrom ve soykırım mağduru’ imajını iki yıl içerisinde soykırımcı devlete dönüştürmeden de bu sonuca ulaşabilirdi. 

İsrail esirlerini askeri yollarla kurtarma hedefine ulaşamadığı, Hamas’la anlaşma yapmak zorunda kaldığı ve direniş de İsrail zindanlarındaki esirlerini kurtarabildiği için bu anlaşmanın ilk aşaması direnişin zaferinin tesciliydi. 

İkinci aşama: direnişin tasfiyesi ve manda yönetimi

Ancak Trump’ın anlaşmasının ikinci aşaması İsrail’e stratejik bir zafer vaat ediyor. Bu yüzden de Filistin direnişi bunu bir anlaşma olarak değil ‘vesayet planı’ olarak niteliyor.[2] Zira bu aşama direnişin tamamen tasfiyesini ve Gazze’yi Amerikan mandası haline getirecek bir düzen kurulmasını öngörüyor.  

Direniş, Gazze anlaşmasının birinci aşamasını kabul etti ve tüm taahhütlerini yerine getirdi; ancak ikinci ve üçüncü aşama için direnişin silahsızlandırılmasına ve Gazze’nin ABD mandası haline getirilmesini öngören hiçbir şartı kabul etmedi. 

Bu yüzden de henüz ikinci ve üçüncü aşamaya geçilemedi ve böylece ateşkes süreci direniş aleyhine bir fiili duruma dönüştü. 

Gazze’nin yüzde 52’sini oluşturan ve Gazze Şeridi’ni fiziki olarak ikiye bölen ‘Sarı Hattaki’ İsrail varlığı, Trump planının İsrail’e stratejik zafer vaat eden fiili şartlarını oluşturuyor.

Zira bu fiili durum, Filistin direnişine ‘silahsızlanmak ve Gazze’nin Amerikan mandası olmasını kabul etmek’ yahut ‘Sarı Hattın gerisindeki yüzde 48’lik alana sıkışıp cehennem hayatı yaşamak’ seçeneklerini dayatıyor.    

Trump’ın müttefiklerinin Gazze rolü   

Filistin direnişinin bu anlaşmayı kabul etmesinde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 8 İslam ülkesinin arabuluculuğu ve baskıları etkili olmuştu.[3]  

Gazze Şeridi’nin Trump’ın manda yönetimi olması ‘uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına, bu gücün İsrail’in yapamadığını yapıp direnişi silahsızlandırmasına bağlı. 

Ancak İsrail, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 8 İslam ülkesinin ‘uluslararası istikrar gücü’ sıfatıyla direnişi tasfiye edebileceğine inanmıyor; Türkiye’ye ise güvenmiyor. Bununla birlikte Amerikalılar, "Türkiye'nin barışı korumak için önemli yetenekleri" bulunduğunu vurguluyor. 

İsrail’in 'karada Türk askeri bulunmasın' talebine dikkat çeken Atlantic Council, Türkiye’nin Gazze'de “zorunlu silahsızlanma yerine sınır kontrolü ve gerginliğin azaltılmasına öncelik veren bir yetki” üstlenebileceğini vurguluyor.[4]

‘Uluslararası İstikrar Gücü’ konusunda İsrail’in kimi ülkelere itirazı, kimi ülkelerin ise İsrail adına Filistin direnişi ile savaşmaya gönüllü olmaması, şimdilik direniş açısından bir avantaj. 

Bununla birlikte İsrail, Sarı Hattın gerisine çekilmek için anlaşmanın ikinci aşamasının uygulanmasını şart koşuyor. 

Bu durumda anlaşmanın ikinci aşamasının uygulanması, direnişin tasfiyesini öngördüğü ve Gazze’de Hamas’ın tabiriyle bir vesayet düzeni yaratacağı için İsrail’in stratejik zaferi anlamına geliyor. 

İkinci aşama uygulanmadan mevcut durumun sürdürülmesi ise Gazze’nin ‘Sarı Hat’la ikiye bölünmesi ve direniş ile direnişe destek veren halkın Gazze Şeridi’nin yüzde 48’inde cehennem hayatına mahkum edilmesi anlamına geliyor. 

Lübnan neden Gazze olmadı?

İsrail’in soykırım savaşından stratejik bir zaferle çıkması, Direniş Ekseni bileşenlerinin silahsızlandırılmasına bağlı. Bu yüzden Gazze’de Hamas’ın, Lübnan’da Hizbullah’ın, Irak’ta Halk Seferberlik Güçleri’nin ve Yemen’de Sanaa merkezli hükümetin silah bırakmaya zorlanması gerekiyor. 

Trump’ın Gazze planı, Filistin direnişinin tasfiyesi yönünde önemli bir dönüm noktası oldu. İsrail eğer 1 Ekim’de başlattığı 66 günlük savaşta Lübnan’ı işgal edebilseydi; bugünkü Gazze planı, Lübnan’ı da kapsıyor olacaktı. 

Bu yüzden yeni bir denklemle Gazze planın bir benzeri Lübnan’a dayatılabilirse Hizbullah, Hamas’ın durumuna düşecek ve Gazze için tasarlanan vesayet düzeninin bir benzeri Lübnan için geçerli olacak. 

İsrail, Eylül 2024’te tüm Hizbullah liderliğine suikast yapmasına rağmen 1 Ekim’den 27 Kasım’a kadar Gazze’de yarattığı askeri şartları Lübnan’da yaratmayı başaramadı. 66 gün süren kapsamlı kara savaşına rağmen İsrail rejimi güçleri Lübnan sınırından sadece birkaç kilometre içeri girebildi; ancak tutunamadan geri çekildi. 

İsrail rejimi, kendi talebiyle yapılan ateşkesten sonra ise 66 günlük savaşta yapamadıklarını yaptı ve Litani Nehri’nin güneyinde 5 stratejik noktayı işgal etti. İsrail’e savaşta yapamadığını ateşkes sırasında yapma üstünlüğü kazandıran gelişme, Suriye’nin 8 Aralık’ta el-Kaide’nin Suriye kolu olan HTŞ örgütüne teslim edilmesiydi. 

İsrail, Suriye’de 2012’den beri doğrudan veya dolaylı olarak desteklediği örgütlerin Şam’ı ele geçirmesi sayesinde Hizbullah’la ateşkes anlaşması metnine koyamadığı her şeyi kolayca yapabildi.

Lübnan’ın istediği her yerini bombaladı, liderleri terör saldırılarıyla hedef aldı, stratejik noktaları işgal etti; hatta Lübnan içerisinde bazı yerlere duvarlar ördü. 

Ancak bütün bunlar, İsrail açsısından bir stratejik zafer değil; zira 66 günlük ‘Uli’l Bes’ savaşının da gösterdiği üzere Hizbullah’ın askeri kapasitesi hala oldukça güçlü. Liderlerinin de açıkladığı üzere Hizbullah, uğradığı askeri ve güvenlik hasarlarını tamir ediyor ve gücünü yeniliyor.[5]         

Hizbullah’a dayatılan Trump planı modeli

İsrail’in Hizbullah’a karşı savaşını stratejik bir zafere dönüştürebilmesi, Gazze’ye dayatılan planın bir benzerinin Lübnan’a kabul ettirilmesi ile mümkün. 

Hamas’ın Gazze planını kabul etmesi için 8 İslam ülkesi seferber edildi. Lübnan’da bu rolü şimdilik Mısır oynuyor. Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, dün Beyrut’a Hizbullah’ın silah bırakmaması halinde Lübnan’ın Gazze haline getirileceğine ilişkin İsrail tehditlerini iletti. 

Daha da ötesi Mısır, bu mesajı Hizbullah’ı silah bırakmaya ikna edebilecek en etkili aktör olarak gördüğü İran’a da ileterek İsrail’e tek kurşun atmadan Lübnan’da stratejik zafer armağan etmenin zeminini yaratmaya çalışıyor.[6]  

İsrail, Mısır aracılığıyla Hizbullah’a ve İran’a ‘eğer silah bırakıp direnişi tasfiye etmezseniz, Lübnan’ı Gazze haline getiririz’ mesajı iletiyor. 

Peki 2024’te Lübnan’ı Gazze gibi işgal etmeyi başaramayan İsrail, bu tehdidini bugün gerçekleştirebilir mi? Bu konuda şu değişkenleri vurguluyor:

- Liderlerinizi öldürdük, şu anki denklem sayesinde bizi bu suikast saldırılarından alıkoyacak bir güç de yok.

- Suriye artık sizin değil, bizim müttefikimiz.

- Yeni bir kara savaşında artık sadece Güney Lübnan’a değil, Suriye sayesinde Bekaa’ya da kolayca saldırabiliriz.

Sonuç

 İsrail’in bu tehditlerinin bir benzeri, geçtiğimiz temmuz ayında Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Tomas Barrack tarafından ‘Bilad-ı Şam’ telmihiyle söz konusu edilmişti. Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah’ı silahsızlandırmaması halinde Amerika’nın Colani’yi Lübnan’a karşı kullanabileceği tehdidini savurmuştu.[7]  

Barrack’ın tehdidi üzerine Lübnan hükümeti eylül ayında sözde ‘silahın devlet tekelinde olması’ adı altında Hizbullah’ın silahsızlandırılmasına ilişkin bir karar açıkladı. Ancak bu gelişmeler Hizbullah üzerinde beklenen etkiyi yaratmadı. Zira

- Colani, Amerika ve İsrail’in her istediğini yapmaya açık olsa da Lübnan’ı fethedip Bilad-ı Şam’ı ihya edebilecek bir güce sahip değil. Colani, Suriye devletinin ordusuna değil, hala sadece HTŞ’nin militan güçlerine sahip. HTŞ’nin mevcut güçleri Hizbullah’ın Suriye’ye girdiği 2013 yılında Kuseyr’den ve Kalamun’dan sürüp İdlib’e hapsettiği militan sürüsünden daha kalabalık ve donanımlı değil.   

 - Colani’nin Suriye’de Sünnilerin dışındaki topluluklara yaptıkları Lübnanlılar tarafından izleniyor. Dolayısıyla Lübnan’daki tüm etnik veya mezhebi kesimler, Colani tehlikesine karşı kendilerini koruyabilecek tek gücün Hizbullah’ın silahı olduğuna inanıyor. 

- Hükümet kararına ve ordunun siyasi kararla hazırladığı plana rağmen 20-30 bin kişilik Lübnan ordusunun kendisinden çok daha gelişmiş askeri donanıma sahip olan 100 bin kişilik Hizbullah’ı silahsızlandırmaya kalkışması beklenmiyor. Böylesi bir girişimin iç savaştan başka hiçbir sonucu olmayacağını tüm Lübnanlılar biliyor ve Amerika ve İsrail’den başka hiç kimse Lübnan’da iç savaş istemiyor.

Peki Mısır dışişleri bakanı neden Lübnanlıları İsrail tehdidiyle korkutarak Gazze planına benzer bir planın kabulünü sağlamak istiyor?

Lübnan’ın Gazze haline getirilmesi tehdidinin muhatabı aslında Lübnan hükümeti veya ordusu değil, bizatihi Hizbullah’ın kendisi. Zira Lübnan hükümeti ve ordusu İsrail’in vahşetinden ve soykırımından korkacak olsa bile Hizbullah’ı silahsızlandırabilecek güce sahip değil. 

Ancak İsrail’e ve Mısır’a göre Hizbullah, Gazze’deki soykırımın ülkesinde de yaşanabileceği endişesinden dolayı bunu gönüllü olarak kabul edebilir. 

Hizbullah ise İsrail’in Lübnan’ı Gazze haline getirebilecek güce sahip olduğunda bunu iletmek için Mısır’ı aracı yapmayacağını, bu işi bizzat yapacağını düşünüyor. 

Ayrıca silah bırakmadığında değil, tam aksine silah bıraktığında Lübnan’ın Gazze’de planlandığı üzere bir manda yönetimine dönüştürüleceğini biliyor.

Bu yüzden silah bırakmak Hizbullah’ın gündeminde yok.    

 


[1] YDH, 27 Kasım 2025, Mısır Dışişleri Bakanı’ndan Lübnan’a ültimatom

[2] Akşam, 18 Kasım 2025, Gazze tasarısına ret: Barış değil vesayet planı

[3] Yeni Şafak, 5 Ekim 2025, Türkiye dahil 8 İslam ülkesinden 'ateşkes' açıklaması: Gazze için bir fırsat

[4] Hürriyet, 26 Kasım 2025, Türkiye'nin Gazze adımları İsrail'in hesaplarını bozdu: Tel Aviv için 'stratejik tehdit! Ankara'nın barış sürecinde rolü ne olacak?

[5] YDH, 8 Temmuz 2025, Naim Kasım: Hizbullah toparlanıyor, iyileşiyor ve şu an savaşa hazır

[6] YDH, 27 Kasım 2025, Kahire, Lübnan için Tahran ile görüşüyor

[7] L’Orient Today, 12 Temmuz 2025, 'Return to Bilad al-Sham': Controversy after Barrack's comments, 'existential' risk for Lebanon