İran'ın Lübnan Büyükelçisi çağrı cihazı katliamına dair ilk kez konuştu

13 Kasım 2024

İranlı diplomat, İsrail'in 17-18 Eylül'de işlediği çağrı cihazı suçlarına ilişkin bir açıklama yaptı.

YDH- Farsça yayın yapan Meşrik'e göre, çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralanan ve Tahran'da tedavi gören İran'ın Lübnan Büyükelçisi Müçteba Emani, İran'ın Lübnan'daki büyükelçiliğindeki görevine devam etmek üzere yakında Beyrut'a dönüyor.

İran'ın Lübnan Büyükelçisi Müçteba Emani, Lübnan'a döndükten sonraki en önemli görevinin “direniş cephesini güçlendirmek, Siyonist rejimi yenilgiyi kabul etmeye zorlamak ve Lübnan halkını desteklemek için siyasi süreci ilerletmek” olduğunu söyledi.

Emani, Dr. Seyyid Hasan Gazizade Haşemi de dahil olmak üzere Lübnanlı ve İranlı doktorların tedavi için gösterdikleri çabalara teşekkür ve takdirlerini sundu.

Emani ayrıca Lübnan'a ne zaman döneceği konusunda, ''birkaç gün içinde elindeki bandajı çıkaracağını ve inşallah Lübnan'a doğru İran'dan ayrılacağını'' bildirdi.

Meşrik haber sitesi, çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralananların yüzde 95'inin üç bölgeden yaralandığını, gözlerinin, ellerinin ve yüzlerinin hasar aldığını vurguluyor.

Emani, ''Çağrı cihazının patlaması nedeniyle gözlerim, ellerim ve yüzüm hasar gördü. Bu çağrı cihazlarını bilgi almak için kullanan birçok kişi sivildi ve uygulaması sivildi ve sıradan insanlar kullandı.'' dedi.

Çağrı cihazlarının artık Lübnan'da kullanılmayacağını teyit eden İranlı diplomat, “Siyonistlerin çağrı cihazı patlamasının etkisinin Hizbullah'ın belini kıracak kadar ölümcül olduğunu düşündüklerini, ancak darbenin ağır olmasına rağmen Hizbullah'ın bu aşamayı geçebildiğini” söyledi.

Emani, bazı Avrupa ülkelerinin bu bombaların çağrı cihazlarına yerleştirilmesinde rol oynadığına dair başka rivayetlere de atıfta bulunarak, ''Tüm kargonun Siyonistler tarafından taşındığına dair başka bir rivayet daha var.'' dedi.

İran'ın Lübnan Büyükelçisi şunları söyledi:

“Çağrı cihazlarına bombaların nasıl yerleştirileceği konusunda hala doğru bir anlatı yok ve bu konuda en doğru ve kesin anlatının hangisi olduğunu söylemek mümkün değil. Çağrı cihazı patlamasından dört gün önce Seyyid Nasrullah ile telefonda konuştum. O günlerde Siyonistlere bağlı bazı medya organlarında Hizbullah'ın bir operasyonu hakkında aleyhimde bazı yalan haberler ve söylentiler yayınlanmıştı ve Seyyid, o telefon görüşmesinde bana bu haberleri okuduğunda çok güldüğünü söylemişti.” 

Medyanın Siyonistlerin Seyid Hasan Nasrullah'ın yerini tespit etmek için yapay zeka kullandığını iddia ettiği yönündeki soruya cevaben şunları söyledi: 

“Bana göre onu takip etmek yapay zeka gerektirmiyordu, Şehit Seyyid görüşmekten kaçınan ve ziyaret etmeyen biri değildi, örneğin Şehit Emir Abdullahiyan Dışişleri Bakanı olduğu dönemde yedi kez Lübnan'a geldi ve yedi kez onunla görüştü ve bana göre Dahiye'nin sınırlı ve küçük bir alan olması nedeniyle bu tespit imkanı var ve yapay zeka gibi araçları kullanmaya ihtiyaç yok.” 

Fars Haber Ajansı, 17 Eylül 2024 Salı günü, İsrail proje rejiminin Beyrut'un güney banliyölerinde telsiz iletişim cihazlarını hack ederek patlattığını aktardı.

Siyonist varlık aynı suçu iki gün üst üste işledi; Şehit Seyyid Hasan Nasrullah konuya açıklık getirmek için 19 Eylül'de hızlı bir konuşma düzenlemişti.

Seyyid, ''Düşman bu saldırıyı planlarken, tüm Lübnan'a yayılmış en az 4 bin çağrı cihazı olduğunu varsaydı.  Bu da İsrail'in bir dakika içinde 4 bin kişiyi öldürme niyetinde olduğu anlamına geliyor. Düşman Çarşamba günü saldırıyı tekrarlayarak en az 5 bin insanı öldürme niyetindeydi.'' demişti.

Geçen gün (11 Kasım 2024) İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu çağrı cihazı katliamlarının sorumluluğunu üstlendi.

Uzmanlar, ''Salı ve Çarşamba Katliamları''nın askeri-operasyonel açıdan da tam bir başarısızlık, kaçırılmış bir fırsat, 7 Ekim'den daha büyük bir zaafiyet ve en nihayetinde de, rejimin endişe ve korkuyla yaptığı bu katliamın bir gaf olduğu sonucuna varıyor.

Bugün 17-18 Eylül Katliamları ileri teknoloji kullanılarak kazanılan stratejik bir zafer olarak değil, suçlu ve isterik bir katilin terör eylemi olarak hatırlanmaktadır.