Bu taktik, ABD Başkanı Richard Nixon’ın Soğuk Savaş döneminde kullandığı “Çılgın Adam Teorisi”ne oldukça benziyor.
Bu günlerde dünya kamuoyunun dikkati, ABD Başkanı Donald Trump’a çevrilmiş durumda.
Onun öngörülemez liderliği, uluslararası ittifakları bozdu, küresel ekonomik gerilimleri artırdı ve tehlikeli politikalara zemin hazırladı.
Trump, geleneksel müttefiklerine sırt çevirdi; Kanada’ya gümrük tarifeleri uyguladı veya tehdit etti.
Avrupa’yı NATO için daha fazla harcama yapmaya zorladı ve ticari tavizler talep etti. Ayrıca, Meksika ve Kolombiya’ya açık siyasi tehditlerde bulundu.
Ancak bu ekonomik ve siyasi saldırganlıklar, Trump yönetiminin desteklediği en tehlikeli proje karşısında önemsiz kalıyor: Gazze’deki Filistinlileri tehcir etme planı.
Bu plan, Siyonist yayılmacı emellerden kaynaklanıyor ve sömürgeci zihniyetin bir yansımasıdır.
Gerçek amaç daha büyük bir Siyonist yapı kurmak
Trump’ın Filistin meselesi ve Siyonist rejim konusundaki tutumu hiçbir zaman gizlenmedi.
Onun, “Siyonist rejim çok küçük” ve coğrafi olarak büyümeli şeklindeki meşhur açıklaması, yönetimi ve Tel Aviv’deki müttefiklerinin takip ettiği plan için ideolojik bir temel oluşturdu: Gazze’nin yerli halkından arındırılması ve bu insanların zorla diğer ülkelere sürgün edilmesi.
Bu proje yalnızca Washington’da desteklenmedi, aynı zamanda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından da daha şiddetli bir şekilde uygulandı.
Netanyahu, küstahça Suudi Arabistan’ın – geniş bir yüzölçümüne sahip bir ülkenin – bir Filistin devletine ev sahipliği yapmasını önerdi, Filistinlilerin ise tarihi topraklarında kendi devletlerini kurma ısrarından vazgeçmesi gerektiğini savundu.
Bu sadece bir siyasi söylem değil, aynı zamanda en üst düzeyde bir psikolojik savaştır. Trump ve Netanyahu’nun amacı, kaçınılmazlık yanılsaması yaratmak – dünyayı Gazze’deki işgalci rejimin zafer kazandığına ve bu nedenle onun kaderini belirleme hakkına sahip olduğuna ikna etmektir.
Bu taktik, ABD Başkanı Richard Nixon’ın Soğuk Savaş döneminde kullandığı “Çılgın Adam Teorisi”ne oldukça benziyor.
Nixon, düşmanlarını öngörülemez olduğuna ve aşırı adımlar atabileceğine – hatta nükleer saldırılar düzenleyebileceğine – inandırmaya çalıştı. Bu stratejiyle, küresel muhalifleri teslim olmaya zorlamayı umuyordu.
Benzer şekilde, Trump’ın öngörülemez ve kışkırtıcı yöntemi de Filistinliler ve onların müttefikleri arasında korku ve çaresizlik duygusu yaratmayı amaçlıyordu.
Mesajı açıktı: Direniş faydasızdır, ABD koşulsuz olarak Siyonist rejimi desteklemektedir ve her türlü muhalefet bastırılacaktır. Ancak bu anlatı gerçeğe dayanıyor mu? Sahadaki kanıtlar farklı bir şey söylüyor.
Zafer masalı: Siyonist rejim neden başarısız oldu?
Siyonist rejimin liderleri ve Batılı destekçileri tarafından dile getirilen zafer iddialarının aksine, işgalci ordu Gazze’de hedeflerine ulaşamadı.
Hamas’ın yenilgiye uğratılması ve Gazze’nin nüfusunun boşaltılmasına hazırlanılması fikri, daha fazla saldırıyı meşrulaştırmak amacıyla üretilmiş bir yalandır.
Siyonistler Hamas’ı Yok Etmede Başarısız Oldu
Tarihsel olarak en vahşi askeri kampanyalardan birini başlatmalarına rağmen, Siyonist rejim Hamas’ı yok edemedi.
Direniş sadece hayatta kalmakla kalmadı, aynı zamanda kendini yeniden inşa etti, operasyonel yeteneklerini korudu ve işgalci rejimin istihbarat tahminlerinin ötesinde hareket etti.
Hamas bu savaştan daha cesur bir şekilde çıktı ve dostlarına ve düşmanlarına karşı direnme yeteneğini sergiledi.
Hamas’ın güçlü halk desteği devam ediyor
Batı medyası sık sık Hamas’ı tereddütlü bir halk üzerinde hüküm süren izole bir güç olarak göstermeye çalışsa da gerçek şu ki, Gazze halkının çoğunluğu direnişi destekliyor.
Siyonist rejimin durmaksızın gerçekleştirdiği saldırılar, halkın iradesini kırmak yerine onları daha kararlı hale getirdi.
Filistinliler on yıllardır akıl almaz bir baskıya karşı direndi, ancak hiçbir zaman topraklarından vazgeçmediler.
Eğer bu insanlar psikolojik savaşlardan etkilenen bir halk olsaydı, çoktan teslim olmuşlardı.
Gazze halkı topraklarını terk etmeyi reddediyor
Trump ve Netanyahu’nun Filistinlileri zorla göç ettirme planını başarısızlığa uğratan en önemli faktör, Gazze halkının direnişidir.
Yıkıma, toplu katliamlara ve temel ihtiyaçların ciddi eksikliğine rağmen Gazze halkı, sürgünü kabul etmek yerine harap olmuş evlerine dönmeyi tercih ediyor.
Bu direniş, Filistinlilerin tarihi topraklardaki varlığını silme amacındaki Siyonist plana güçlü bir yanıttır.
Bölgesel Tepki: İran’ın Direnişi
Trump ve Netanyahu psikolojik savaşlarına devam ederken, bölgedeki tüm güçler onların tehditlerine boyun eğmeye hazır değil.
İran, Ayetullah Seyyid Ali Hamanei liderliğinde, ABD ve Siyonist müttefiklerine karşı kararlılıkla duruyor.
Liderlik, Washington ile müzakereleri sürekli reddetti ve emperyalist bir gücün hegemonyacı hedeflerle yürüttüğü diplomasiye inanmanın nafile olduğunu vurguladı.
İran’ın direniş stratejisi yalnızca sözlerle sınırlı değil; pratik adımlarla da destekleniyor.
İran İslam Cumhuriyeti, bölgedeki güç dengelerini değiştirebileceğini defalarca gösterdi.
Stratejik ittifaklar kurarak ve askeri yeteneklerini güçlendirerek, Tahran Siyonist yayılmacı emellere karşı caydırıcı bir güç haline geldi.
İran’ın “Sadık Vaat 3” operasyonuna başlama hazırlığında olduğunu belirten uyarısı boş bir tehdit değil.
Eğer işgalci rejim veya müttefikleri, bölge haritasını saldırılarıyla değiştirmeye kalkışırsa, İran öyle bir karşılık verecek ki güç dengesi sonsuza kadar değişecektir.
Son Kurşun: Bölgesel dengelerde değişim
Trump ve Netanyahu’nun psikolojik savaşı yanlış varsayımlara dayanıyor. Gazze’de Siyonistlerin zaferine inanmak bir aldatmacadır.
Filistinlilerin topraklarını terk etmeye zorlanabileceği düşüncesi bir başka hesap hatasıdır. Ve ABD’nin Siyonist rejimi saldırılarının sonuçlarından sonsuza kadar koruyabileceğine inanmak bir yanılsamadır.
Jeopolitik gerçeklik değişiyor. Bölgedeki direniş güçleri, Siyonistlerin askeri üstünlüğüne meydan okuyabileceklerini gösterdiler.
İran, Hizbullah ve diğer müttefik gruplar, İsrail veya ABD’den gelecek herhangi bir yeni maceraperestliğin eşi benzeri görülmemiş bir yanıtla karşılaşacağını açıkladılar.
Siyonist rejim, yayılmacı hayalini gerçekleştirmeye yaklaştığını sanıyor, ancak gerçek bambaşka.
Bu savaşta son kurşun henüz sıkılmadı, ancak o kurşun ateşlendiğinde, bölgenin geleceğini sonsuza dek değiştirecek.