YDH- El-Kanadek haber sitesi, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah'ın, Talib Sami Abdullah (Ebu Talib) için düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada dile getirdiği uyarıdan endişe duyan tek tarafın Kıbrıs olmadığını iddia etti.
Seyyid Nasrullah söz konusu açıklamada, Güney Kıbrıs hükümetini havaalanlarının ve üslerinin İsrail rejimi tarafından kullanılmasına izin vermesi konusunda uyarmıştı.
Nasrullah, "Kıbrıs hükümeti, Lübnan'ı hedef alması için havaalanlarını ve üslerini düşmana açmasının savaşın bir parçası haline geldiği anlamına geldiği konusunda uyarılmalıdır." demişti.
Nasrullah’ın bu sözleri Kıbrıs Rum kesiminde endişeye sebep olmuş ve yetkilileri hemen harekete geçirmişti. Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides ertesi gün bir açıklama yaprak, Güney Kıbrıs'ın herhangi bir savaşta taraf tuttuğunu reddetmiş ve şunları söylemişti: "Kıbrıs sorunun bir parçası değil, çözümün bir parçasıdır. Bu rol, örneğin, sadece Arap dünyası tarafından değil uluslararası toplum tarafından da kabul edilen insani (yardım) koridoru aracılığıyla açıkça görülmektedir."
El-Kanadek, bölgede, Mescid-i Aksa Tufanı'nın çok öncesinden bu yana, belgelenmesi fazla çaba gerektirmeyen, aleni bir şekilde İsrail rejimiyle askeri ve istihbarat işbirliği yapan pek çok ülke olduğunu ve bu ülkelerin başında da Yunanistan’ın geldiğini belirtti.
El-Kanadek’e göre, Yunanistan, İsrail'in özellikle askeri, güvenlik ve istihbarat alanlarında stratejik işbirliği ilişkileri kurmak için kendisine yönelmesine neden olan pek çok avantaja sahip bir Akdeniz ülkesi.
Lübnan söz konusu olduğunda, İsrail ordusu, askeri üslerinin, özellikle de hava üslerinin, Hizbullah ile arasındaki herhangi bir geniş çaplı savaş sırasında direnişin füzelerinin, özellikle de hassas olanların hedefinde olacağının farkında. Bu durum İsrail savaş uçaklarının hareketlerini aksatacak ve ana hava üslerinden kalkışlarını uzun bir süre ve tamamen engelleyecek. Bu da İsrail’i en güçlü ve stratejik silahından mahrum bırakmak ve karşılığında, Direniş’e gelecekte çıkabilecek herhangi bir savaşta askeri bir avantaj sağlamak anlamına gelmekte.
El-Kanadek, dolayısıyla Tel Aviv’in bu korkunç senaryoyu bölgeyle (Yunanistan ve Güney Kıbrıs) güvenlik ve askeri anlaşmalar yaparak, buralarda yeni üsler kurarak ve bu anlaşmalara dayanarak söz konusu ülkelerin hava üslerini kullanarak aşmaya çalıştığını kaydetti.
Yunanistan ve İsrail arasındaki askeri, istihbarat ve güvenlik işbirliğinin en belirgin ve önemli sırları nelerdir?
2010-2014 yılları arasında İsrail'in Yunanistan Büyükelçisi olarak görev yapan Aryeh Mekel’in hazırladığı ve Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yayımlanan bir çalışmaya göre, iki taraf arasındaki temel işbirliği askeri ve güvenlik alanında, özellikle de hava kuvvetleri ve daha az oranda da deniz kuvvetleri arasında.
Bazıları Lübnan'a, bazıları İran İslam Cumhuriyeti'ne ve Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırıları için eğitim amaçlı, bazıları da diğer ülkelerin katılımıyla olmak üzere 2010 yılından itibaren yılda birkaç kez ortak hava tatbikatları düzenlenmekte.
Yunan hava sahası İsrail Hava Kuvvetleri'ne bilmedikleri bir bölgede eğitim yapma ve uzun menzilli uçuşlar gerçekleştirme fırsatı sunmakta.
Yunanistan ayrıca, Rus yapımı hava savunma sistemlerine (S-300) sahip. Bu da İsrail savaş uçaklarına (İran ve Suriye'nin sahip olduğu) bu sistemlerden nasıl kaçılacağı konusunda eğitim almasına olanak sağlamakta.
Haziran 2020'de Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis'in söz konusu kuruma yaptığı ziyaretin ardından Benyamin Netanyahu, iki taraf arasında güvenlik alanında geniş bir işbirliği yelpazesi olduğunu ve aralarında istihbarat ve siber değişimler yapıldığını açıklamıştı.
O gün, Mitsotakis dönemin Savaş Bakanı Benny Gantz ile bir araya geldi ve İsrail gazeteleri görüşmede "bölgesel ve uluslararası güvenliğe katkıda bulunacak büyük ölçekli ortak güvenlik projelerinin" konuşulduğunu yazmıştı.
İsrail medyasının dile getirdiği “bölgesel ve uluslararası boyutları olan bu büyük ölçekli ortak güvenlik projelerin” neler olduğunu soran el-Kanadek, iki tarafın yetkilileri arasında, çoğu görevde oldukları süre boyunca Yunanistan'ı ziyaret etmeye hevesli olan İsrailli yetkililerin öncülüğünde onlarca karşılıklı ziyaret gerçekleştirildiğine dikkat çekti.
Avigdor Lieberman, Ehud Barak, Moshe Ya'alon ve Benny Gantz İsrailli yetkililer arasında yer alan kişilerdi.
Haberde, Mavi Marmara olayından bu yana Türkiye’nin, İsrail savaş uçaklarının kendi toprakları üzerinden uçmasını engellediği ve bu nedenle de alternatif olarak Avrupa ya da Amerika Birleşik Devletleri'ne giden uçakların Yunanistan üzerinden uçtuğu bildirildi.
El-Kanadek, ortak tatbikatların gerçekleştirildiği en yaygın bölgeler olarak da Mora Yarımadası ve (NATO ve ABD askeri üslerinin de bulunduğu) Girit Adası’nı gösterdi.
2014 yılında İsrail ilk kez Atina'da bir askeri ataşe atadı. O zamana kadar iki ülke arasındaki askeri ilişkiler Romanya'daki İsrail askeri ataşesi tarafından yönetiliyordu.
2015 yılında iki taraf, askeri tatbikatlara katılmak üzere İsrail ve Yunan askerlerinin daimi olarak her iki ülkede konuşlandırılmasına izin veren bir anlaşma imzaladı ve Mart 2019'da Girit'te ortak izleme ve gözetleme istasyonlarının kurulduğu açıklandı.