YDH- Israel Hayom'a göre, tansiyon yükseldikçe ve yaklaşık bir yıldır çatışmayı yöneten söylenmemiş kurallar ihlal edildikçe, hem İsrail hem de Hizbullah operasyonel sınırlarını yeniden tanımlıyor gibi görünüyor.
Şu anda bu yeni parametreler tam ölçekli bir savaşı önlemeye yardımcı oluyor.
İsrail'in askeri odağı öncelikle güney Lübnan'da kalırken, Hizbullah çabalarını Hayfa'dan Tiberya ve ötesine yönlendirerek İkinci Lübnan Savaşı sırasında görülen çatışma alanlarını tekrarlıyor.
Hizbullah'ın henüz tüm ateş gücünü ortaya koymadığı, büyük roket saldırılarından ya da hassas güdümlü mühimmat kullanmayı tercih etmediği dikkat çekiyor.
İsrail'deki durum istikrarsızlığını koruyor ve herhangi bir önemli olay manzarayı değiştirme potansiyeline sahip.
Lübnan'daki harekat tırmandıkça doğu ve güney bölgelerindeki zorlukların da artması bekleniyor.
İsrail ordusunun kuzey güney Lübnan'da faaliyet göstermesi ve Hizbullah'ın Hayfa'nın güneyindeki bölgeleri hedef alması durumunda tam ölçekli bir savaş için bir dönüm noktası ortaya çıkabilir.
Şimdilik, devam eden çatışmalara rağmen gerilimin daha da tırmanmasını önleme umudu var.
İsrail ordusu Planlama Bölümü'nde Filistin alanından sorumlu eski başkan yardımcısı ve Deniz İstihbaratı'nda eski bir üst düzey subay olan Yarbay Amit Yegor bugün Maariv'e verdiği demeçte kuzeydeki güvenlik durumunu yorumladı.
Yegor, İsrail'in Hizbullah'a karşı yürüttüğü operasyonlardaki stratejik değişimi vurgulayarak, topyekûn bir savaşa girmeden bir dizi önemli operasyon gerçekleştirebildiklerini iddia etti.
Yegor, “Mantığı değiştirdik ve diğer tarafın bir saniye bile başını kaldıramayacağından emin olmalıyız” dedi.
Yegor'a göre nihai hedef “Hizbullah'ın kabiliyetlerine zarar vermek ve zayıflatmak, böylece çok daha zayıf hale gelmesini ve İsrail'in Litani'nin ötesine geçme şartlarını kabul etmesini sağlamak ve kuzeyde yaşayanlara güvenlik hissi vermek''
Haaretz'e göre, bu hafta İsrail muhalefetinin iç çevrelerinde İsrail ile Hizbullah arasında tırmanan savaşın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun en büyük muhaliflerinden bazıları arasında genel olarak büyük bir sempati ve anlayışla karşılandığı görülüyor.
Geçen haftaki 17-18 Katliamları rejimi ve liderini küçümseyen siyasi kamplarda bile alkış topladı.
O zamandan bu yana İsrail medyasında Lübnanlı sivillerin zarar gördüğüne dair haberler, Gazze'deki sivil kayıplarla ilgili haberlerle kıyaslandığında yok denecek kadar az.
İsrail'in Gazze'de insani açıdan nasıl savaştığına dair görüş ayrılıklarının aksine, İsrail solunun büyük bir kısmı tarafından bile adil ve gerekli olarak algılanan Hizbullah'a karşı savaş konusunda böyle bir tartışma yok.
Bu arada, Lübnan'da ateşkes için olası bir diplomatik çözüm - Hizbullah'ı Litani Nehri'ne geri itmek ve balistik kapasitesini en aza indirmek - kamusal alanda Gazze'deki ateşkesten bile daha az tartışılıyor.
İsrail muhalefet hareketi de kendisini ''Bibi'ciliğe karşı ordunun canlı kalkanı'' olarak görüyor.
Bu durum, Netanyahu'nun defalarca görevden almakla tehdit ettiği Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın kamuoyu önünde inatla savunulmasında da kendini gösteriyor.
İsrail muhalefeti uzun bir süredir Netanyahu'nun Hizbullah karşısındaki zayıflığına ve kuzey ile sakinlerinin hükümet tarafından terk edildiğine işaret ederek güvenlik konusunda sağdan meydan okuma fırsatı yakalamıştı.
İsrail'deki Yahudi kamuoyunun ezici bir çoğunluğu tarafından haklı ve gerekli olarak algılanan Gazze'deki savaşta olduğu gibi, Lübnan'daki savaşa yönelik kamuoyu desteği de zaman geçtikçe ve zorluklar arttıkça erozyona uğrayacak.
Bu ya Hizbullah'ın direnişi nedeniyle iç cephede sivillerin zarar görmesi ya da İsrail'in uluslararası meşruiyetini daha da tüketecek şekilde Lübnan'da sivillerin zarar görmesi nedeniyle gerçekleşecek.