Avrupa, yine diplomatik ayak oyunlarıyla meşgul

img
Avrupa, yine diplomatik ayak oyunlarıyla meşgul YDH

Fransa, Lübnan’ı kendi planını kabul etmeye ikna etmeye çalışırken, İngiltere olası bir çatışma durumunda vatandaşlarını tahliye etmeye hazırlanıyor. İngiliz yetkililer, İsrail’in saldırılarına karşı harekete geçilmesi gerektiğini savunurken, hükümetin İsrail’e silah satışlarını durdurması çağrıları artıyor.




YDH - Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarını kınayarak, yüksek sivil kayıplarının saldırıların ayrım gözetmeksizin yapıldığını ve en ağır bedeli sivillerin ödediğini gösterdiğini belirtti.

Borrell, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Orta Doğu’da daha geniş çaplı bir savaştan kaçınılması gerektiğini vurgularken, çatışmaların tırmanmasının tüm bölge için büyük bir risk oluşturduğunu ifade etti.

New York’taki BM Genel Kurulu’nun 79. oturumunda, AB dışişleri bakanlarının katıldığı gayri resmî bir toplantının ardından basına konuşan Borrell, “En kötü sonuçlardan kaçınmak için acilen etkili diplomatik çabalara ihtiyaç var,” dedi.

Borrell’e göre, Orta Doğu’da istikrarı yeniden tesis etmenin yolu Gazze’de bir ateşkes sağlanmasından ve BM Güvenlik Konseyi’nin ‘uygulamada başarısız kaldığı’ 1701 sayılı kararının hayata geçirilmesinden geçiyor.

Avrupalı yetkili, “Neredeyse 20 yıldır bu kararın uygulanmasını talep ediyorum,” diyerek, Güvenlik Konseyi'nin meşruiyetini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu, çünkü üyelerinin ya hiçbir konuda anlaşamadığını ya da anlaştıklarında bile uygulamada başarısız olduklarını dile getirdi.

Bir dizi Avrupa ülkesinin dışişleri bakanları, yeni mülteci dalgasını tetikleyebilecek bölgesel bir savaş konusunda defalarca uyarılarda bulunurken, Avrupa’da Lübnan dosyasının, Fransız diplomasisinin sorumluluğunda olduğu görülüyor. Fransa, Lübnan ile İsrail arasındaki inişli çıkışlı ilişkileri yönetme çabasında önemli bir rol oynuyor.

Geçtiğimiz hafta boyunca Paris’te yoğun diplomatik faaliyetler sürerken, Fransız dışişleri ve savunma bakanları ile diğer üst düzey yetkililer, Tel Aviv ve Beyrut’a birden fazla ziyaret gerçekleştirdi. Aynı zamanda, Fransız yetkililer, sürdürülebilir bir çözüm için geçici bir ateşkesin müzakere edilmesi adına Amerikalı meslektaşlarıyla sürekli temas halindeydi.

Fransız ve Amerikalıların bu konuda ortak bir görüşe sahip oldukları ve 1701 sayılı kararın uygulanması gerektiği yönünde hemfikir oldukları belirtiliyor. Buna göre, Fransız önerisi Hizbullah’ın askeri güçlerinin Mavi Hat’tan 10 kilometre çekilmesini içerirken, Amerikalılar bu mesafeyi 7 kilometre olarak talep ediyor.

Ayrıca, Lübnan ordusunun BM Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL) ile koordineli bir şekilde güneyde geniş bir alanda konuşlanması, İsrail Hava Kuvvetleri’nin Lübnan’daki uçuşlarına son vermesi ve İsrail-Lübnan müzakerelerinin başlaması da planın bir parçası.

Amerikalılar, planın iktisadi teşvikler içermesini talep ederken, Fransızlar daha ziyade güvenlik boyutuna odaklanıyor. İsrail’in endişelerini hafifletecek ve Gazze ile bağlantılı cepheleri kapatacak kalıcı düzenlemelere ulaşmayı hedefleyen Fransa, bu fırsatı değerlendirerek bir ilerleme kaydetmek istiyor.

El-Ahbar gazetesinin Fransız kaynaklarına göre, Şebaa Çiftlikleri’nin bu aşamada gündeme alınmadan, Hizbullah ve İsrail arasında üç gün içinde güçlerin geri çekilmesi koşuluyla hemen ateşkes yapılması ve on gün içinde sınır belirleme görüşmelerinin başlaması öneriliyor.

Buna ek olarak, Paris, Nisan 1996 mutabakatından sonra kabul edilen formül uyarınca, güvenlik düzenlemeleri için Lübnan ve İsrail’in yanı sıra Fransa ve ABD’nin de yer alacağı bir izleme mekanizması kurulmasını istiyor.

Fransızlar, Lübnan tarafını kendi planlarını kabul etmeye ikna edebileceklerine inanırken, Amerikalı ortaklarının İsrail’i ikna edeceğine güveniyor. Moskova ve Pekin ekseninin, UNIFIL’in görev süresinin uzatılması için yapılacak oylamada çekimser kalmasının bu süreci engelleyebileceği düşünülerek, doğrudan ilgili taraflarla Güvenlik Konseyi'ne gitmeden çalışma konusunda gizli bir fikir birliği bulunuyor.

Fransa, Lübnan ile sömürge döneminden gelen tarihi ve kültürel bağlarının yanı sıra, UNIFIL’de görev yapan 700 askeriyle sahada önemli bir varlık gösteriyor. Ayrıca, Fransa, Lübnan, Hizbullah ve hatta Washington arasındaki mesaj trafiğinde İran ile hassas olmayan kanallar üzerinden iletişim kuruyor.

Almanya ve İtalya’nın da Fransız diplomatik çabalarını desteklediği belirtiliyor.

İsrail’in Lübnan’a saldırısının başlamasının hemen ardından İngiltere, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’taki iki askeri üssüne müdahale gücü gönderdi. Bu güç, çatışmaların büyümesi durumunda İngiliz vatandaşlarının tahliyesine yardımcı olmak üzere Sınır Güvenlik Gücü subayları ve Dışişleri Bakanlığı personeli tarafından destekleniyor. Akrotiri üssünde konuşlu hava kuvvetleri ve Kraliyet Donanması’na ait iki gemi de bölgede hazır bekletiliyor.

İngiltere, Lübnan’a seyahat etmeyi planlayan vatandaşlarını uyarırken, Lübnan’da bulunanlardan da bir an önce ülkeyi terk etmelerini istedi. İngiltere Savunma Bakanı John Healey, Londra basınına yaptığı açıklamada, “Son saatlerde ve günlerde yaşananlar, bölgedeki durumun ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Mesajımız nettir: Lübnan’daki İngiliz vatandaşları hemen ülkeyi terk etmeli,” dedi. Healey, daha fazla can kaybını önlemek için tüm tarafları çatışmayı genişletmemeye çağırırken, hükümetin ordunun İngiliz vatandaşlarını korumak için hazır olduğunu belirtti.

İskoçya Başbakanı John Swinney, bölgede bağlayıcı bir BM ateşkes kararının alınması çağrısında bulunurken, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, BM’de yaptığı konuşmada sadece Lübnan ve Gazze’deki şiddetin sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Ancak İşçi Partisi içindeki bazı milletvekilleri ve taban örgütleri, hükümetin İsrail’e yönelik silah satışlarını durdurması gerektiğini savunarak Starmer’ı eleştirdi.

Eski İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, “Bölgesel bir savaşın eşiğindeyiz, zira İsrail’e hiçbir yaptırım uygulanmadan zorbalık yapma izni verildi,” diyerek, İngiltere’nin Tel Aviv’e yaptığı tüm silah satışlarının derhal durdurulması gerektiğini belirtti. Leeds Doğu Milletvekili Richard Burgon da bu düşünceyi yineleyerek, “İsrail’in Lübnan ve Gazze’de ateşkes tekliflerini sürekli olarak reddetmesi karşısında hükümetimiz, İsrail’e silah satışlarını durdurmak için derhal harekete geçmelidir,” ifadelerini kullandı.

Barış yanlısı 12 sivil toplum örgütünden oluşan Stop the War Coalition’ın sözcüsü, İngiltere’nin şiddeti durdurmaya yönelik çağrısının ‘çok az ve çok geç’ olduğunu belirterek, “İsrail’e yüzlerce sivili cezasız bir şekilde öldürebileceği mesajı verildi. İsrail uçaklarının Lübnan’ı bombalamaya devam etmesi şaşırtıcı değil. Hükümet, kalıcı bir ateşkes talep etmeli ve İsrail’e silah satışını derhal durdurmalıdır,” diye konuştu.

Barış ve Adalet Projesi adlı merkez sol grup, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun ABD ve Fransa’nın ateşkes önerilerini reddetmesinin ardından, ‘Orta Doğu’da kalıcı barışa giden yolun bir parçası olarak İsrail’e yapılan tüm silah satışlarının askıya alınması gerektiğini’ söyledi.