YDH- İran Stratejik Dış İlişkiler Konseyi Başkanı ve İrtibat Konseyi üyesi Kemal Harrazi, İslami Devrim Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei’nin resmi internet sitesine verdiği röportajda, İran'ın diyaloğa açık olduğunu ancak zorlamaya asla boyun eğmeyeceğini vurguladı.
Harrazi, her müzakerenin temelinde Devrim Lideri’nin öngördüğü üç ilke bulunduğunu hatırlattı: onur, akıl ve makul davranış.
Harrazi, ''Bu ilkeler, İslami Cumhuriyet’in katılımını hak eden her görüşmenin esasını oluşturuyor.'' diyerek “onurlu müzakere”nin üç temel özelliğini şöyle açıkladı:
''Onur, ulusal itibarın korunması ve aşağılanma duygusundan kaçınmaktır. Akıl diyalogda mantıklı ve rasyonel argümanlara dayanmaktır. Makul davranıştan anladığımız ise, koşulları gerçekçi biçimde değerlendirmek ve kazan-kazan sonucu elde etmek için makul esneklik göstermektir.''
Stratejik Dış İlişkiler Konseyi Başkanı, “Eğer müzakereler mantıklı temeller üzerine kurulursa ve İslami Cumhuriyet’in onuru korunursa, üzerimize herhangi bir dayatma olmaması kaydıyla görüşmeye hazırız. Herhangi bir dayatma söz konusu olursa buna karşı dururuz,” dedi.
Harrazi, Devrim Lideri'nin geçen ay ABD’nin nükleer müzakerelere ilişkin taleplerini reddettiğini hatırlattığını ve tehdit altında yapılan görüşmelerin “hiçbir onurlu milletin kabul etmeyeceği, hiçbir akıllı devlet adamının onaylamayacağı bir yaklaşım” olduğunu vurguladığını aktardı.
Devrim Lideri'nin, ABD ile görüşmelerin İran halkının yararına olmayacağını, zira Amerikan tarafının sonucu önceden belirlediğini, yani İslami Cumhuriyet’in nükleer faaliyetlerinin durdurulmasını ve uranyum zenginleştirmesinin sınırlandırılmasını hedeflediğini ifade ettiğini belirtti. Ardından Ayetullah Hamenei’nin sözlerini şöyle aktardı:
“Bu müzakere değil; bu dikte ve dayatmadır.”
İran’ın ABD ile savaş öncesi dolaylı görüşmelere kabulünün, İslami Cumhuriyet’in diyaloğa hazır olduğunu göstermek ve Washington’un İran’ı görüşmelerden kaçmakla suçlayan propagandasını etkisiz kılmak açısından akılcı bir adım olduğunu belirtti.
“Karşı tarafın samimiyeti konusunda şüpheler olsa da, Lider, İran’ın mantıklı ve iyi niyetli duruşunu dünyaya göstermek için dolaylı görüşme çerçevesini onayladı,” dedi.
Beş tur dolaylı görüşme sırasında İran’ın onurunun tamamen korunduğunu, ulusal çıkarlarla çelişen herhangi bir anlaşma yapılmadığını, zenginleştirme hakkının teyit edildiğini ve uygun yerlerde makul esneklik gösterildiğini vurguladı.
Harrazi’ye göre, görüşmelerin ortasında patlak veren 12 günlük savaş, Batılı tarafların mantıklı diyaloğa bağlı olmadığını ve nükleer konunun ötesinde sınırlamalar dayatmayı hedeflediğini gösterdi.
“Doğal olarak, İran asla füze kapasitesi veya Direniş Ekseni’ne desteğini müzakere etmeyecek. Pozisyonlarımızı mantıklı biçimde ifade ederiz ama dayatılmış görüşmelere asla boyun eğmeyiz,” dedi.
12 günlük savaşta İran Silahlı Kuvvetleri’nin kararlı ve başarılı savunma ile karşılık operasyonlarını anlatan Harrazi, “İlk adımı atarak düşman büyük hata yaptı,” dedi ve ekledi:
“İran’ın güçlü ve hızlı yanıtı, düşmanı ateşkese razı olmaya zorladı. Politikada ve savunmada her gelişmeye her zaman hazır olmalıyız. İslami Cumhuriyet, kendi iç gücü ve personelinin kararlılığına dayanarak bu hazırlığa sahiptir.”
Harrazi, son savaşta İsrail’in THAAD radarları da dahil Batı silah ve sistemlerine bağımlı olduğunu, İran’ın ise tam bağımsızlığa dayandığını vurguladı ve Devrim Lideri’nin saldırı sırasında sergilediği performansı değerlendirerek Ayetullah Hamenei’nin kıdemli komutanların şehadetinin ardından hemen yerlerine atamalar yaptığını hatırlattı.
Devrim Lideri ayrıca toplumun moralini sakinleştiren ve durumu tamamen kontrol altında gösteren üç televizyon konuşması gerçekleştirdi.
Harrazi'ye göre İsrail-AB'nin amacı İran’ın savunma mekanizmasını çökertmekti ancak Ayetullah Hamenei'nin sağduyusu ve zamanında müdahalesi bu planı bozdu ve kamuoyunun moralini stabilize etti.
Bu deneyime rağmen Harrazi, İslami Cumhuriyet’in iki on yıllık nükleer diplomasisinin, İran’ın hiçbir zaman diplomasiden kaçmadığını gösterdiğini ifade etti:
“Bizim için diplomasi bir zayıflık göstergesi değil, akıl ve güç simgesidir.”
Eski cumhurbaşkanları Muhammed Hatemi ve Hasan Ruhani döneminde karşı tarafın ihlallerine karşı alınan meşru nükleer önlemleri örnek göstererek “Bu deneyim, İran’ın her zaman müzakereye hazır olması gerektiğini, ancak dayatmayı asla kabul etmemesi gerektiğini kanıtladı,” dedi.
Avrupa ile son etkileşimlerin de aynı mantığı izlediğini belirten Harrazi şöyle dedi:
“Avrupa devletleri, İran’ın gösterdiği makul esnekliğe rağmen nükleer yaptırımları dayatmaya devam ederek karşı üretken bir tutum sergilediler. Aslında Batı’nın nükleer suçlamaları dini kültürü anlamamasından kaynaklanıyor.”
Harrazi, Batılı tarafların İran’ı nükleer programını “saptırmakla” suçlamasının, İslami Cumhuriyet’in dini kültürünü anlamamalarından kaynaklandığını belirterek Devrim Lideri’nin nükleer silah edinimini, üretimini veya bulundurmayı yasaklayan bir fetva yayınladığını hatırlattı:
“Batılılar bu fetvayı ciddiye almıyor. Dini kültürümüzü anlamıyor ve İran’ın gelecekte rotasını değiştirebileceğini düşünüyorlar.”
Harrazi, İran’ın kitle imha silahlarını takip etmeme konusundaki bağlılığına örnek olarak, İslami Cumhuriyet’in Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) Ek Protokolünü gönüllü olarak uyguladığını ve ajansa tesisleri önceden haber vermeksizin ziyaret imkânı sağladığını hatırlattı:
“UAEA'nın mevcut verileri, İran’ın nükleer silah peşinde olmadığını açıkça gösteriyor. Ancak nükleer mesele Batı’nın İran’a yönelik uzun süreli düşmanlığında yalnızca bir bahane; Batı bunu siyasi baskı aracı olarak kullanıyor.”
Uranyum zenginleştirmesinin yaptırımlara değer olup olmadığı sorusuna Harrazi şöyle yanıt verdi:
“Öz yeterlilik, İslami Cumhuriyet’in temel ilkesidir. Füze ve savunma alanlarında bağımsızlığı sağladığımız gibi, enerji alanında da kendimize yetmeliyiz. Petrol bir gün tükenecek; ülke nükleer enerji de dahil alternatif kaynaklar geliştirmek zorunda.”
Herhangi bir ülkenin nükleer santral kurmak istemesi durumunda yakıt üretme yeteneğine sahip olması gerektiğini, aksi takdirde yabancı tedarikçilere bağımlılığın bir baskı aracına dönüşeceğini belirtti:
“Kısa ve uzun vadeli hedefimiz, 20 bin megavat nükleer elektrik üretmek. Bu reaktörlerin yakıt tedariki şimdi planlanmalı; uranyum zenginleştirme, İran’ın vazgeçilmez hakkı ve enerji bağımsızlığının temel taşını oluşturuyor.”