
YDH- Islamic World Haber Ajansı'nda yer bulan analiz, Trump Koridoru'nun sadece bir ulaşım veya ekonomik proje değil, ABD’nin bölgesel hâkimiyet stratejisinin bir uzantısı olup olmadığını tartışıyor. Koridorun açılmasıyla ABD’nin bölgedeki varlığını meşrulaştıracağını, NATO-Türkiye hattı üzerinden yeni bir nüfuz alanı oluşturacağını belirten platform, bu sürecin, Rusya’nın etkisini sınırlayacağı ve İran’ın güvenlik kaygılarını artıracağını ifade ediyor. ABD’nin jeopolitik projeleri “ekonomik kalkınma” söylemiyle maskelediği gerçeğinin altını çizen analize göre, bu stratejinin Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan gibi ülkeleri büyük güç rekabetinin araçları haline getirme tehlikesi de var.
Son yıllarda, özellikle de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Ermenistan’a karşı zaferiyle sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı’ndan bu yana, Bakü’yü Ermenistan’ın Syunik eyaleti üzerinden Nahçıvan’a bağlayacak olan Trump Koridoru’nun oluşturulması, bu önemli ve stratejik bölgede yeni bir jeopolitik mücadeleye dönüştü.
Bu arada Azerbaycan Cumhuriyeti, askeri gücünü kötüye kullanarak ve Türkiye ile Siyonist rejime güvenerek iddialı jeoekonomik hedeflerinin peşinden koşuyor; bu da elbette İran ve Rusya’nın güçlü muhalefetiyle karşılaşıyor.
Donald Trump’ın arabuluculuğunda Washington’da imzalanan ve ABD’nin bu projeye dahil olmasına yol açan barış anlaşması, konuya yeni bir karmaşıklık katmanı ekledi.
Washington Anlaşması’na göre bu koridorun adı “Trump Barış ve Refah Yolu” (TRIPP) olarak değiştirilecek ve 99 yıllığına bir Amerikan şirketine kiralanacak.
Bu projenin hedeflerine ve Bakü–Ankara ekseninin Batı ile son dönemdeki iş birliğine daha yakından bakıldığında, Trump Koridoru'nun bölgesel ve bölge ötesi stratejik sonuçları olabilecek, yeni bir çok kutuplu dünya düzeni mücadelesinin parçası olduğu görülüyor.
Elbette Bakü yetkilileri bu saikleri örtbas etmeye ve İran veya Ermenistan için bile faydalı olabilecek ekonomik ve transit yönlerine daha fazla vurgu yapmaya çalıştılar.
Ancak mesele bundan ibaret değil; Batı’nın çabaları, Çin–Rusya–İran eksenini kontrol etmek için bir “Türkiye–NATO” ittifakı oluşturmaya odaklanmış durumda.
Bu koridorun ekonomik ve transit etkileri hakkında çok şey yayınlanmış olsa da, anlaşmanın güvenlik ve siyasi yönleri hakkında çok az araştırma yapılmıştır.
Belirtildiği gibi, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu projeye katılımı ekonomik hedef ve saiklerin ötesine geçmiştir ve bu durum koridorun inşası ile sonuçları üzerinde etkili olabilir.
Washington’daki iktidardaki siyasi sistemin “hakim ve kapitalist” yapısı nedeniyle sınır ötesi bölgede ekonomik ve güvenlik meselelerinin iç içe geçtiği unutulmamalıdır.
Bu nedenle Zengezur'daki projedeki niyet ve eylemleri analiz ederken bu husus dikkate alınmalı; bunları birbirinden ayırmak biraz basitleştirici olacaktır.
Öncelikle, Kafkasya ve Orta Koridor’un ABD için öneminin, özellikle Ukrayna Savaşı gibi jeopolitik gelişmeler nedeniyle geçmişe kıyasla birkaç kat arttığı belirtilmelidir.
Ukrayna Savaşı’ndan sonra, Kafkasya üzerinden “Kuşak ve Yol” girişiminin Orta Koridoru’nun önemi daha da güçlenmiştir.
Bu projenin kuzey koridoru, Ukrayna Savaşı nedeniyle güvenli değildir ve ABD, Orta Koridor’un İran kolunu geliştirmekle ilgilenmemektedir.
Bu nedenle Çin’in Avrupa’ya bağlantısı çoğunlukla Türkçe konuşan ülkeler —yani Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye üzerinden— olacaktır. Elbette Orta Koridor’un geliştirilmesi, Batı’nın Trans-Hazar doğalgaz boru hattı veya Orta Asya’dan savunma sanayinde kullanılan nadir toprak elementlerinin transferi gibi diğer ekonomik–güvenlik projelerine de olanak sağlayabilir.
Aslında başta ABD olmak üzere Batı’nın hedefi, hem Rusya ve Çin’i Çin–Avrupa ticaretinden dışlamak hem de Çin ile Orta Asya arasındaki alışverişi sürdürmek amacıyla Orta Koridor’u, yani “Turan”ı geliştirmektir.
Ancak Washington bununla yetinmiyor ve Trump Koridoru’nun önemli bir parçası haline geldiği Orta Koridor’u da kontrol altına almaya çalışıyor.
Aslında Trump’ın, Trump Koridoru’na girişinin üç güvenlik ve ekonomik hedefi vardır:
- İran sınırının sıfır noktasına yerleşerek ülkenin güvenlik ve askeri hareketlerini izlemek,
- Rusya’nın kendi arka bahçesindeki etkisini azaltmak ve Ukrayna’ya karşı Kafkasya kartını oynamak,
- Çin’e baskı yapmak için Orta Koridor’u kontrol altına almak.
Görüldüğü üzere bu projenin güvenlik sorunları İran ve Rusya için özellikle kritik önem taşıyor; bu durum Moskova ile Tahran’ın ortak tutumunu açıklayabilir.
Şüphesiz ki ABD, bölge için önemli sonuçlar doğurabilecek böylesine önemli ve çok boyutlu bir proje için askeri casusluk yeteneklerini ve araçlarını mühendislik ekipleriyle birlikte kullanacaktır.
Askeri ve finansal hakimiyet arasındaki etkileşimin yalnızca akademik bir mesele olmadığı; aksine ABD merkezli mevcut küresel finans sistemi için bir hayatta kalma meselesi olduğu unutulmamalıdır.
Dolayısıyla ABD askerî güçlerinin İran ve Ermenistan sınırına, yani Trump Koridoru’na konuşlandırılması bir tür askerî üs olarak değerlendirilebilir
Son araştırmalar, yabancı askeri üslerin bölgesel ittifaklar oluşturarak ABD’nin ekonomik çıkarlarını destekleyebileceğini göstermektedir. Tersine, askeri işgal yoluyla edinilen yabancı askeri üslerin ABD ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri olmuştur.
Örneğin askeri işgal yoluyla edinilen yabancı askeri tesislerin ekonomik modelinde ev sahibi hükümet ile yurtdışında askeri üs kiralayan ülke arasında düşmanlık olasılığı bulunmaktadır. Bu nedenle ABD, Trump Koridoru meselesi için ittifaklar yoluyla askeri güç konuşlandırmayı sürdürmüştür.
ABD’nin Trump Koridoru’ndaki varlığının bir diğer güvenlik hedefi ve motivasyonu, kuzeybatı sınırlarındaki tekfirci güçleri İran’a karşı eğitmektir. Örneğin Rus yetkililerin iddialarına göre ABD, Suriye’nin El-Tanf kentindeki askerî üssünü bir “terörist eğitim merkezine” dönüştürmüştür.
Rusya Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narışkin, ABD güçlerinin El-Tanf üssünde 500 IŞİD üyesi ve “diğer tekfirciler”i eğittiğini; bunların Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetlerinden gelen göçmenlere öncelik vererek Suriye’deki Rus güçlerine karşı “terörist” eylemlerde bulunmak üzere eğitildiklerini söylemiştir.
Şimdi ABD bu modeli İran veya Kafkasya sınırlarında kullanırsa—özellikle aşırılıkçı grupların drone kullanımını yaygınlaştırması göz önüne alındığında— Rusya ve İran için ciddi güvenlik sonuçları doğurabilir.
Ayrıca tahminlere göre enerji kaynakları ve nadir minerallerin varlığı nedeniyle Orta Asya’nın önemi her zamankinden daha büyük olacaktır. Bu nedenle Batı’nın bu kaynaklardaki payını artırmak ve enerji ile askerî güvenliğini sağlamak için bölgeye erişmesi gerekecektir.
Rusya, Çin ve İran’ın bu bölgede yüksek nüfuza sahip olduğu ve Batı’nın buradaki varlığını güçlendirmenin bu ekseni zayıflatmanın bir yolu olacağı unutulmamalıdır. Dolayısıyla bölgede herhangi bir gerginlik yaşanması halinde ABD, Trump Koridoru’nu ve buraya aktardığı askerî teçhizatı lojistik olarak kullanabilir.
İran İslam Cumhuriyeti’nin eski Bakü Büyükelçisi Seyyid Abbas Musevi, hükümet toplantısında Trump Koridoru’nda faaliyet gösteren Amerikan şirketinin niteliği hakkında şunları söyledi:
“Bölgeler arası bir ülke, özel bir şirket aracılığıyla bölgemize kapılarını açıyor. Bu şirketlerin niteliğini de bilmiyoruz. Belki de ABD, bu şirketleri desteklemenin bir yolu olarak bölgeye askerî güçler yerleştirecektir; bu da tehlikeli olabilir ve kesinlikle İran, Rusya, Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye arasında yakın iş birliği gerektirecektir.”
Elbette son veriler ve eylemler, projede yer alan şirketin Azerbaycan’ın bu bağlamda askerî teçhizat satışına uyguladığı yaptırımların kaldırılmasından faydalanacak bir güvenlik–askerî şirket olma olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Azerbaycan’a silah sağlanması, aslında ABD’nin İran sınırlarında dolaylı bir varlığı anlamına gelmektedir.
Genel olarak ABD’nin Güney Kafkasya’daki ve Trump Koridoru’ndaki askerî varlığı hem kendisi hem de NATO için birçok avantaj sağlamaktadır. Zira bu şekilde Çin, Rusya ve İran’a karşı hareket edebilir ve Orta Asya ile Güney Kafkasya gibi iki stratejik bölgedeki jeopolitik ve jeoekonomik rolünü artırabilir.
Elbette bu, bölgenin istikrarını sağlama hedeflerine aykırı bir biçimde militarizasyonuyla örtüşmektedir ve sonuçları başta Ermenistan ve Azerbaycan olmak üzere bölgedeki küçük devletleri etkileyecektir.
Çeviri: YDH