Harrazi: Direnişin kıvılcımı senaryolarla söndürülemez

img
Harrazi: Direnişin kıvılcımı senaryolarla söndürülemez YDH

İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi, Suriye'deki değişikliklerin ABD Kongresindeki “Filistin meselesini çözmenin yolunun Filistinlileri destekleyen hükümetleri devirmekten geçtiğini” vurgulayan daha geniş bir stratejinin parçası olduğunu savundu.




YDH- El-Meyadin medya kuruluşunun İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi ile birlikte gerçekleştirdiği özel söyleşide özellikle Suriye hükümetinin geçirdiği değişimlerin ardından yaşanan çok sayıda bölgesel ve uluslararası mesele ele alındı.

İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi Orta Doğu’daki son gelişmeleri çevreleyen karmaşık ve çok yönlü konuları ele aldığı söyleşisinde, çalkantılı değişimlerin ortasında Direniş Ekseni'nin daimî önemine dikkat çekti.

Harrazi Suriye'deki olaylar, yeni rejimin rolü ve Suriye hükümetinin değişim geçirmesinin Direniş Ekseni üzerindeki etkilerine ilişkin soruları yanıtladı.

 

Suriye'deki olaylar İran'a karşı bir komplo mu?

Harrazi Suriye'deki gelişmelerin ABD-İsrail projesinin bir parçası olduğunu ileri sürdü:

“Amerikalı yetkililerin derhal Şam'a giderek muhalif liderlerle görüşmesi ve hatta Colani'nin yakalanması için konulan ödülü iptal etmesi bunun kanıtıdır. Bu da yaşananların bir Amerikan planının parçası olduğunu gösteriyor. Türkiye de dahil olmak üzere çeşitli gruplar ve ülkeler bu olaylarda rol oynadı ve muhtemelen gelecekte de rol oynayacaklar.”

Harrazi'ye göre, ‘ABD-İsrail stratejisi, Türkiye'nin rolü ve çözülmemiş bölgesel anlaşmazlıkların birleşimi Ankara'nın muhalif güçlere Suriye'ye girmeleri ve kontrolü ele geçirmeleri için lojistik ve eğitim desteği sağlaması’ için de motive edici bir faktör oldu.

Harrazi, Suriye krizinin her biri kendi hedeflerinin peşinde koşan çok sayıda paydaşı içerdiğini, Astana Süreci'ne dahil olan üç ülkenin -Rusya, Türkiye ve İran- farklı hedefleri olduğunu ancak İran'ın Direniş Ekseni'ni desteklemeyi amaçlarken, Türkiye ve Rusya'nın kendi gündemlerini takip ettiğini vurguladı.

İsrail işgal güçlerinin Suriye topraklarını ısrarla bombaladığının altını çizen Harrazi, Rusya'nın Suriye hava sahasını kontrol etmesine rağmen İsrail saldırılarına karşı kayda değer hiçbir önlem almadığını belirtti.

Suriye Arap Ordusu'nun müttefik güçlerinin nasıl ‘muhalefetin’ önemli toprak kazanımları elde etmesine yol açtığını açıkladı:

“Suriye ordusunun desteği ve Rus hava desteği ile direnebilirlerdi. Ancak böyle bir koordinasyonun yokluğunda baskıya dayanamadılar ve geri çekilerek İran'a döndüler.”

Harrazi, Suriye'deki 'muhalif' güçlerin hızlı ilerlemelerinin ve kilit şehirleri ele geçirmelerinin daha geniş jeopolitik dinamiklerin göstergesi olduğuna dikkat çekti.

 

Yeni Suriye rejimi ile olası angajman var mı?

Suriye'nin yeni rejiminin performansı ve Tahran-Şam ilişkilerinin geleceği ile ilgili bir soru üzerine Harrazi, İran'ın Beşşar Esed hükümetini desteklemekteki öncelikli amacının sadece Suriye için değil, Irak ve İran da dahil olmak üzere daha geniş bir bölge için tehdit oluşturan aşırılık yanlısı gruplarla mücadele etmek olduğunu yineledi.

İran'ın Suriye hükümetine verdiği desteğin temelinde İsrail işgaline karşı Direniş Ekseni ile aynı safta yer almasının yattığını, bunun dışında Esed yönetimindeki Suriye hükümeti ile ortak bir zemininin bulunmadığını vurguladı:

“Yeni rejimdeki bu güçler bugüne kadar İran'a karşı herhangi bir düşmanca davranış sergilemedi. İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı tutumları tamamen olumlu olmasa da bize karşı herhangi bir eylemde bulunmadılar. Dolayısıyla bizim onlara karşı tutumumuz ve yaklaşımımız onların gelecekteki davranışlarına ve bize karşı tutumlarına bağlı olacaktır. Ayrıca, Suriye'nin gençleri gelecekte İsrail saldırganlığına karşı vatanlarını savunabilirler.”

İran için Suriye'nin bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünün temel öncelikler olmaya devam ettiğini vurguladı.

 

Suriye'den sonra Direniş Ekseni

Suriye'deki hükümetin değişiminin Direniş Ekseni üzerindeki etkisine değinen Harrazi, Şam'ın bir zamanlar Filistin mücadelesini desteklemede oynadığı önemli rolü kabul etti.

Suriye'deki değişikliklerin ilk kez 1996 yılında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu tarafından ana hatları çizilen ve daha sonra 2002 yılında ABD Kongresi önünde yinelenen “Filistin meselesini çözmenin yolunun Filistinlileri destekleyen hükümetleri devirmekten geçtiğini” vurgulayan daha geniş bir stratejinin parçası olduğunu savundu.

Harrazi bu politikanın ABD'den sürekli destek gördüğünü vurgulayarak, eski Başkan Obama'nın Beşşar Esed'in gitmesi çağrısını Washington'un Esed rejimine karşı uzun süredir devam eden muhalefetinin kanıtı olarak gösterdi.

Harrazi bu zorluklara rağmen Direniş Ekseni'nin varlığını sürdüreceğini savundu.

Hamas ve İslami Cihad gibi Filistinli grupların direncine işaret eden Harrazi, bu grupların yeniden ortaya çıkışının ve artan kabiliyetlerinin pek çok kişi tarafından öngörülemediğini belirtti.

“Direnişin kıvılcımı bu tür senaryolarla, savaşlarla, liderlerinin şehit olmasıyla ya da bazı rejimlerin düşmesiyle söndürülemeyecek kadar güçlü ve sağlamdır.” diyen Harrazi'ye göre, daha önce hayal bile edilemeyen Batı Şeria'daki grupların silahlandırılması artık Filistin Direnişinin kalıcı gücünün bir kanıtı olarak duruyor.

Harrazi ayrıca Direniş'in köklerinin Filistinlilerin kalplerinde ve ruhlarında derin bir şekilde gömülü olduğunu belirterek ''İsrail saldırganlığı ve işgali devam ettiği sürece direniş de devam edecektir'' diye teyit etti.

 

İsrail'in Suriye'ye saldırıları

Harrazi, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırganlığının yeni olmadığını vurguladı ve Golan Tepeleri'nin uzun süredir işgal altında olduğunu belirtti ancak İsrail'in son dönemdeki eylemlerinin Suriye'deki siyasi boşluktan faydalanarak saldırılarını genişlettiğine dikkat çekti.

“İsrail yeni Suriye topraklarını ele geçirdi ve Suriye'deki askeri ve sivil bölgeleri hedef alan kapsamlı günlük hava saldırıları düzenliyor” diyen Harrazi, İran'a yönelik bu tehditlerin önemli ölçüde değişmediğini, zira İsrail'in uzun zamandır Suriye hükümeti altında bile İran'ın bölgedeki etkisini sınırlamaya çalıştığını sözlerine ekledi.

‘’İran'a karşı uzun menzilli saldırılar düzenlemek için Suriye, Ürdün ve Irak hava sahasını kullanmak süregelen bir strateji. Bu tehditler sürekliliğini korumaktadır ve bunlara direnmeliyiz. Daha önce de yaptığımız gibi, bu tür tehditlerle yüzleşme ve bunlara yanıt verme kapasitesine sahibiz” dedi.

 

İslam Cumhuriyetini devirmeye yönelik İsrail-Batı tehditleri

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine ve İslam Cumhuriyeti'nin kendisine yönelik tehditleri ışığında Tahran'ın bu tehditleri ciddiye alıp almadığı sorulan Harrazi, İran'da rejim değişikliği fikrinin ne yeni ne de şaşırtıcı olduğunu söyledi.

Bunu İslam Devrimi'ne kadar uzanan uzun soluklu bir ABD-İsrail projesi olarak tanımlayarak ABD'nin daha önce İran-Irak Savaşı sırasında Saddam Hüseyin'i destekleyerek, ağır yaptırımlar uygulayarak ve diğer düşmanca tedbirlerle İslam Cumhuriyeti'ni nasıl devirmeye çalıştığını özetledi.

“Bu azami baskı kampanyalarının hepsi başarısızlıkla sonuçlandı” diyen Harrazi, bu tür iddiaların yeni olmadığını da sözlerine ekledi:

“Devrimin başlangıcından bu yana yolumuz her zaman direniş ve güçlenme olmuştur. Kabiliyetlerimiz çok geniştir ve düşmanlarımız hem gizli hem de aktif potansiyelimizin farkındadır.”

Harrazi, İran'ın bu komplolara vereceği yanıtın temel bileşenleri olarak güç ve caydırıcılığın önemini vurguladı.

 

İsrail'in Yemen'e saldırısı

Harrazi, Yemen halkını İsrail ve Batı liderliğindeki saldırılar karşısında gösterdikleri direnç ve stratejik ustalıktan dolayı övdü.

“Yemenliler kendilerini ve Filistin'i onurla savundular” diyen Harrazi, İsrail'in Kızıldeniz'deki operasyonlarını sekteye uğratmadaki başarılarına dikkat çekti.

İranlı üst düzey yetkili, İsrail limanlarına giden gemileri hedef almalarının bu limanları çalışamaz hale getirdiğini ve iflasa sürüklediğini de sözlerine ekledi.

“Yemenliler kararlı, savaştan ya da İsrail ve Amerikan saldırganlığından korkmuyorlar. Kendi kimliklerini ve Filistin davasını olağanüstü bir kararlılıkla savunuyorlar” dedi.

Yetkili ayrıca Yemen'in artan askeri kapasitesine dikkat çekerek son dönemde Tel Aviv'i doğrudan vuran ve önemli hasara yol açan hipersonik füze saldırılarına işaret etti.

 

İran'dan Lübnan ve Direnişe destek

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah'ın şehadetinin ardından İsrail'in Lübnan'a yönelik tırmanışını engellemek için İran'ın daha fazlasını yapıp yapamayacağı sorulan Harrazi, İran'ın Lübnan Direnişine verdiği sarsılmaz desteğin altını çizdi.

“Lübnan halkının direnişini desteklemek için hiçbir çabadan kaçınmadık. Gücümüz dahilindeki her şeyi sağladık” dedi.

Lübnan, Filistin, Yemen ve Irak'taki Direniş hareketlerinin özerk doğasını kabul ederek bağımsız hareket ettiklerini ve kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldıklarını belirtti.

“Bu gruplar bizim emirlerimiz altında faaliyet göstermiyor, İsrail saldırganlığına kendi hesapları ve öncelikleri doğrultusunda karşılık veriyorlar” dedi.

Harrazi ayrıca bölgesel savaşların tırmanmasından duyduğu endişeyi dile getirerek, yaygın çatışmaların ilgili tüm taraflara zarar vereceği ve dış müdahale için fırsatlar yaratacağı uyarısında bulundu.

Bununla birlikte, “İran hedef alındığında, bugüne kadar tutarlı bir şekilde yaptığımız gibi, karşılık vermemiz doğaldır” dedi.

 

ABD Destekli Türk-Katar Ekseni mi?

ABD destekli Türk-Katar bölgesel ekseni ve bu eksenin ivme kazanıp kazanmadığı konusunda Harrazi, dış müdahaleler, devrimler, suikastlar ve darbelerle dolu bir tarihe dayanan bölge dinamiklerinin karmaşıklığını vurguladı.

Son gelişmeleri kesin olarak değerlendirmek için henüz çok erken olduğunu belirten Harrazi, olayların sahada nasıl geliştiğini gözlemlemek için sabırlı olunması çağrısında bulundu.

“Suriye'deki silahlı gruplar arasında çatışma riski ve Suriye'nin bölünme riski son derece yüksek. Aralarında ABD, Türkiye ve İsrail'in de bulunduğu çok sayıda aktörün dahil olmasıyla bu tehlikeler önemini koruyor” dedi.

Harrazi ayrıca yeni Suriye hükümetinin iç meseleleri çözmede başarılı olması halinde kendisini destekleyen ülkelere sadık kalıp kalmayacağı sorusunu da gündeme getirdi.

Bölgesel gelişmelerin öngörülemezliğini vurgulayarak, “Bir Fars atasözü der ki, ‘Sonbaharın sonunda civcivleri saymalısın’, yani sonuçlara varmadan önce tozun dumana karışmasını beklemeliyiz.” dedi.

 

İran-Trump nükleer görüşmeleri

Harrazi seçilmiş Başkan Donald Trump'ın politikalarının belirsizliğini koruduğunu belirtti ancak İran'ın hem müzakerelere hem de baskılara karşı direnişe hazır olduğunu vurguladı.

“İzledikleri politikalara bağlı olarak karşılık vermeye hazırız. Daha önce maksimum baskıyı denediler ve bu da başarısızlıkla sonuçlandı” dedi.

İran'ın yaklaşımını kesinleştirmeden önce Trump'ın hangi yönde ilerleyeceğini görmek için bekleyeceğini söyleyerek sabırlı olunması gerektiğini vurguladı.

Harrazi sözlerini “Her türlü senaryoya hazırlıklıyız ancak Trump'ın öngörülemez karakteri tercihlerini tahmin etmeyi zorlaştırıyor.” diyerek sürdürdü.

 

İran'ın nükleer doktrinini yeniden değerlendirmesi ihtimali

El-Meyadin’e yaptığı ve İran'ın nükleer doktrinini yeniden gözden geçirebileceği uyarısında bulunduğu son açıklamaları ve Trump'ın göreve başlaması ufukta görünürken bunu yapmanın “zamanının gelip gelmediği” sorulduğunda, İran'ın nükleer silahlara karşı olduğunu vurguladı ancak potansiyel karşı önlemleri ima etti.

Harrazi, “Bize karşı adım atarlarsa, uygun zamanda orantılı önlemlerle karşılık vermemiz doğaldır” diyerek stratejik yeniden ayarlama için açık kapı bıraktı.

 

Çin ile artan bağlar, Trump yönetiminde çok kutupluluk

Her iki ülkeye karşı sert bir tutum sergileyen Trump yönetimindeki Çin-İran ilişkilerine de değinen İranlı üst düzey yetkili, özellikle dolara ve IMF ve Dünya Bankası gibi ABD'nin hakimiyetindeki kurumlara bağımlılığın azaltılması konusunda İran-Çin ilişkilerinde kaydedilen ilerlemeden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

“Çin'in doların hakimiyetini azaltma ve alternatif finansal sistemleri teşvik etme çabalarını takdir ediyoruz. İran ayrıca BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Yeni Kalkınma Bankası gibi gelişmekte olan uluslararası sistemlere katılımı da destekliyor” dedi.

Bu adımların bölgesel güçlerin önemli ve gerekli bir rol oynadığı yeni bir küresel düzenin yaratılmasındaki önemini vurguladı:

“Bu bağlamda iyi bir ilerleme kaydedilmiştir ve İran çok kutuplu bir dünya düzeninin kurulmasını güçlü bir şekilde desteklemektedir.”

Harrazi BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Yeni Kalkınma Bankası gibi mekanizmaların önemini vurguladı.

“Üye ülkelerin yerel para birimleriyle ticaret yapmalarına ve birbirlerinin ekonomilerini tamamlamalarına olanak tanıyan BRICS'in yanı sıra Şanghay ve Yeni Kalkınma Bankası gibi örgütlerin kurulması, ülkelere borçlanma ve ekonomik kalkınma için fırsatlar sunmaktadır” dedi.

Bu çerçevelerin, birlikte küresel nüfusun önemli bir bölümünü temsil eden üye devletleri desteklemek için çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

 

Rusya-İran ilişkileri gelişiyor

Harrazi İran-Rusya ilişkilerinin köklü ve tarihi bir geçmişe sahip olduğunu vurgulayarak son yıllarda önemli bir gelişme kaydettiğini belirtti.

“Stratejik bir işbirliği anlaşması hazırlandı ve yakında imzalanacak. Her ülkenin kendi politikaları var ve bu da bazı farklılıklara yol açıyor olsa da, işbirliği için karşılıklı fırsatları belirlemeye odaklanmaya devam ediyoruz” dedi.

Zaman zaman yaşanan farklılıklara rağmen İran ve Rusya'nın kayda değer bir ilerleme kaydettiğini ve işbirliklerini daha da genişletmeyi planladıklarını belirtti.

“Anlaşmazlıklar ilişkilerde doğal ve sağlıklıdır, ancak önemli olan karşılıklı fayda için ortak zeminlerden yararlanmaktır” dedi.

Suriye'de meydana gelen olaylarla ilgili olası gerginlikleri de yorumlayan Harrazi, İran ve Rusya'nın Suriye'deki ortak hedeflerine dikkat çekerek ilişkilerin gerilmesi fikrini reddetti.

“Her iki ülkenin de IŞİD ve El Kaide gibi aşırılık yanlısı gruplarla mücadele etmek için Suriye'ye girmesiyle çabalarımız uyumlu hale geldi” dedi.

Bu grupların yenilgiye uğratılmasının İran, Rusya, Suriye ve daha geniş bölge için büyük bir başarı olduğunu vurguladı.

Suriye'nin istikrarlı ve güvenli bir ülke haline gelmesini, halkının barış ve refah içinde yaşamasını ve İsrail saldırganlığına direnmesini umduğunu ifade etti.

 

Bölgesel değişimlerin ortasında İran-Suudi ilişkilerinin geleceği

Harrazi, son dönemde yapılan anlaşmalar ve iki ülke yetkilileri arasındaki karşılıklı ziyaretlerin ardından Suudi-İran ilişkilerinin olumlu bir seyir izlediğini vurguladı.

“Hem İran'ın hem de Suudi Arabistan'ın bölgede güvenlik, istikrar ve barışın sağlanmasında önemli bir rol oynamasını hedefliyoruz” dedi.

Bölgesel işbirliğinin önemine vurgu yaparak “Birleşik ve yetenekli bir bölge dış tehditlere karşı en iyi caydırıcı unsurdur” dedi.

Bu iki önemli bölgesel aktör arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yönünde önemli adımlar atılması konusunda iyimser olduğunu ifade etti.

 

İran bölgeyi bir bütün olarak güçlendiriyor

Harrazi İran'ın bölgedeki merkezi rolünün altını çizerek, İran'ın gücünü ve barış ve güvenliğe olan bağlılığını vurguladı.

“Güçlü ve muktedir bir İran düşmanların kendisine saldırmasını engellemiştir. İran'ın diğer bölge ülkeleriyle yaptığı işbirliği bölgeyi bir bütün olarak güçlendirmektedir” dedi.

İran'ın kilit bir oyuncu olduğu güçlü ve birleşik bir bölgesel bloğun herkes için uzun vadeli istikrar ve güvenlik sağlayacağını ifade ederek sözlerini tamamladı.