YDH- Geçtiğimiz hafta, Suriye'nin Süveyda kentinde Dürzi topluluklar ile Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) yanlısı Bedevi aşiretler arasında başlayan çatışmalar, kısa sürede kent genelinde yayılarak düşük yoğunluklu bir iç savaşa evrildi.
Olaylar, 11 Temmuz’da Şam–Süveyda karayolunda bir aracın çalınması ve aracın sahibi olan Dürzi bir çiftçinin HTŞ örgütü destekli Bedevi silahlılar tarafından kaçırılması ve ağır hakaretlere maruz kalmasıyla başladı.
Colani’nin Azerbaycan’daki gizli görüşmelere katıldığı iddiaları, Süveyda özelinde Dürzi nüfusu dengeleme, Hizbullah’ı çevreleme ve Şam’a alan açma stratejisinin parçası olarak okunuyor.
Süveyda'nın artık "kırmızı çizgi" sayılmaması, İsrail’in HTŞ rejimiyle Şam üzerinden yeni güvenlik mimarileri kurmayı hedeflediğini ve bu bölgeyi İran’a karşı stratejik bir pazarlık sahasına dönüştürdüğünü gösteriyor.
İsrail’in söylem düzeyinde Dürzileri koruma vaadini sürdürürken fiiliyatta Süveyda’yı pazarlık kozu haline getirmesi, bölgenin bir “stratejik düğüm noktası” olarak jeopolitik değerini yeniden tanımlıyor.
Çatışmalar, 13 Temmuz'da Bedevi savaşçıların Şam-Süveyda otoyolunda bir kontrol noktası kurarak genç bir Dürzi'yi soyup vahşice dövmelerinin ardından açık çatışmaya dönüşmüştü.
14–16 Temmuz tarihleri arasında HTŞ güçleri Süveyda’nın çeşitli noktalarına konuşlanarak kentte fiili bir varlık oluştururken örgütün sözde bakanlıkları “doğrudan müdahale” başlatıldığını duyurdu.
Süveyda ve Dera vilayetlerinde, HTŞ rejimine bağlı silahlı güçlerin, Dürzi azınlığa yönelik şiddetli saldırılar gerçekleştirdiği bildirildi.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), çatışmalarda en az 37 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Ölenler arasında 27 Dürzi’nin bulunduğu ve bunlardan ikisinin çocuk olduğu belirtildi.
Çatışmalar, kitlesel bir göçe yol açtı. Halk, çatışmaların kentsel merkezlere sıçramasından endişe ederek Halhala kasabasından Süveyda kentine kaçmaya başladı.
Bazı haberlerde, Süveyda kırsalındaki es-Surah köyünün silahlı gruplar tarafından ele geçirildiği, ancak yerel grupların ilin batısındaki et-Tayra köyünü yeniden kontrol altına aldığı belirtildi.
Süveyda’daki en etkili Dürzi hareketlerinden biri olan Kerame Hareketi, vilayetteki güvenliğin bozulmasından doğrudan HTŞ rejimini sorumlu tuttu.
Hareket, mevcut huzursuzluğun “toplumsal barışı tehdit ettiğini ve kaosa zemin hazırladığını” vurguladı.
Daha sonra, Dürzi dini lider Hikmet el-Haceri, HTŞ güçlerinin Süveyda'ya girişini reddettiklerini belirterek, rejimin silahlı unsurlarının koruma iddiasıyla idari sınıra girdiğini ancak gerçekte sınır köylerini ağır silah ve insansız hava araçlarıyla bombalayarak “tekfirci çeteleri” desteklediğini savunarak direniş çağrısı yaptı.
14 Temmuz'da ise İsrail işgal ordusu, HTŞ rejimine bağlı güçler ve Bedeviler ile Dürziler arasında çıkan çatışmaların yaşandığı bölgelerde askeri tanklara saldırı düzenlerken, Times of Israel, İsrailli yetkililerin, Suriye’nin güneyinde “tamamen askerden arındırılmış bir bölge oluşturmayı ve burada hiçbir silahlı grubun, HTŞ rejim güçleri dahil, yerleşmesine izin vermemeyi amaçladıklarını” açıkladı.
HTŞ'nin azınlık hakları ve yerel yönetime ilişkin politikalarındaki sistematik ihlallerin, bölgedeki toplumsal gerilimi tırmandırarak dış müdahalelere zemin hazırladığı değerlendirilirken; örgütün Suriye rejiminin başına getirilmesindeki temel amacın da, mezhep temelli çatışmaları derinleştirerek merkezi otoriteyi zayıflatmak ve uzun vadede bölgeyi yeniden şekillendirmeye yönelik müdahalelere meşruiyet kazandırmak olduğu öne sürülüyor.
Uzmanlar, çoğu Sünni lider gibi HTŞ lideri Colani'nin de İsrail ile kurduğu ilişkiler ile bazı Dürzi grupların güvenlik kaygısıyla İsrail’e yönelmesi arasında özsel bir fark bulunduğunu ileri sürüyor. Colani bu ilişkileri kendi iktidarını pekiştirmek amacıyla kullanırken, Dürzi halk açısından bu yönelim daha çok varoluşsal bir güvenlik refleksi olarak değerlendiriliyor.
15 Temmuz'da, Süveyda’da HTŞ rejimi ile yerel halk arasında bir Körfez ülkesinin arabuluculuğunda müzakereler başlatılırken, İsrail rejimi ABD ile koordineli şekilde HTŞ lideri Colani’yi sınırlamaya dönük perde arkası girişimlerde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, İsrail’den Suriye’deki saldırılarını durdurmasını ve tansiyonu düşürmek için HTŞ rejimiyle diyalog başlatmasını talep etti.
Aynı gün, İsrail ise Dürzileri koruma söylemini geri plana çekerek Colani’nin bölgedeki hareket alanını örtük biçimde genişletti.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu 15 Temmuz'da yaptığı açıklamada, İsrail hava kuvvetlerinin Süveyda'ya düzenlediği saldırıların amacının “bölgeyi İsrail sınırında bir silahsızlandırılmış bölge olarak muhafaza etmek” olduğunu açıkladı.
Yayımladığı video mesajında net bir politika belirlediklerini ifade eden Netanyahu, "Şam'ın güneyindeki bölgenin, Golan Tepeleri'nden Dürzi dağlarına kadar silahsızlandırılması bir kırmızı çizgidir. İkinci çizgi ise kardeşlerimizin kardeşleri olan Dürzilerin Dürzi dağlarında korunmasıdır," dedi.
Öte yandan, Lübnanlı Dürzi liderlerden Velid Canbolat, HTŞ güçlerinin, Süveyda vilayetinden çekilmesi ve bölge girişlerinde güvenliğin devralınmasına yönelik bir anlaşmadan haberdar edildiğini açıkladı.
16 Temmuz'da Süveyda vilayetinde tüm taraflar arasında ateşkes sağlanması konusunda anlaşmaya varıldı. Ancak Suriyeli Dürzi dini liderlerden Hikmet el-Haceri, 'sonuna kadar mücadele ve direniş' çağrısı yaptı. Haceri, ''Kendilerini sahte bir şekilde hükümet olarak adlandıran silahlı çetelerle hiçbir anlaşma, müzakere veya yetkilendirme olamaz.'' diyerek anlaşmayı reddetti.
HTŞ'nin içişleri bakanlığının iddiasına göre, Süveyda’nın HTŞ ile tam entegrasyonu ve vilayet toprakları üzerindeki tam egemenliğin teyit edilmesi de anlaşmanın temel unsurları arasında yer alıyordu; HTŞ bakanlıkları iş birliğinde ağır silahların düzenlenmesine yönelik bir mekanizma üzerinde mutabakat sağlandığı iddia edilmişti.
Diğer taraftan, İsrail hükümeti koalisyonu üyesi Ekrem Hasun, Radio el-Nas’a yaptığı açıklamada, İsrail’in HTŞ rejimini devirmesi gerektiğini savundu ve bu görüşün sadece kendisine değil, aynı zamanda İsrail Savaş Bakanı Israel Katz’a da ait olduğunu ifade etti.
Daha sonra, HTŞ'nin sözde 'savunma bakanlığından' üst düzey bir yetkili, rejim güçlerinin Süveyda kentinden çekilmeye başladığını doğrularken İsrail’in düzenlemekte olduğu hava saldırılarının HTŞ ordusu birliklerinin tahliye planlarını aksattığını ileri sürdü.
Bu kapsamda Suriye Dürzi Cemaati tarafından yapılan açıklamada, “tüm askeri operasyonların derhal durdurulması” çağrısı yinelendi.
Açıklamada, tüm tarafların askeri gerilimi sonlandırma konusundaki kararlılığını teyit ettikleri vurgulandı.
Ateşkesin uygulanmasını izlemek üzere HTŞ yetkilileri ve Dürzi dini liderlerinden oluşan ortak bir izleme komitesinin kurulduğu bildirildi.
Ayrıca, Süveyda’da polis memurları ve güvenlik güçlerinin de yer aldığı ortak iç güvenlik kontrol noktalarının kentin farklı bölgelerinde konuşlandırılacağı kaydedildi.
Öte yandan Süveyda kentindeki Dürzi savaşçılar yaptıkları açıklamada, ildeki köy ve kasabalarda “son işgalci asker gidene kadar” silahlı mücadeleye devam edeceklerini duyurdu.
HTŞ militanlarının Süveyda'dan çekilmesinin, HTŞ ile Süveyda'nın dini liderleri arasında varılan ateşkes anlaşması doğrultusunda yürütüldüğü belirtildi.
Ardından Colani, Süveyda'da güvenliği sağlama yetkisinin Dürzi dini liderlere geçtiğini açıkladı.
Ancak Colani HTŞ güçlerinin çekilmesi sonrası, güvenliği 'Bedevi aşiretler' olarak adlandırılan aslında HTŞ'nin silahlı yerel unsurlarına devretti.
Süveyda'da, yerel gruplar ile Bedevi aşiretleri arasında patlak veren şiddetli çatışmalar, bölgede büyük bir insani krize yol açtı.
Gerilimin devam ettiği esnada, kendilerini Bedevi Aşiretleri olarak adlandıran gruplar, Dürzi grupların çekilmesinin ardından Dur, Taara, Semi, el-Tire ve Same köylerinde yeniden kontrolü sağladıklarını duyurdu.
Süveyda'daki askeri kaynaklar, çekilmenin daha fazla kan dökülmesini önlemek ve yeni bir mezhep fitnesini engellemek amacıyla alınmış yerel bir karar olduğunu belirtti.
Dürzi Rical el-Kerame Hareketine yakın bir kaynak ise bazı yerel grupların, çekilme anlaşmasına uymayı reddeden hükümet güçlerine bağlı unsurları bulmak için arama faaliyeti yürüttüğünü söyledi.
Kaynağa göre, aralarında Arapça bilmeyen üç yabancı uyruklunun da bulunduğu yaklaşık yirmi kişilik iki grup gözaltına alındı.
Çatışmaların yol açtığı ağır insani tablo nedeniyle Dürzi ruhani liderliği Suveyda'yı “felaket bölgesi” ilan ederken, binlerce kişinin yerinden olduğu ve ciddi ilaç, su ve elektrik sıkıntısı yaşandığı bildirildi.
Bu insani duruma paralel olarak İsrail, ortaya çıkan bu vaziyeti istismar etti.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, Süveyda'ya 700 bin dolar değerinde insani yardım gönderilmesi için talimat verdiğini duyurdu.
Ardından HTŞ, silahlı unsurlarının Süveyda'da Dürziler ile Bedevi kabileler arasındaki çatışmaları sona erdirmek üzere yeniden konuşlanmaya hazırlandığını söyledi.
İsrail de HTŞ güçlerinin Süveyda'ya girişine izin verdi.
Yetkiliye göre güvenliğin sağlanması iddiasıyla HTŞ güçlerinin varlığının devam etmesi konusunda anlaşma sağlandı.
Aynı gün, bölge, karşıt grupların yoğunlaşması nedeniyle fiilen bir cephe hattına dönüşmüş durumdayken Süveyda'da Dürzi milislerle silahlı Arap kabile grupları arasında aralıklı çatışmaların gölgesinde, İsrail işgal güçleri de Suriye'nin başkenti Şam'a yalnızca 10 kilometre mesafeye kadar ilerledi.
19 Temmuz'a gelindiğindeyse, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Türkiye Büyükelçisi Thomas Barrack, Suriye'de ateşkes konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu.
Barrack, Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece X platformunda yaptığı açıklamada, “İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile HTŞ lideri Colani, ABD’nin desteğiyle ateşkese vardı,” ifadelerini kullandı.
HTŞ, ABD ve İsrail'in mesajını yanlış yorumladığı içln Suveyda'ya saldırmış!
Reuters haber ajansı, çatışmalardan önce HTŞ'nin Süveyda’ya asker gönderme kararının, ABD ve İsrail'den gelen mesajların yanlış yorumlanmasına dayandığını bildirdi.
HTŞ, hem ABD hem de İsrail’den askerlerini güneye konuşlandırmak için yeşil ışık aldığını sandı.
Bir HTŞ askeri yetkilisi, ABD ile yazışmaların HTŞ'ye asker konuşlandırmasının İsrail tarafından engellenmeyeceği yönünde bir anlayış yarattığını söyledi.
Amerikalıların planlar hakkında yanıt vermemesi, HTŞ'de örtülü onay ve İsrail’in müdahale etmeyeceği inancını pekiştirdi.
Ajansa konuşan sekiz diplomatik ve askeri kaynak, HTŞ'nin, Barrack'ın “Suriye otonom bölgeler olmaksızın tek devlet olarak yönetilmeli” yönündeki açıklamalarını ve Tel Aviv ile son dönemde yürütülen güvenlik görüşmelerini, güneydeki askerî harekâta onay olarak algıladığını belirtti.
Süveyda’daki kanlı çatışmalarda 600’den fazla kişinin hayatını kaybetmesi sonrası, İsrail’in HTŞ militanlarının bölgeye girmesine onay verdiği açıklandı.
1990’da ABD’nin Saddam Hüseyin’e Kuveyt işgali öncesinde verdiği örtük mesaj nasıl bir müdahale zeminine dönüştüyse, 2025’te İsrail’in HTŞ ile kurduğu temas da benzer bir senaryonun Suriye’de sahnelenmesine işaret ediyor.
İsrailli yetkililerin Suveyda konusunda “artık kırmızı çizgimiz değil” şeklindeki açıklamasıyla başlayan süreç, HTŞ’nin katliamları ve ardından gelen “insan hakları” gerekçeli müdahale söylemiyle, Irak’ta yaşananların güncellenmiş bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.
SkyNews Arabic’e konuşan kaynaklar, Washington’un Colani'ye desteğini sürdürdüğünü ve Tel Aviv’e müdahale etmemesi yönünde baskı yaptığını bildirdi.
Kaynaklara göre, Colani ateşkese bağlı kalma sözü verdi ve Süveyda’ya HTŞ güçlerinin girmesi için ABD’nin katılımıyla müzakereler yürütüldü.
Aksine, Suudi Arabistan, HTŞ'nin silahlı unsurlarının Süveyda'da yeniden konuşlanmasına destek verilmesi gerektiğini ABD’ye açık şekilde iletirken Middle East Eye’a (MEE) konuşan ve ismini vermek istemeyen üst düzey bir ABD yetkilisi, Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan’ın Perşembe günü ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile yaptığı telefon görüşmesinde, "HTŞ'nin Süveyda başta olmak üzere güneyde yeniden kontrol sağlamasının" Suudi Arabistan tarafından desteklendiğini söylediğini aktardı.
Eşzamanlı olarak, Associated Press, İsrail’in Suriye’deki son askeri müdahalesinin, HTŞ'nin Ankara’ya daha da yaklaşması için bir teşvik olabileceğini öne sürerek, bu durum, uzun süredir gündemde olan ancak hayata geçirilmeyen bir savunma paktının hayata geçirilmesini de kapsayabileceğini yazdı.
Ateşkesin kırılganlığı devam ederken, el-Haceri, ateşkesin garantör ülkelerine yükümlülüklerini hatırlattı.
Cumartesi günü yayımlanan açıklamada, bu ülkelere “saldırıları durdurma ve Suriye Dürzilerine doğrudan uluslararası koruma sağlama” yönündeki taahhütlerini derhal yerine getirmeleri çağrısında bulunuldu.
Colani, Süveyda'da yaşanan ölümcül çatışmaların ardından ''Bedevi militanların bölgeden çekilmesini sağlayarak çatışmaların durdurulduğunu'' iddia etti.
ABD baskısıyla Colani’nin ilan ettiği ateşkes koşulları ise hem aşiretler hem de HTŞ güçleri tarafından reddedilerek kırılgan kalmaya devam etti.
HTŞ'nin sözde 'enformasyon bakanı' Hamza el-Mustafa, Süveyda’da varılan ateşkes anlaşmasının ilk aşamasında, güvenlik güçlerinin vilayetin batı ve kuzey kırsalına konuşlandırılmasının öngörüldüğünü açıkladı.
HTŞ'li yetkili, cumartesi günü düzenlediği basın toplantısında, ikinci aşamada Dera ile Süveyda arasında insani geçişlerin açılmasının planlandığını, üçüncü aşamada ise devlet kurumlarının kademeli olarak yeniden faaliyete geçmesiyle birlikte, iç güvenlik güçlerinin vilayet genelinde konuşlandırılacağını belirtti.
HTŞ'nin sözde 'içişleri bakanlığından' bilgili bir kaynak, uluslararası arabuluculukla varılan ateşkes anlaşmasının detaylarını devlet televizyonuna aktardı.
Anlaşmanın, tüm şartların 48 saat içinde uygulanmasını ve ardından genel durumun değerlendirilmesini öngördüğünü ifade eden kaynak, Süveyda Valiliği’nin batı ve kuzey kırsalının büyük bölümünde iç güvenlik güçlerinin “çatışmayı sonlandırma ve çözme gücü” olarak konuşlandırılacağını, ayrıca kentsel alanlar dışındaki ana yollar ve kritik noktalarda güvenlik varlığının artırılacağını söyledi.
Bu adımların, mevcut koşullarda olası sürtüşmeleri engelleme amacı taşıdığı belirtilen anlaşmada ayrıca, sivillerin, yaralıların, engellilerin ve vilayeti terk etmek isteyenlerin güvenli geçişini sağlamak üzere Busra eş-Şam ve Busra el-Harir sınır kapıları da dahil olmak üzere Dera ile Süveyda arasında insani koridorların açılması öngörülüyor.
Aynı zamanda, Süveyda Valiliği’nin idari sınırları dışındaki alanlarda kamu güvenliği kontrol noktalarının kurulması da düzenlemeler arasında yer alıyor.
Kaynak, ayrıca “kanun dışı grupların” denetimindeki bölgelerde gözaltında tutulan Bedevi sivillerin güvenliğinin temin edilmesi çağrısında bulundu.
Ateşkesin başarıyla uygulanması durumunda, taraflar arasında rehine değişiminin gündeme gelebileceği ifade edildi.
Colani ise 19 Temmuz günü yaptığı açıklamada, Süveyda’da derhal geçerli olmak üzere kapsamlı bir ateşkes ilan edildiğini duyurdu.
Açıklamada, güvenlik güçlerinin kamu düzenini sağlamak, vatandaşların ve mülklerinin güvenliğini temin etmek amacıyla çeşitli bölgelere konuşlandırıldığı bildirildi.
Colani, yaşananların “ulusal egemenliğin açık ihlali” olduğunu belirterek, bu durumun anayasa ve yasalara uygun şekilde gerekli önlemlerle karşılanacağını kaydetti.
Dürzi Ruhani Liderliği ise, sosyal medya üzerinden yayımladığı ayrı bir bildiriyle anlaşmanın şartlarını kamuoyuna duyurdu.
Ruhani Başkanlık, lider Şeyh Hikmet el-Haceri öncülüğünde, Süveyda vilayeti sınırları dışına Asayiş güçlerinin konuşlandırılacağını ve 48 saatlik bir geçiş sürecinde hiçbir tarafın sınır köylerine girişine izin verilmeyeceğini açıkladı.
Açıklamada, sivillerin güvenli tahliyesi ve acil insani geçişler için belirlenen güzergâhlarda provokasyonların engellenmesi gerektiği vurgulandı.
Son olarak, Süveyda’da yaşanan çatışmaların merkezinden izlenimlerini aktaran Sky News muhabiri Alex Crawford’a göre, kentteki son çatışmaların ardından fiilî kontrol, Dürzi lider Hikmet el-Haceri’ye bağlı milis güçlerin eline geçti.
Crawford, Dürzi halk kuvvetlerinin artık şehir giriş-çıkışlarını denetlediğini, HTŞ militanlarının kentten çekilmesiyle birlikte güvenlik ve idari kontrolün tamamen yerel gruplara geçtiğini aktardı.
Daha fazla okuyun: Suriye'nin bölünmesi gerçekleşti mi?
Daha fazla okuyun: Süveyda'daki kriz, İsrail'in 'Davud Koridoru' iştahını kabarttı
Daha fazla okuyun: El-Kaide ve ötesi: Suriye’de şiddet kurumsallaşıyor
Daha fazla okuyun: İsrail'in Dürzileri "koruması" iddiasının arkasında hangi gündem yatıyor?
Daha fazla okuyun: Tom Barrack, HTŞ'yi nasıl kandırdı?
Daha fazla okuyun: İsrail, Suriye'yi 'kantonlara' bölmeyi planlıyor
Daha fazla okuyun: İsrail'in güney Suriye'yi yutma startejisi
Daha fazla okuyun: HTŞ 'bakanlığı' Golan'a ''İsrail toprağı'' dedi