İran'ın korkutucu yeni savaş senaryosu

img
İran'ın korkutucu yeni savaş senaryosu YDH

The Economist'e göre, bir dizi misilleme eylemi ve yüksek profilli suikastların damgasını vurduğu bu strateji değişikliği, geniş kapsamlı etkileri olabilecek daha geniş bir bölgesel çatışma potansiyeline işaret ediyor.




YDH- The Economist'te yayımlanan analiz, İran'ın askeri stratejisinin gelişen dinamiklerini, müttefik güçlerin itimadı ile konvansiyonel kabiliyetlerin sunduğu olanakların hassas balansının ilişkisiyle değiştiğini, İran'ın geniş füze cephaneliğinin İsrail için önemli bir tehdit oluşturduğunu konu ediniyor.

Beyrut'un güneyindeki banliyölerde yaşayanlar dağlara kaçıyor. Havayolları Beyrut, Tahran ve Tel Aviv'e olan uçuşlarını iptal ediyor. Lübnan'daki siviller arabalarına benzin doldururken, stresli İsrailliler daha fazla fast food sipariş ediyor.

Orta Doğu diken üstünde. İsrail, İran ve militan müttefikleri arasında on aydır devam eden çatışmanın en son tırmanışını bekliyor. The Economist baskıya girdiğinde, bu tırmanma henüz gerçekleşmemişti.

İsrail 30 Temmuz'da Beyrut'un güney banliyölerini bombalayıp üst düzey Hizbullah komutanı Fuad Şukur'u öldürdüğünden beri tırmanış kaçınılmazlaştı. Bu eylem, 27 Temmuz'da Lübnan'dan atılan ve Golan Tepeleri'ndeki bir futbol sahasında 12 çocuğun ölümüyle sonuçlanan bir rokete misillemeydi.

Birkaç saat sonra İsrail, Tahran'ı ziyaret etmekte olan Hamas lideri İsmail Heniye'ye suikast girişiminde bulundu. Hem Hizbullah hem de İran misilleme yapma sözü verdi. Bunu gerçekleştirmeleri halinde saldırılarının koordineli olması ve Irak, Suriye ya da Yemen'deki İran destekli milisleri de kapsaması muhtemel.

Yıllardır İran'a odaklanan analistler iki temel varsayım altında hareket ettiler: İran'ın İsrail ile dolaylı olarak müttefikler aracılığıyla çatışmayı tercih ettiği ve çatışmayı topyekûn savaş eşiğinin altında tutmayı amaçladığı.

Ancak bu varsayımların her ikisi de giderek daha zayıf hale geliyor. İsrail'in İran'ın Şam'daki büyükelçilik yerleşkesinde iki generali öldüren hava saldırısının ardından İran Nisan ayında İsrail'e 300'den fazla füze ve insansız hava aracı fırlattı.

Ağustos ayının ilk haftası bu eylemin tekrarlanıp tekrarlanmayacağını düşünmekle geçti. Doğrudan çatışmaya karşı tabu yıkılmış gibi görünüyor. İran'dan gelen son söylemler risk alma konusunda yeni bir istekliliğe işaret ediyor.

İranlı diplomatlar Arap mevkidaşlarıyla yaptıkları görüşmelerde tavizsiz bir tutum benimseyerek bölgeyi topyekûn bir savaşa sürüklese bile İsrail'e misilleme yapma sözü verdiler. Benzer şekilde Hizbullah lideri Hasan Nasulllah da 6 Ağustos'ta yaptığı bir konuşmada bu düşünceyi yineleyerek "sonuçları ne olursa olsun" Şukur'un intikamını almaya yemin etti.

İran ve müttefikleri kumar oynamaya daha istekli oldularsa, bunun nedeni İsrail'in ölçüsüzleşmesidir.

Hamas savaşçılarının bin 200'den fazla İsrailliyi katlettiği ve giderek genişleyen bir savaşı başlattığı 7 Ekim'den bu yana İsrail bir dizi suikast gerçekleştirdi. Suriye ve Lübnan'daki İranlı subayları, Hizbullah'ın güney Lübnan'daki seçkin Rıdvan gücünün komutanlarını ve Gazze, Beyrut ve Tahran'daki üst düzey Hamas liderlerinin çoğunu vurdu.

Suikast İsrail için yeni bir taktik olmasa da Başbakan Benyamin Netanyahu görevde olduğu uzun yıllar boyunca üst düzey suikastlar düzenlemek konusunda isteksiz davranmıştı. Ancak bu ihtiyat 7 Ekim'den bu yana buharlaştı. İsrail'in bakış açısına göre Hamas yapacağını yaptı, Hizbullah ve İran destekli diğer gruplar da savaşa katılmış durumda.

Suikastların bölgesel bir tırmanışa neden olmasından korkmaya gerek yok: tırmanış zaten burada.

Buna bir de Netanyahu'nun kişisel ve siyasi hesaplarını ekleyin. İsrailliler 7 Ekim'in intikamını almak istiyor ve suikastlar başbakanın düşen popülaritesini yeniden canlandırmaya çalışmasının bir başka yolu.

Bu arada İsrail'in güvenlik şefleri için bu tür cinayetler, yeteneklerini kaybetmediklerini kanıtlamak için bir fırsat. Şam'daki İran büyükelçiliği yerleşkesine yapılan saldırı İran'ı karşılık vermeye zorladı.

Nisan ayındaki saldırısı çok az hasara yol açmıştı. Mermilerin çoğu Batı ve Arap ordularından oluşan geçici bir koalisyon ya da İsrail'in hava savunma sistemleri tarafından düşürüldü. Ancak fiziksel hasar, saldırının en iyi ihtimalle ikincil bir hedefiydi.

İran'ın asıl amacı bir işaret koymaktı: topraklarına yapılacak herhangi bir saldırıya aynı şekilde karşılık verilecekti. İsrail bu işareti görmezden geldi. 

Heniye suikastı ile Şam'daki büyükelçilik saldırısı arasında kesinlikle farklar vardır.

Heniye İran topraklarında öldürülmüş olsa da İranlı değildi. İsrail her iki olayın da sorumluluğunu üstlenmedi, ancak Heniye'nin suikast yöntemi -görünüşe göre misafirhanesine gizlice yerleştirilen bir bomba- suları bulandırdı.

İsrailli yetkililer bunun İran'ı dramatik bir misilleme eyleminden caydıracağını umuyor. Ancak İran kararlı görünüyor. Eğer geri adım atarsa İsrail'i caydıramayacağını kabul etmiş olacak. Yine de doğrudan bir karşılık vermeyi düşünürken rahatsız edici bir gerçekle yüzleşiyor.

Müttefiklere güvenmek sadece çatışmayı uzak tutmanın bir yolu değil, aynı zamanda konvansiyonel güçlerinin zayıflıklarını maskelemenin de bir yolu. İranlı diplomatlar İsrail'i topyekûn savaşla tehdit etse bile İran ordusu böyle bir çatışmayı yürütebilecek kapasitede olmayabilir.

İran'ın cephaneliğinde 3 binden fazla balistik füze bulunsa da bunların hepsi İsrail'e ulaşabilecek menzile sahip değil. Nisan ayında İsrail'e karşı kullanılan İmad gibi sıvı yakıtlı füzelerin yakıt ikmali ve fırlatılmaya hazırlanması için saatler gerekiyor; bu süre, bir düşmanın fırlatıcıları hedef almak için kullanabileceği bir süre.

İran ayrıca İsrail'e ulaşabilecek menzile sahip binlerce seyir füzesi ve insansız hava aracına sahip. Ancak bunların iki ülke arasındaki bin km'den fazla mesafeyi kat ederek İsrail'e yeterli uyarıyı verebilmeleri için saatlere ihtiyaçları var.

Bu mesafe aynı zamanda herhangi bir kara saldırısının da söz konusu olmadığı anlamına geliyor. Coğrafya önemli. İran, İsrail'e karşı ezici bir güç uygulayamayacak kadar uzakta.

Müttefik korkusu

Bazı müttefikleri de benzer bir sorunla karşı karşıya. Yemen'deki Ensarallah Temmuz ayında İsrail'in hava savunma sistemlerinden sızan uzun menzilli bir insansız hava aracını kullanarak İsrailli bir sivili öldürmeyi başardı. Ancak İsrail'e attıkları 200'den fazla füze ve insansız hava aracının çoğu geri püskürtüldü.

İsrail ile doğrudan çatışmaya girdiği yeni dönemde bile İran, en güçlü müttefiği olan Hizbullah'a güvenmek zorunda. Ancak Lübnanlı milisleri şimdi serbest bırakmak ikili bir risk taşıyacaktır. İsrail'in Lübnan'ı ağır bir bombardımana tutmasına ve muhtemelen işgal etmesine yol açacaktır.

İsrail, Lübnan toplumunda, ekonomisinde ve siyasi sisteminde derin kökleri olan Hizbullah'ı yok edemez. Ancak İran'ın onlarca yıldır geliştirdiği askeri yeteneklerine zarar verebilir.

Daha büyük endişe ise İsrail'in Lübnan'ı vurmakla yetinmeyebileceği. İsrail, Ensarullah'ın ölümcül insansız hava aracı saldırısına misilleme olarak 20 Temmuz'da Yemen'deki Hudeyde limanını bombaladığında sadece Ensarullah'ı caydırmaya çalışmıyordu. Aynı zamanda İran'a da bir mesaj gönderiyordu: Ne de olsa Hudeyde İsrail'e İran'ın büyük şehirlerinin çoğundan daha uzak.

İranlı stratejistler geriye dönüp baktıklarında Nisan ayında hata yapıp yapmadıklarını merak edebilirler. İsrail'e açtıkları yaylım ateşi caydırıcılık yaratmadı. Bunun yerine, müttefikleri ve kendileri için büyük bir risk oluşturarak savaşı bir kez daha tırmandırmak zorunda kalmış olabilirler. 

Çeviri: YDH