ABD elçisi Amos Hochstein’ın Lübnan ve İsrail arasında bir ateşkes sağlamak için yürüttüğü görüşmelerde önemli ilerlemeler kaydedildi, ancak Siyonist rejimin 'hareket serbestisi' ve sınır denetleme komitesi gibi temel konularda anlaşmazlık sürüyor.
YDH - ABD Başkanı Joe Biden'ın özel temsilcisi Amos Hochstein, dün Beyrut’taki görüşmelerini tamamlayarak Tel Aviv’e geçti.
Lübnan ziyaretinde müzakere edilen konuların bir kısmında "ilerleme kaydettiğini" belirten Hochstein’ın açıklamaları, İsrail’in niyetleri konusundaki şüpheler nedeniyle ihtiyatla karşılandı.
Ziyaretin ardından Lübnan’da, 1701 sayılı BM kararının uygulanmasına dair mekanizmaların müzakere edilip edilmediği ve sınırların statüsüne yönelik tartışmalarda ilerleme sağlanıp sağlanamayacağına dair spekülasyonlar başladı.
El-Ahbar gazetesinin haberine göre Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri ve danışmanı Ali Hamdan ile yapılan görüşmelerin yanı sıra ABD Büyükelçiliği’nde gece boyunca devam eden temaslarda, Hochstein’ın İsrail’in kabul edebileceği bir çerçeve üzerinde çalıştığı belirtildi.
Görüşmelerde İsrailli yetkililer ile ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ekibinden bazı isimler arasında telefon diplomasisi yürütüldüğü de kaydedildi.
Hochstein, Beyrut’taki ikinci Berri görüşmesinin ardından, “İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes üzerinde çalışmaya devam etmek üzere Tel Aviv’e gidiyorum. İlave ilerleme sağladık ve bunu tamamlamaya çalışacağız,” dedi.
Fakat ateşkes müzakerelerindeki tıkanma noktalarını kamuoyuyla paylaşamayacağını vurgulayarak, “Adım adım ilerleyeceğiz,” şeklinde konuştu.
ABD Dışişleri Bakanlığı da akşam saatlerinde yaptığı açıklamada, Lübnan’daki ateşkes çabalarında ilerleme kaydedildiğini teyit etti.
ABD Büyükelçiliği’nde yapılan gece görüşmelerinde, taslak anlaşmanın kritik noktaları masaya yatırıldı. Bu konular arasında sınırların kesinleşmesi, anlaşmanın uygulanma tarihleri ve savaşın durdurulmasına yönelik maddeler yer aldı.
Lübnan tarafı, Mavi Hat’ın sınır olarak kabul edilmesi, İsrail’in ihlal kabul edilen noktalardan çekilmesi ve ihtilaflı noktaların kayda geçirilmesini talep etti.
Anıy zamanda, İsrail’den ateşkes sonrası tüm Lübnan topraklarından hızlı ve eş zamanlı çekilme için kesin bir takvim belirlemesi istendi.
Lübnanlı müzakereciler, İsrail’in geri çekilme taahhüdü olmaksızın bir ateşkesin mümkün olmadığını vurguladı.
Esirlerin serbest bırakılması ve direniş şehitlerinin naaşlarının teslim edilmesi gibi şartlar, Lübnan’ın pozisyonunun temelini oluşturdu.
İsrailli kaynaklara göre, iki temel anlaşmazlık (İsrail’in Lübnan’daki hareket serbestisi talebi ve sınır bölgelerinde denetleme komitesinin oluşturulması) noktası hâlâ çözülememiş durumda.
Rejim, hareket serbestisini "müzakere konusu edilemez bir kırmızı çizgi" olarak tanımlarken, bu konunun ABD ile yapılacak bir yan anlaşmaya dâhil edilebileceği belirtildi.
Hochstein, taraflar arasında ciddi ilerleme sağlandığını ancak kalan konuların kesin çözüm için kararlı adımlar gerektirdiğini ifade etti.
Hochstein’ın İsrail’e, Lübnan ile yapılacak ateşkesin ihlal edilmesi durumunda ABD’nin İsrail’in misilleme hakkını destekleyeceğini belirten bir güvence verdiği iddia edildi.
Lübnan’daki olumlu resmi tutuma rağmen, İsrail’in anlaşmayı reddedebileceği ihtimali hâlâ güçlü bir endişe kaynağı.
Özellikle İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, Gazze’deki çatışmalarla ilgili BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes çağrısını engellemesi, müzakerelerin geleceğine dair şüpheleri artırdı.
İsrail basınından Kan televizyonu, ateşkes taslağının yüzde 90’ının üzerinde uzlaşıldığını bildirirken,
Yediot Aharonot, kalan detayların çok hassas olduğunu vurguladı. Lübnan tarafı, kendi gözlemlerini ve taleplerini Amerikalılara sunduğunu ve bu aşamada topun artık İsrail’in sahasında olduğunu ifade etti.
Hochstein, Lübnan’daki görüşmeleri sırasında önemli siyasi figürlerle de bir araya geldi. Lübnan Kuvvetleri Partisi Başkanı Semir Caca ile yapılan görüşmede Caca, BM kararları ve Taif Anlaşması’na dayanmayan bir çözümün Lübnan’a fayda sağlamayacağını belirtti.
Görüşmeler, Lübnan içindeki siyasi dengelerin korunması ve müzakerelerin ortak bir zeminde ilerlemesi adına kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.