YDH- El-Meyadin'e göre, İsrail'in gerçeği susturma girişimleri dur durak bilmiyor.
Bu girişimlerin bir yöntemi de İsrail işgal güçlerinin Filistin ve Lübnan halkına karşı işlediği ve en hafif tabiriyle insanlığa karşı suç teşkil eden katliamları haberleştiren gazetecileri kasıtlı olarak hedef almaya odaklanıyor.
İsrail son olarak, rejimin Güney Lübnan'a yönelik saldırılarını haberleştirmekle görevli el-Ahbar gazetesinden Lübnanlı gazeteci Emel Halil'i hedef aldı.
Halil, WhatsApp üzerinden kendisine ulaşan bir numaranın “Lübnan'ı terk etmezse başını keseceklerini” söylediği doğrudan bir tehdide maruz kaldı.
Gazeteci Emel Halil, İsrail düşmanından kendisini öldürmekle ve evini yıkmakla tehdit eden ve Lübnan'ı terk etmesini isteyen bir mesaj aldığını açıkladı.
Bunun üzerine Halil, “düşman son zamanlarda pek çok kişiye karşı bu yönteme başvurduğu için” konuyu ilgili makamlara bildirmek zorunda kaldı.
El-Meyadin'e konuşan gazeteci Halil, maruz kaldığı tehdidin Güney'de güçlü bir şekilde durmaya devam eden, İsrail'in işlediği suçları görüntülü ve sesli olarak belgeleyen her gazeteciye yönelik olduğunu söyledi.
Röportajda “25 Ağustos'ta kişisel telefonuma İsrailli bir numaradan mesaj aldım” diyen Halil, ilgili güvenlik birimleriyle temasa geçtiğini, onların da bu tehdidin ciddi olduğunu ve numaranın işgal altındaki Filistin'den olduğunu teyit ettiklerini kaydetti.
İsrail'in Güney Lübnan'da gazetecilere yönelik saldırılarını hatırlatan Halil, el-Meyadin muhabiri Ferah Ömer ve kameraman Rabia el-Meamari'nin yanı sıra Reuters foto muhabiri İsam Abdullah'ın şehit edilmesiyle sonuçlanan İsrail'in tüm girişimlerinin basın ekiplerini sindirmek ve ayrılmaya zorlamak olduğunu vurguladı.
“İsrail saldırganlığının üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen, Filistin ve Güney Lübnan'daki birçok gazeteci güçlü bir şekilde ayakta durmaya ve kararlılığını sürdürmeye devam ediyor” diyerek, ‘İsrail'in ölüm makinesiyle ilgili gerçekleri kamuoyuna duyuran tüm övgülerin bu kararlı gazetecilere ait olduğunu’ vurguladı.
“Tüm bombalamalar ve baskınlar bizi asla korkutamayacak” dedi.
Adli süreç işleyecek
Olayla ilgili bir açıklama yapan Lübnan Basın Editörleri Sendikası Başkanı Joseph el-Kuseyfi, İsrail'in “meslektaşı Emel Halil'e” yönelik tehdidini kınadı ve Arap Gazeteciler Birliği, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve BM'nin ilgili organlarını konuyla ilgili olarak bilgilendirdiklerini bildirdi.
Halil'e yönelik olaydan haberdar edilen el-Kuseyfi, sosyal medya üzerinden bir İsrail numarasıyla öldürülmekle ve evinin yıkılmakla tehdit edildiğini söyledi.
İsrail, mesajında Halil'e “eğer kafanın bedenine bağlı kalmasını istiyorsan” sadece görev yaptığı Güney Lübnan'ı değil, Lübnan'ın tamamını terk ederek Katar'a gitmesi çağrısında bulunuyor.
Mesajda ayrıca “Nerede olduğunu biliyoruz ve zamanı geldiğinde sana ulaşacağız” deniyor.
Halil ile dayanışma içinde olduğunu ifade eden el-Kuseyfi, “savaş zamanlarında gazetecileri korumaya yönelik tüm uluslararası sözleşmeleri, anlaşmaları ve yasaları ihlal eden bu küstah tehdidi” kınadı.
İlgili gazeteci ve BM organlarını “mesleki görevlerini yerine getiren ve İsrail savaş makinesinin Gazze, Batı Şeria ve Güney Lübnan'da sivillere karşı işlediği kasıtlı suçları ifşa eden her gazeteci ve medya profesyoneline karşı Siyonist planın farkında olmaları” konusunda uyaran el-Kuseyfi, konunun takipçisi olacağına söz verdi.
Gerçek’ten terörize olan bir düşman
Mavi kasklar ve üzerinde açıkça “Basın” yazan koruyucu kalkanlar gazetecileri İsrail saldırılarından hiçbir zaman korumadı.
Aksine, İsrail gerçekleri gizlemek için gazetecilere kasıtlı olarak saldırıyor, soğukkanlılıkla öldürüyor, terörize ediyor, tutukluyor ve aile üyelerini, evlerini ve mülklerini hedef alıyor.
Gazze'deki Hükümet Medya Ofisi tarafından yapılan son sayıma göre, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırganlık ve soykırım savaşının başlangıcından bu yana şehit edilen gazeteci sayısı 172'ye yükselirken, yüzlerce kişi İsrail işgal hapishanelerinde ve gözaltı merkezlerinde en iğrenç taciz ve işkence biçimleri altında tutuklu kalmaya devam ediyor.
Bireysel gazetecileri ve ailelerini hedef almanın yanı sıra, İsrail işgal güçleri geçtiğimiz dönemde Gazze Şeridi'ndeki birçok yabancı ve yerel medya merkezini bombaladı.
Lübnan'da İsrail saldırıları, muhabir Ferah Ömer, kameraman Rabih Me'mari ve meslektaşları Hussein Aqil'in bir drone saldırısıyla şehit edilmesine yol açan El-Meyadin ekibi de dahil olmak üzere birçok gazeteciyi hedef aldı. Bu olaydan önce de Reuters foto muhabiri Issam Abdallah Lübnan ve işgal altındaki Filistin sınırındaki durumu takip ederken İsrail tankından atılan bir mermiyle şehit olmuş ve bazılarının durumu ağır olmak üzere çok sayıda gazeteci de yaralanmıştı.
Nitekim İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun hükümet oturumunda bölgedeki El-Meyadin Medya Ağı'nın kapatılması çağrısını yinelemesiyle İsrail'in gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik kışkırtmaları Batı Şeria'ya kadar uzandı.
Netanyahu, “Batı Şeria'da el-Meyadin'e karşı alınan kararlar neden uygulanmıyor?” diye sorguluyor.
Bunun üzerine İletişim Bakanı Şolomo Karhi bu konunun Güvenlik Bakanı Yoav Gallant'ın yetkisinde olduğunu söyledi.
İsrail Kanal 14 bile el-Meyadin'le ilgili bir haber yaptı ve kanalın Batı Şeria'daki medya faaliyetlerinden duyduğu korkuyu dile getirerek yasağın yenilenmesini teşvik etti ve özellikle Kudüs Tugayları Tulkerim Taburu Komutanı Ebu Şucâ ile yapılan görüşmeden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
Aşırı sağcı kanal sadece kışkırtmayla yetinmedi; daha da ileri giderek İsrail Güvenlik Bakanı Yoav Gallant'tan yasağı kaldırmasını talep etti. Ancak Gallant, başta “ordusunun” Gazze Şeridi'nde karşı karşıya kaldığı direniş, başta kuzey olmak üzere çeşitli cephelerde devam eden askeri operasyonlar ve yaklaşık 11 ay süren savaşın ardından yorgun düşen kuvvetlerini saran artan sorunlar olmak üzere, halihazırda çok sayıda komplikasyon ve zorlukla boğuşuyor.