7 Ekim 2023 ile 11 Mayıs 2024 tarihleri arasında Gazze'de 143 Filistinli gazeteci İsrail tarafından öldürüldü. Bu sayı, İkinci Dünya Savaşı ve Vietnam savaşlarında öldürülen gazetecilerin toplam sayısından daha fazladır.
YDH- The Palestine Chronicle'ın editörü gazeteci Remzi Barut'un The Counter Punch'ta ''Beyond Awards and Accolades: Why Gaza Journalists are the Best in the World'' başlığıyla yayınlanan makalesi, İsrail savaşı sırasında yaşanan vahşeti haberleştirmek için hayatlarını riske atan Gazze'deki Filistinli gazetecilerin cesur çabalarını işliyor; büyük zorluklar ve tehlikelerle karşı karşıya olmalarına rağmen, bu gazeteciler gerçeği ortaya çıkarma ve dünyanın soykırımın gerçekleri hakkında bilgilendirilmesini sağlama konusunda çok önemli bir rol oynuyor. Gazzeli gazetecilerin özverileri ve fedakârlıkları, bağımsız gazeteciliğin insan hakları ihlallerine ışık tutma ve failleri sorumlu tutma konusundaki önemini modern insan için apaçık etti.
***
UNESCO'nun 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Ödülü'nü Gazze'deki İsrail çatışmalarını haberleştiren Filistinli gazetecilere verme kararı, önemli bir tarihsel gerçekliğin tanınmasıdır. Bu gazetecilerin cesareti seçim sürecinde rol oynamış olsa da, Gazze'deki vahşeti belgeleyenlerin bu prestijli ödülü en çok hak edenler olduğu yadsınamaz.
Ödül için tavsiyede bulunan Uluslararası Medya Profesyonelleri Jürisi Başkanı Mauricio Weibel, Gazze'deki gazetecilerin cesaretini doğru bir şekilde tanımlayarak, “İnsanlık olarak onların cesaretine ve ifade özgürlüğüne olan bağlılıklarına büyük bir borcumuz var” dedi.
Özellikle de Gazze'deki çok sayıda gazetecinin, İsrail'in çatışmanın gerçeklerini ya tamamen gizleyerek ya da sadece bir tartışma konusu olarak sunarak dünyaya ifşa edilmesini engellemek amacıyla kendilerini, hatta bazen ailelerini hedef alma niyetinin farkında olduğu düşünüldüğünde, bu cesaret gösterisi takdire şayandır.
7 Ekim 2023 ile 11 Mayıs 2024 tarihleri arasında Gazze'de 143 Filistinli gazeteci İsrail tarafından öldürüldü. Bu sayı, İkinci Dünya Savaşı ve Vietnam savaşlarında öldürülen gazetecilerin toplam sayısından daha fazladır. Bu sayıya profesyonel medya kimliğine sahip olmayan çok sayıda blog yazarı, entelektüel ve yazar dahil değildir ve ayrıca hedef alınan gazetecilerle birlikte öldürülen çok sayıda aile üyesi de dahil değildir.
Ancak Gazze'deki gazeteciler dendi mi cesaretten daha fazlası söz konusu edilmeli.
Filistin Gazeteciler Sendikası, İkinci Filistin Ayaklanmasının başladığı 2000 yılı ile Filistin'in simge gazetecisi Şirin Ebu Akile'nin İsrail tarafından öldürüldüğü 11 Mayıs 2022 tarihleri arasında 55 gazetecinin İsrail ordusu tarafından öldürüldüğünü bildirdi.
İsrail, bölgede bir çatışma başlattığında uluslararası medya profesyonellerinin Gazze'ye erişimini engelleme taktiğini sürekli olarak uygulamaktadır. Bu kasıtlı yaklaşım, İsrail ordusunun işlemeyi planladığı suçların haberleştirilmesini engellemeye hizmet ediyor.
Bu stratejinin 2008-9'daki Dökme Kurşun Operasyonu sırasında başarılı olduğu kanıtlanmıştır. Bu savaş sırasında Gazze'de işlenen ve bin 400'den fazla Filistinlinin ölümüyle sonuçlanan vahşetin gerçek boyutları ancak İsrail'in askeri operasyonunun sona ermesinden sonra geniş çapta bilinmeye başlandı.
Bu sayı Gazze'deki son saldırı ile karşılaştırıldığında çok yüksek görünmeyebilir, ancak uluslararası standartlara göre, aynı derecede rahatsız edici bir mantığa dayanan korkunç bir rakamdı: hikayenin kendisini öldürmenin en hızlı yolu olarak hikaye anlatıcısını öldürmek.
O zamana kadar İsrail'in savaşa ilişkin siyasi söylemi, kurumsal ana akım Batı medyası tarafından etkili bir şekilde oluşturulmuş ve pekiştirilmişti.
İsrail'in bu savaştan sonraki tutumu değişmedi: uluslararası gazetecileri engellemek, İsrailli gazetecilere yayın yasağı koymak ve haberi yapmaya cesaret eden Filistinli gazetecileri öldürmek. Ağustos 2014'teki Gazze savaşı gazeteciler için en kanlı savaşlardan biriydi.
Savaş 18 gün sürdü ve 17 gazetecinin hayatına mal oldu. Ancak Filistinli gazeteciler haberlerine sadık kaldılar.
Biri öldüğünde, onun yerini on kişi alıyordu. İşgal altındaki Filistin, gazeteci olmak için her zaman en tehlikeli yerlerden biri olmuştur. Filistin Gazeteciler Sendikası, İkinci Filistin Ayaklanmasının başladığı 2000 yılı ile Filistin'in simge gazetecisi Şirin Ebu Akile'nin İsrail tarafından öldürüldüğü 11 Mayıs 2022 tarihleri arasında 55 gazetecinin İsrail ordusu tarafından öldürüldüğünü bildirdi.
Bu sayı Gazze'deki son saldırı ile karşılaştırıldığında çok yüksek görünmeyebilir, ancak uluslararası standartlara göre, aynı derecede rahatsız edici bir mantığa dayanan korkunç bir rakamdı: hikayenin kendisini öldürmenin en hızlı yolu olarak hikaye anlatıcısını öldürmek.
İşgalci bir güç olan İsrail, on yıllardır kendisini meşru müdafaa halindeki bir kurban olarak göstermeyi başarmıştır. Ana akım medyada eleştirel sesler olmadığı için dünyanın dört bir yanındaki pek çok kişi İsrail'in terörizm, güvenlik ve meşru müdafaa konularındaki aldatıcı söylemine inandı.
Gerçekle İsrail'in kurguladığı gerçek arasında duran tek engel dürüst gazetecilerdi - dolayısıyla medyaya karşı süregelen savaş. Ancak İsrail'in öngörmediği şey, uluslararası medyanın Gazze'ye erişimini engelleyerek, Filistinli gazetecilerin kendi anlatılarının sorumluluğunu üstlenmelerini istemeden de olsa sağlayacağıdır.
Savaş hakkında bildiğimiz her şey - ölü sayısı, yıkımın derecesi, günlük insani acılar, toplu mezarlar, kıtlık ve çok daha fazlası - Gazze'deki bu muhabirler sayesinde mümkün oldu.
Merhum Filistinli entelektüel Edward Said 'Covering Islam' adlı kitabında “Yorumlar büyük ölçüde yorumcunun kim olduğuna, kime hitap ettiğine, amacının ne olduğuna ve yorumun hangi tarihsel anda gerçekleştiğine bağlıdır” diye yazmıştır.
Diğer tüm entelektüel yorumlama biçimleri gibi gazetecilik de, araştırmacının kimliği ile konunun sosyal veya siyasi bağlamı arasındaki ilişkide olduğu gibi, akademideki aynı konumsallık kuralına tabi olur. Gazze'deki Filistinli gazeteciler bizzat hikayenin kendisi ve hikaye anlatıcılarıdır. Hikayeyi tüm olgusal ve duygusal detaylarıyla aktarmadaki başarıları ya da başarısızlıkları, İsrail soykırımının devamı ya da sonu arasındaki farkı yaratabilir.
Savaş henüz sona ermemiş olsa da Gazzeli gazeteciler, sadece cesaretleri nedeniyle değil, İsrail ve müttefiklerinin yarattığı sayısız ve aşılmaz görünen engellere rağmen savaş hakkında bildiklerimiz nedeniyle de tüm onur ve övgüleri hak ettiklerini şimdiden kanıtladılar.
Dünyanın dört bir yanındaki insanların çoğu savaşın sona ermesini istiyor. Ancak Gazze'deki dehşetin boyutlarını fark etmelerini sağlayacak gerekli bilgiyi nasıl edindiler? Kesinlikle İsrail'in ana akım medyadaki amigoları aracılığıyla değil, hikayeyi anlatmak için ellerindeki her aracı ve her kanalı kullanan Filistinli gazeteciler aracılığıyla.
Bu gazeteciler arasında, basın yeleği giyerek Gazze'nin güneyindeki göçmen kamplarındaki yaşamın ayrıntılarını aktaran, Nasır Hastanesi'nden ve diğer pek çok yerden soğukkanlılık ve zarafetle haber yapan 9 yaşındaki Lama Jamous gibi kendi kendini yetiştirmiş gençler de var. Bu gazeteciler tarafından sağlanan bilgilerin doğruluğuna gelince, kesinlikle çok sayıda insan hakları grubu, tıp ve hukuk dernekleri ve İsrail savaşına karşı bir dava oluşturmak için bunları kullanan dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insan tarafından doğrulanacak kadar profesyonellerdi.
Gerçekten de savaş hakkında bildiğimiz her şey - ölü sayısı, yıkımın derecesi, günlük insani acılar, toplu mezarlar, kıtlık ve çok daha fazlası - Gazze'deki bu muhabirler sayesinde mümkün oldu.
Gazze'deki gazetecilerin başarısı ve fedakârlıkları, savaş suçları, kuşatmalar ve her türlü insani acıyla ilgili haberlerin nasıl aktarılması gerektiğine dair bir örnek olarak tüm dünyadaki gazeteciler ve gazetecilik için bir model teşkil etmelidir.
Çeviri: YDH