Irak’ta direniş ve terör, çok çeşitli ve karmaşıktır. Bir başka deyişle, işgalciler yüz yüze gelmedikleri tanıdık olmayan bir düşmanla karşı karşıya bulunmaktadır.
ABD’nin uluslar arası hukuku çiğneyerek 2003 yılının Mart ayında Irak’a karşı gerçekleştirdiği savaş, Ortadoğu’da büyük bir bunalıma sebep olan tek taraflı bir adım olması dolayısıyla dünya kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Fakat bundan daha şaşırtıcı olanı Saddam rejiminin üç hafta gibi kısa bir süre içerisinde devrilmesi ve Cumhuriyet Muhafızları ordusunun bir anda ortadan kaybolmasıydı. Çünkü bu ordunun Bağdat’ı son hattına kadar ve Saddam’ı da son anına kadar işgalci ABD ve koalisyon güçlerine karşı savaşarak koruyacağı düşünülüyordu.
Irak’ın işgal edildiği üç yıl boyunca her gözlemciyi meşgul eden ve öyle görünüyor ki hâlâ da cevap verilemeyen soru şu oldu: Selahaddin, el-Enbar ve Musul’daki Saddam ailesine yakın kabilelere bağlı Saddam’ın en güçlü ve en profesyonel ordusu olan Cumhuriyet Muhafızları, niçin mevzilerini bu şekilde aniden terk etti ve Saddam ordusunun itibarını yok ederek Irak’ın çabucak işgal edilmesine sebep oldu? Bu yazıda bu soruya cevap verilmeye ve Irak’taki jeopolitik güvensizliğin açıklanmasına çalışılacak.
Irak’taki jeopolitik güvensizlik
Irak’ta direniş ve terör, çok çeşitli ve karmaşıktır. Bir başka deyişle, işgalciler yüz yüze gelmedikleri tanıdık olmayan bir düşmanla karşı karşıya bulunmaktadır. ABD’liler gerçekte kimle savaştıklarını bilmemektedirler. Şu an Irak, ABD’nin Irak’taki varlığına, programına ve hedeflerine karşı olan kişilerin oluşturduğu bir cephedir. ABD, Irak’ta en gelişmiş silahları kullanıyor olsa da düşmanı tanıyamamasından dolayı bunalımı kontrol edememektedir.
Irak’taki savaşın şekli şunu ortaya koyuyor ki, ABD’nin kullandığı her taktiğe karşı, savaşçılar da yeni bir taktik yaratıyor ve onlara yeni darbeler vuruyor. Elbette şu önemli noktayı gözden uzak tutmamak gerekmektedir: ABD Irak’taki tüm güvenlik sorumluluğunu üstlenmiş olduğu için hedef oluşturmakta ve direnişçilerin ve teröristlerin de bu konuda rol oynamasına sebep olmaktadır. Bu konuda birçok örnek vermek mümkündür. Bu cümleden ABD’liler, Irak’ta üç seçim gerçekleştirerek Irak’taki güvensizliği en aza indirmeye çalıştılar ve bunda başarılı da oldular. Ama Amerikalılar, Irak’ın hassas bölgelerinde direnişçilerin ve teröristlerin nüfuzlarını kırdılarsa da bir şekilde onlara başka bir yön vererek onların başka bölgelerde etkinlik kurmasına sebep oldular. Örneğin bilindiği gibi Samerra kentinde bütün kontrol ABD’lilerdeydi ve olay günü ABD’lilerin kenti Irak güvenlik güçlerine teslim etmesi kararlaştırılmıştı. Aynı şekilde teröristlerin, Irak’ın kuzeyinden Şii ve orta bölgelerine hareketinin, Kazımeyn köprüsünde meydana gelen olayın ve Sadr semtinde yaşanan katliamların ABD’nin bilgisi dışında gerçekleşmesi mümkün olamazdı.
Irak’taki teröristleri ve direnişçileri şu şekilde gruplandırmak mümkün:
1-Dışarıdan Irak’a gelen, el-Kaide gibi ideolojik bakış açısına sahip aşırı gruplar: Bunlar muhalif gruplar içerisinde küçük bir yüzdeyi oluşturmaktadır. Bunlar, bele bağlanan patlayıcılarla, patlayıcı yüklü arabalarla daha çok Şii ve Kürt sivil halka yönelik intihar eylemleri şeklinde terör saldırıları yapmaktadırlar. Polisin, ordunun ve ABD’nin kontrol noktaları da bu grupların hedefi olmaktadır.
2-Özellikle Sünni bölgelerde, ABD saldırıları sebebiyle yakınlarını kaybetmiş olan ve ABD’ye intikam duyguları besleyen Irak halkının oluşturduğu direniş grupları: Bu grupların saldırıları intihar eylemleri şeklinde olmamaktadır.
3-Baasçı güçlerden oluşan Cumhuriyet muhafızları ve savaş sırasında birden bire ortadan kaybolan ordu birlikleri: Bunlar şu an güçlü bir örgütlülüğe ve komutanlığa sahiptirler. Gizli bir örgütlülüğe ve Saddam döneminde gizlenmiş askeri teçhizata sahip olan bu grup çoğunlukla Irak’ın batısında bulunmaktadır. Irak’ta en teknik ve en profesyonel silahlı saldırıları düzenleyenler de bunlardır. Bu grubun eylemleri de intihar saldırıları şeklinde olmamaktadır. Saddam döneminde Şii, Sünni ve Kürt ayrımı yapmadan halka yönelik en vahşi işkenceleri gerçekleştiren bu grup açısından şu anki düşman, ABD askerleri ve Irak devletiyle ilişkili olan kesimlerdir. Bu grup, Saddam’ın devrilmesiyle her şeyini kaybetmiştir ve bu grubun varlığı, Baas rejiminin yeniden ihya edilmesine bağlıdır. Onların, askeri alandaki ve istihbarat konusundaki yetenekleri ve tecrübeleri sayesinde Irak içindeki güçlerini Irak dışındaki organları tarafından istihdam edip yönettiği söylenebilir. Bunların Irak dışına çıkmasının en büyük sebebi, Saddam döneminde halka yönelik baskı ve işkenceler yapmalarından dolayı tanınma ihtimallerinin yüksek olmasıdır.
4-Irak’taki karışık ortamdan yararlanarak adam öldürme ve adam kaçırma gibi eylemler yapan haydut gruplar: Bunların bazen üçüncü bir taraftan para alarak bombalama veya adam öldürme gibi siyasi suçlar işledikleri de görülmektedir.
5-Kendilerini direniş güçleri diye adlandıran, Irak’ın Sünni kesimine mensup cihadî kişilerden oluşan gruplar: Bunlar dini ricalin ve âlimlerin gözetimi altında hareket etmekte şer’î heyetlerinin fetvaları doğrultusunda işgalcilere ve işgalcilerle işbirliği yaptıklarını düşündükleri çevrelere karşı savaşmaktadır. Bu gruplar, masum sivil halka, mescitlere, kiliselere ve evliya kabirlerine saldırmaktan uzak durmakta işgalcilerin çıkarılmasını ve işgalcilerin nüfuzlarının sona ermesini hedeflemektedirler. Bu grup, daha çok 2. maddede belirtilen kesimlerden adam bulmaktadır. Fakat yazık ki bu grup askeri eylem ve istihbarat tecrübesine sahip değildir. Bundan dolayı da 3. maddede söz konusu edilen Basçı güçlerden yarım almak zorunda kalmakta ve Basçıların teknik üstünlükleri ve karmaşık taktikleri karşısında onların elinde bir araç haline gelmektedirler. Bu grup silahlı mücadele vermesine ve ilk başlarda siyasi süreçleri boykot etmesine rağmen, bu Sünni grupların daha sonra (bir kısmı onaylamasa da) siyasi süreçlere aktif olarak katıldıkları görüldü. Parlamentoda toplam olarak 55 sandalye kazandılar ve Irak’taki siyasi gelişmelerde Şiilerle ve Kürtlerle rekabete başladılar.
6-Mossad, CIA ve İngiliz istihbarat servisi unsurları. Bunlar, işgalcilerin varlığına gerekçe teşkil edecek bunalımlar gerektiği zaman çeşitli bölgelerde fitne ve kargaşa çıkarma konusunda etkili roller oynadılar. Bunların oynadıkları roller sayesinde ABD komutanları ve siyasi çevreleri, Irak’ın komşularını suçlayabildiler. Hatta bunların oynadığı rol sayesinde dünyadaki tüm el-Kaide militanlarının Irak’a çekilmesi ve “terörizmle savaşın” tek bir cephede sürdürdüler.