Kızıldeniz dosyasındaki yeni gelişme, Sanaa'nın deniz kuvvetlerinin karasuları üzerindeki kontrollerini sıkılaştırması ve uluslararası deniz hukukuna uygun olarak seyrüsefer yönetmeliklerini uygulamaya koyması, daha önce benimsenen geçiş için açık kapı politikasının kesin olarak sona erdiğini gösteriyor.
YDH- El-Ahbar’ın bildirdiğine göre, geçtiğimiz birkaç gün içinde, İsrail'e bağlı olmayan düzinelerce ticari gemi, yaklaşık bir yıl boyunca uzak durdukları Kızıldeniz ve Babülmendep’e geri döndü.
Ancak geri dönen gemilerin varış noktası, güvenli geçişlerini sağlamak amacıyla işgal altındaki Filistin limanlarının dışındaydı.
Sanaa merkezli Yemen hükümeti, Gazze savaşı sırasında İsrail'e deniz ablukası uygulamış ve İsrail'e yük taşıyan gemilerin Kızıldeniz'den geçişine izin vermemişti.
Kıyı kenti Hudeyde'deki denizcilik kaynakları el-Ahbar'a Kızıldeniz'deki ticari gemi trafiğinin geçen hafta arttığını bildirdi.
Uluslararası nakliye şeridinden geçen tüm gemilerin Sana'a Deniz Kuvvetleri tarafından belirlenen koşullara uymaya istekli olduklarını belirttiler:
“Sana'a merkezli Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik devriyeleri, Yemen deniz hukukuna uygun olarak Zübeyr Adaları yakınlarında seyreden gemilere koruma sağlamaktadır.”
Uluslararası nakliye şirketleri Sana'daki “İnsani İşler Merkezi”nden e-posta yoluyla olumlu mesajlar aldılar ve Gazze'de ateşkes anlaşmasının uygulanmasının ardından Yemen güçlerinin Kızıldeniz'deki gerilimi azalttığını ve operasyonların İsrail gemileriyle sınırlı kaldığını teyit ettiler.
Kızıldeniz'de tansiyonun yeniden yükselmesinin Yemen'e yönelik olası Amerikan-İngiliz-İsrail saldırılarıyla bağlantılı olduğunu belirttiler.
Bu durum Sanaa'nın Gazze anlaşmasının uygulanmasını izlemeye devam ettiği, Amerikan ve İsrail medyasının denizcilik faaliyetlerinin tehdit altında olduğu yönündeki söylemlerine karşı çıktığı ve aynı zamanda İsrail varlığına karşı deniz ablukası da dahil olmak üzere çeşitli konularda Gazze'deki direniş hareketleriyle koordinasyonu sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı.
El-Ahbar, İbrani medyasının ablukanın Şubat ortasına kadar kaldırılacağı yönündeki beklentilerine rağmen İsrail'in henüz Refah sınır kapısındaki ablukanın kaldırıldığını duyurmadığını, bunun da Sanaa'nın ateşkesin uygulanmasını yakından izlediğini gösterdiğini kaydetti.
Buna ek olarak, özellikle ABD'nin Suudi-Emirlikler koalisyonu ile işbirliği içinde Ensarullah hareketinin finansman kaynaklarını kesme bahanesiyle Hudeyde limanına yönelik provokasyonları ışığında, Sanaa güçlerini tetikte olmaya iten çeşitli faktörler söz konusu.
Son veriler, Sanaa'nın birkaç Amerikan ve İngiliz ticari gemisinin geçişine zımnen onay vermesinin ardından Kızıldeniz'de sükunetin devam etmesinin önümüzdeki günlerde ABD, İngiltere ve İsrail'in atacağı adımlara bağlı olacağını gösteriyor.
Bu arada, ABD'nin bir dizi Amerikan savaş uçağını sergilemek için bir fırsat olarak kullandığı Hong Kong bandıralı “ASL Bauhinia” gemisinin motorunda Pazartesi akşamı çıkan yangının da gösterdiği gibi, ABD Donanması'nın da Kızıldeniz'de varlığını sürdürmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Bir dizi uluslararası denizcilik şirketi Kızıldeniz'den kaçınmaya devam ederken, Lloyd's List Intelligence'ın verileri Babülmendep’e dönen gemi sayısının geçen hafta %4 artarak toplam 223'e ulaştığını gösteriyor.
Deniz trafiğinin normale döneceğine dair iyimserliğe rağmen Kızıldeniz ve Aden Körfezi Ortak İzleme Komitesi son haftalık raporunda istikrarın artmasının Yemen'deki barış anlaşmasında ilerleme kaydedilmesine ve gemiler ile altyapının saldırılardan korunmasına bağlı olduğunu belirtti.