İsrail ekonomisi krizde: 60 bin işletme kapanmanın eşiğinde

img
İsrail ekonomisi krizde: 60 bin işletme kapanmanın eşiğinde YDH

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Lübnan'a yönelik savaşı genişleterek bir kez daha kendi siyasi geleceğini riske atıyor. Gazze Şeridi'ne yönelik saldırının yol açtığı mali yük ve savaşın ekonomi üzerindeki etkileri, İsrail için giderek daha katlanılamaz hale geliyor.




YDH - Direnişin hesap sormaya başlamasıyla birlikte Hayfa ve ekonomik ağırlık merkezi Tel Aviv'in aldığı darbeler, önümüzdeki günlerin daha da zor geçeceğinin habercisi olabilir.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, yakın zamanda 2025 yılı bütçe planlarını sundu. Bu plan, savaş çabalarını finanse ederken harcamaların kısılmasını öngörüyor, ancak eleştirmenler bu kesintilerin Netanyahu'nun koalisyonunu korumak için bazı destekçilerini kayırdığına dikkat çekiyor.

Smotrich'in açıklamalarına göre, hükümet savaşın mali talepleriyle başa çıkmaya çalışırken, 2025 bütçesinde önemli harcama kesintileri yapılması planlanıyor.

Ancak özellikle Haredi cemaatine sağlanan mali ve sosyal avantajlar kamuoyunda daha fazla tartışmaya yol açıyor. Eleştirmenler, aşırı harcamaların mevcut koalisyonun devamını sağlamak amacıyla korunduğunu vurgularken, bazı finans uzmanları bu durumu tehlikeli bir gidişat olarak değerlendiriyor.

Hizbullah'ın hedef aldığı askeri üslerin ve Rafael silah şirketine yönelik saldırıların kamuoyundan gizlenmesi için uygulanan askeri sansüre rağmen, İsrailli gazeteciler ve uzmanlar ülkenin ekonomik bir krize doğru sürüklendiğini belirtiyor.

BDO'nun baş ekonomisti Chen Herzog, İsrail'in sadece savaşın doğrudan maliyetiyle değil, dolaylı etkileriyle de başa çıkması gerektiğini belirtiyor:

“Yatırımlar düşüyor, doğrudan yabancı yatırımlar azalıyor, yatırımcıların İsrail'e sermaye sağlama isteği zayıflıyor ve kredi derecelendirme kuruluşları İsrail'in notunu düşürüyor. İsrail, bu ekonomik şartlar altında ciddi bir resesyon riskiyle karşı karşıya.”

İsrail basını, tarım alanlarının yüzde 30'unun çatışma bölgelerinde yer aldığını ve bu durumun gıda ithalatı ihtiyacını 60 bin ton artırarak, tarım ürünleri fiyatlarında çift haneli artışlara neden olduğunu bildirdi.

Lübnan'daki gelişmeler ve İsrail'in saldırılarının ekonomik etkilerini değerlendiren İsrail basını, İsrail Borsası (TASE) ve devlet tahvillerinde ciddi düşüşler yaşandığını kaydetti. Şekel de değer kaybederken, yıllık enflasyon oranı yüzde 3,6'nın üzerine çıkarak tehlikeli bir seviyeye ulaştı.

Siyonist rejim, 80 bin Filistinli işçinin ülkeye girişini yasaklarken, inşaat sektöründeki büyük iş gücü açığını göz ardı etti. Bu durum konut arzının azalmasına ve fiyatların yükselmesine yol açtı.

Yüksek enflasyon nedeniyle, İsrail Merkez Bankası'nın faiz oranlarını düşürme ihtimali oldukça düşük. Şu anda kişi başına düşen büyüme oranı yüzde eksi 0,9. Bu da genel yaşam standartlarının düşmekte olduğunu gösteriyor.

İsrail'deki gıda israfı da kaygı verici bir noktaya ulaştı. Yıllık Liket raporuna göre, savaşın etkisiyle gıda israfı dramatik şekilde artarak İsrail ekonomisine yaklaşık 1 milyar şekel (275 milyon dolar) zarar verdi.

Tarımsal kıtlık nedeniyle sebze fiyatları yüzde 18, meyve fiyatları ise yüzde 12 oranında arttı. Özellikle gıda güvencesi olmayan haneler bu artan maliyetlerden büyük ölçüde etkileniyor. İsrail basınına göre, savaşın başlangıcından bu yana 150 bin tondan fazla gıda ürünü çöpe gitti ve bu kaybın maliyeti yaklaşık 670 milyon şekel (185 milyon dolar) oldu.

Tarım sektöründeki çöküş, ülkenin dört bir yanındaki marketlerde ve aile sofralarında etkisini göstermeye devam ediyor. En temel ihtiyaçlara ulaşmakta zorlananlar için bu kriz daha da derin bir hal alıyor. Rejimin yaşadığı kayıplar sadece ekonomik alanda değil, beyin göçü olarak da kendini gösteriyor.

Kudüs İbrani Üniversitesi'nde ekonomi profesörü ve İsrail Merkez Bankası danışmanı Alon Eisenberg, “Kıdemli doktorların çoğu hastaneleri terk ediyor. Üniversiteler ise kritik alanlarda öğretim üyesi bulmakta zorlanıyor. Bu insanların 30,000’i ayrıldığında, burada bir ülkemiz kalmayacak,” diyerek durumu özetliyor. Bu beyin göçü özellikle teknoloji ve sanayi sektörlerinde büyük hasara yol açıyor.

Ayrıca Coface BDI adlı araştırma şirketi, 2024 yılında 60 bin kadar şirketin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğini belirtiyor.