Haaretz: İsrail güçlü olduğunu sanıyor

img
Haaretz: İsrail güçlü olduğunu sanıyor YDH

Yakın tarihli bir analizde İsrailli bir diplomat, işgal rejiminin belirgin bir paradoksla boğuştuğunu, İsrail'in dünyaya yansıttığı güçlü imaja rağmen ABD'ye olan bağımlılığının daha önce hiç görülmemiş boyutlara ulaştığını bildiriyor.




YDH- Haaretz'den İsrailli diplomat Alon Pinkas, asimetrik ABD-İsrail ilişkisi sonucunda ortaya çıkan bir paradoksu analiz etti. 

Haaretz'deki Alon Pinkas imzalı makaleye göre, İsrail, ABD'ye ne kadar güvenle bağlanıyorsa, ABD çıkar ve politikalarından da o denli uzaklaşıyor.

İsrail gücüne daha fazla güvendikçe, politikaları Amerikan çıkarlarından giderek uzaklaşıyor ve bu güven, büyük ölçüde ABD'nin önemli diplomatik ve askeri desteğiyle besleniyor.

İsrail'in kendini güçlü görmesi ile ABD'ye olan güveninin artması arasında yatmakta olan paradoksu analiz eden Pinkas'a göre, İsrail'in İran politikası, Filistin soykırımı, Gazze'de devam eden savaş, Lübnan'daki potansiyel tırmanış, İsrail'in Çin'e karşı tutumu ve Rusya-Ukrayna savaşına yönelik tepkisi gibi kritik alanlarda ortaya çıkıyor.

Analizana göre, bu tür önemli anlaşmazlıkların ortaya çıktığı durumlarda, ABD ve İsrail genellikle Washington'un İsrail'in operasyonel sınırlarını netleştirmesini takiben fikir ayrılıklarını derhal çözmeye çalışıyor ve medyada sansasyonel kriz ifadeleri yer almadan çatlağı diplomasi ile örtüyorlar. 

Pinkas, bu noktada, gerçek kriz ve sansasyonel ifadelerin Netanyahu döneminde gerçekleştiğini, ABD-İsrail arasındaki güven ve itimadın zedelendiğini kaydediyor.

ABD-İsrail arasında, bahsedilen fikir ayrılıkları ve büyük anlaşmazlıklar listesinde neler var?

1975'te İsrail ve Mısır arasında Yom Kippur Savaşı sonrası Ford yönetiminin “ilişkileri yeniden değerlendirmesine” yol açan ayrılma görüşmeleri.

Reagan yönetiminin 1982'de Suudi Arabistan'a gelişmiş AWACS gözetleme uçakları satma kararı. 

George H.W. Bush yönetimi sırasında 1991-1992 yıllarında yaşanan kredi garantileri krizi.

Obama yönetimi sırasında 2015 İran nükleer anlaşması.

Biden yönetimi sırasında Ekim 2023'ten itibaren Gazze'de devam eden soykırım.

İsrailli diplomat Pinkas, saydığı bu krizler sırasında, ABD'nin çeşitli derecelerde baskı uyguladığını ancak İsrail'in başlangıçtaki güç ve geniş serbestlik algısı sonunda ABD'ye daha fazla bağımlı hale gelmesine yol açtığını söylüyor.  

Özel ilişki daha sonra stratejik ittifak olarak adlandırıldı

Soykırımcı rejimin kendisinde var olduğunu sandığı güç ve serbestiyetin, yalnızca ABD ile kurulan -alışılmış- bir simbiyotik ilişki olduğunu açıkça ortaya koyan İsrailli diplomat, 80'li yılların, Yom Kippur Savaşı ve Richard Nixon'ın İsrail'e büyük Amerikan dış yardımını kurumsallaştırması sırasında başlayan “özel ilişkinin” evrimine tanık olduğunu hatırlatıyor. 

1980'lerden bu yana ABD-İsrail ilişkileri İsrail'in stratejik sınırlarını çizen örtük bir çerçeve ile tanımlanıyor.

Pinkas, İsrail'in genellikle operasyonel esnekliği Amerikan çıkarları tarafından kısıtlanan bir topa benzediğini söylüyor.

İsrailli diplomat, ABD'nin son dönemde bölgedeki askeri varlığını belirgin bir şekilde arttırdığını, 7 Ekim'den sonra Doğu Akdeniz'e iki uçak gemisi saldırı grubu ve bir deniz keşif birimi konuşlandırdığını ve 13-14 Nisan'da 300'den fazla İran ve Ensarallah füzesi ve insansız hava aracını engellediğini ifade etti. 

Ağustos ayında Fuad Şukur ve İsmail Heniye suikastlarının ardından İran ve Hizbullah ile gerilim arttı, bu da ABD'nin İsrail'i desteklemek için bir uçak gemisi saldırı grubu ve F-22 savaş uçakları konuşlandırmak da dahil olmak üzere Körfez'deki askeri varlığını arttırmasına neden oldu.

ABD'nin İsrail'e son dönemdeki bu yüklü desteğini sorgulayan İsrailli diplomat, ''küçük top İsrail'in, büyük top Amerika ile çarpıştığında ortaya çıkan sürtüşmenin'' doğurduğu bir başka sonuç daha olduğunu vurguladı.

Pinkas'a göre, bugüne kadar, İsrail'in ulusal güvenliğinin temel ilkelerinden biri, hiçbir ülkeden, hatta ABD gibi stratejik bir müttefikten bile savunmasına yardımcı olmasını istememek olmuştu ancak bugün durum farklı.

Tüm bunlar olurken, hafta başında Amerika Birleşik Devletleri İsrail ile büyük bir kısmı 50 adet gelişmiş F-15'ten oluşan 20 milyar dolarlık şaşırtıcı bir silah anlaşması imzaladığını açıkladı

Bu jetler en erken 2029 yılına kadar tedarik edilecek ve Amerika'nın İsrail'e yaptığı yıllık askeri yardımın bir parçası olacak.

O yıl 10 yıllık yeni bir anlaşma yürürlüğe girecek ve müzakereler 2025 veya 2026'da başlayacak.

Pinkas, son dönemdeki ABD yardım pakedinin, mevcut paketi aşacağını ve bunun da zaten beklendiğini kaydetti. Bu şu demek, ABD, 10 senede İsrail'e 38 milyar dolar destek verecek.

İşte Alon Pinkas tam da bu noktada paradoksun hiçbir bu kadar net olmadığını söylüyor:

''İsrail kendini ne kadar güçlü hissederse, Netanyahu yönetimindeki İsrail'in gerçekte ne kadar müttefik olduklarını yeniden değerlendirmeye başlayan ABD'ye olan askeri ve diplomatik bağımlılığı da o kadar artıyor.''