Salih Muslim: Olayların arkasında Türkiye var

img
Salih Muslim: Olayların arkasında Türkiye var YDH

YDH- Suriye Kürdistan Demokratik Birliği (PYD)Lideri Salih Müslim, es-Sefir gazetesine verdiği röportajda YPG ile Özgür Suriye Ordusu arasında yaşanan çatışmaları değerlendirdi.




YDH- Suriye Kürdistan Demokratik Birliği (PYD)Lideri Salih Müslim, es-Sefir gazetesine verdiği röportajda YPG ile Özgür Suriye Ordusu arasında yaşanan çatışmaları değerlendirdi.  

-Özgür Suriye Ordusunun, Halep’te bulunan ve çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu ve iki Kürt komitenin etkin olduğu Kürt mahallelerine saldırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Kürt olan Selaheddin  Bedreddin tarafından desteklenen bazı insanlar var. Bu birkaç kişiden oluşan insanlar Kürt’leri temsil ediyoruz iddiası ile Kürtlerin saflarına dahil olmaya çalışıp Selaheddin Eyyübi tugayını oluşturdular. Selaheddin Bedreddin ise bu tugayı Türkiye ile ciddi ilişkileri olan Özgür Suriye Ordusuna dahil etti. Ama bunlar Kürt bölgelerini idare etmek için oluşturduğumuz Yüksek Kürt Kurumlarını kabul etmiyorlar.

-Neden?

-Selaheddin Bedreddin budur işte, o her zaman halkının karşısındaydı. Türk hükümetiyle hangi sebeplerle ortak hareket ettiğini bilmiyoruz, belki de bir şeyler vaat edilmiştir bilmiyoruz; ama o sürekli onlarla ortak hareket ediyor. Temsil ettiği bir siyasi hareket veya halk hareketi yok ama Kürt’lerden onun emri altında çalışanlar var.

Özgür Ordunun verilerine göre; onlara denildiği gibi ‘Kürt mahallelerinde kontrol sağlayan Demokratik Birlik Partisi’nden kurtulmak gerekli’ olduğundan bize saldırdılar. Ondan birkaç gün önce, Özgür Orduya bağlı gruplar Eşrefiye’nin doğusunda bulunan Adli Suç Masası’na saldırıp askerlerle çatıştılar. Daha sonra bu gruplardan bazıları Eşrefiye’ye saldırdı. Ordu ise Eşrefiye’ye saldıran Özgür Orduya bağlı gruplara müdahale amaçlı olarak bölgeyi havan topuyla bombaladı. 9’u Kürt olmak üzere 15 kişi hayatını kaybetti. Özgür Ordunun saldırısı bir katliama neden oldu. Sorumlusu ise bölgeyi bombalayan hükümet ordularıdır.

Ve ikinci gün bölgenin batı tarafına Özgür Orduya bağlı 200 silahlı bölgeye giriş yaptı ve Eşrefiye’yi kurtarılmış bölge ilan edip kontrolleri altında olduğunu açıkladılar. Ardından yaklaşık 5 bin kişilik bir kitle Özgür Ordu barikatlarına doğru protesto yürüyüşüne başladı, Özgür Ordu halkı hedef alarak ateş açtı ve onlarca kişiyi öldürdü. Bunun üzerine bize bağlı birlikler de zorunlu olarak bölgeye giriş yaptı ve çatışmalar yaşandı.

Özgür Orduya bağlı Selahaddin Eyyübi Tugayından, 7’si Kürt olmak üzere 12 militan öldü. Aralarından tutukladıklarımız oldu ve diğer gruplar da dahil olmak üzere geri çekildiler. Tutukladığımız militanları geri almak amacıyla Afrin ve Halep arasında bir yolda barikat kurdular.

Oradan geçenler ve zeytin toplayan işçiler buna itiraz edince bu sefer Özgür Ordu 300 Kürt’ü kaçırdı. En son aldığımız bilgilere göre aralarından 150 kişi serbest bırakıldı. Ve ‘Ebu İbrahim’ lakaplı Ammar Dadiki’nin liderliğini yaptığı başka bir silahlı örgüt ise Azaz’da Ezidi köyüne saldırdı. Onlardan 3 kişi öldü. Güvenli, bir bölgeye neden saldırdıklarını anlamıyoruz. Durumlar çok gergin, ortamı ve halkımızı yeni bir katliam olmaması için sakinleştirmeye çalışıyoruz.

- Siz, silahlanan bu kadar örgüt ve muhalif olmasına rağmen askeri eylemlerden uzak mı duruyorsunuz?

Ordu Şeyh Maksud ve Eşrefiye bombalamaları ile bizi savaşa çekmeye çalıştı, Özgür Ordu da saldırıları ile aynı şekilde bizi savaşa çekmeye çalışıyor ve iki taraf da aslında Kürtlerin kendi tarafında savaşa sürüklenmesine çalışıyor. Biz siyasi bir hareketiz, bölgeye dair önemli tecrübelerimiz var ve silahlıları da gayet iyi tanıyoruz.

Kürtler kimsenin korumasına da muhtaç değil kendilerini koruyacak güçteler. Ve Türkler dahil herkesin duymasını istiyoruz, bize yönelik herhangi bir saldırıya cevabımız çok şiddetli olacaktır. Bize saldıran Özgür Ordu’ya bağlı gruplar, onlarca sivili öldürdü, ama biz sivil öldürmedik, bize saldıran militanlarından 19unu öldürdük. Ve ‘Hraytan’a veya başka bir yere göç etmeyeceğiz. İstediğimiz yere istersek gideriz istersek kalırız. Biz istersek onların (ÖSO) yollarını da kapatabiliriz ama bunu yapmadık.

Biz halen kendimizi devrimin bir parçası olarak görüyoruz. Bizim taktiklerimiz ve stratejilerimiz var kimse bize bir şeyleri zorlamaya çalışmasın. Biz ne istediğimizi gayet iyi biliyoruz ama mevcut muhalefet Kürt varlığını halen reddediyor. Ve kim ki Kürt’lere saldırıyı emrediyorsa Suriye için hayırlısını istemiyor demektir ve Kürt’lerin kazanımlarını da istemiyordur.

- Size olan saldırının arkasında Türkiye’nin olduğunu mu ima ediyorsunuz?

-Biz bunu biliyoruz ve kaçırılan insanların sorgulamalarını kimin yönlendirdiği ve neyi dayattıklarını da biliyoruz. Bunları Türkiye yönlendiriyor, para ve silah yardımı da Selaheddin Tugayı aracılığı ile geliyor, Selaheddin Bedreddin de onların çalışanı. Bu bilinen bir şey. Ve Türkler Suriye’ye müdahil olmazsa onların açısından bataklığa sürüklenecekler.

-Orduya karşı çatışmalara girmediğinizden dolayı size yönelik hükümetle ortak hareket ediyor ithamları var ne diyorsunuz?

-Biz kendimizi biliyoruz ve bu söylemler bizi ilgilendirmiyor. Hükümet bizi tanımıyor. Ne o grup ne bu grup diğerleri de tanımıyor; çünkü bizim kararlarımızın bağımsız olma gibi bir özelliği var. Ama biz varız ve kendimizi koruyacak güce sahibiz. Kobani, Afrin ve Qamışlo’da orduyla çatışmalarımızda sen (ÖSO) nerdeydin? Niye Kürt cephesini açmaya çalışıyorsun? Şeyh Arur (selefi şeyhi) ve Tayfur (İhvan-ı Müslimin Mali İşler Başkan Yardımcısı) ile ortak hareket etmemi mi istiyorsun? Ben bunları reddediyorum. Ve bunun için kim elini uzatırsa ben geri çeviririm o eli.

Ve hükümet biliyor ki Kürtler, Türkiye’de olduğu gibi müşteri gibi yaşamayacaklar bundan sonra. Biz bu hükümetin hapishanelerini ve zindanlarını çok iyi bildiğimizden dolayı bu hükümeti daha iyi tanıyoruz. Rejim değişecek; ama despot yönetimden kaçıp Arur ve Tayfur’un yanında olmam. Biz ne istediğimizi gayet iyi biliyoruz ve kendimizi koruyacak güçteyiz. Bizim trajedimiz, her zaman başkalarının savaşında başkalarının askeri olmaktı. Artık kendi kavgamızın mücadelesini kendimiz vereceğiz ve halkımızın askeri olacağız.

-Silahlı muhalefet Halebi kontrol edemeyip Güvenli Bölge ilan edilirse Kürt bölgesinde neler olur?

-Güvenli bölge savaş anlamına gelir. Şöyle ki; Türkler bölgeye koruma amaçlı giriş yapar ve biz bunu kabul etmeyiz. Türklerin bizim bölgeyi koruyacağına inanıyor musunuz? Aksine bölgeyi harap ederler. Onlar zaten Suriye Kürtlerini Irak Kürdistan’ına göç ettirmeye çalışıyorlar. Biz toprağımıza sarılıp direneceğiz. Biz zaten fiilen güvenli bölgedeyiz, Deyr Ez-Zor’dan binlerce mülteciyi de kabul ettik bölgede. Özetle güvenli bölge stratejisi savaş amaçlı bir harekettir.

-Silahlı muhalefetin Maarat Al Numan’dan Halep’e lojistik sağlaması?

-Bu doğru ama rejim burayı bombalayıp yok edebilecek güçte. Rejimin tüm gücünü ve gaddarlığını kullanmadığını düşünüyorum. Devam eden mücadelede tam kontrol sağlanamıyor ve saldır kaç taktikleri uygulanıyor, özellikle Halep’te. Ama güvenlik karargahlarının ve merkezlerinin halen rejimin elinde ve kışladan çıkarılmayan askerin var olduğunu biliyoruz. Türkler Halebi düşüremeyecekler gibi görünüyor.

-PKK lideri Murat Karayılan Türkiye’yi, Suriye’deki Kürtler konusunda savaşla tehdit etti, siz Türkiye’nin olası bir müdahalesine karşılık verecek güçte misiniz?

-Evet hatta şu an kendimizi biz koruyoruz. Kimseden bir şey istemiyoruz. Saflarımızda binlerce genç var, ordudan ayrılan Kürt gençleri de var. Biz her türlü ihtimale hazırız.

-PKK ile çalışıyor musunuz?

-Kesinlikle hayır. Onlarla, Öcalan’la fikir ayrılıklarımız var. Öcalan’ın Suriye’de geniş bir kitlede tabanı var, Lübnan ve Suriye’de onların arasında 20 yıl yaşadı. Biz Suriye’de, sivil toplum örgütleri ve halk komiteleri kurup faaliyet gösteren demokratik bir partiyiz. Suriye dışında hiç kimse ile alakamız yok.

-Kürdistan bölgelerinin Türkiye karşısında bir ilk savunma çizgisi olduğunu söyleyebilir miyiz?

-Öncelikle, bölgemizde Irak Kürdistan’ın askerlerinden bir asker dahi yok. Ama gençlerimizden büyük bir kısım PKK’ya yardım etmektedir, bu bilinen bir şeydir. Suriyeli liderleri bile var. Ama bizim kimsenin yardımına ihtiyacımız yok. Ama bazı durumlar farklı şekilde gelişirse, Barzani’den, Talabani’den hatta ‘Kürdistani’den de yardım isteme hakkımız var.

-Niye Özgür Suriye Ordusu ile çalışmıyorsunuz?

-Bana birlik olmuş, tekdüzen lidere sahip bir özgür ordu söyleyin? Kaç kısımdan oluşuyor bu özgür ordu? Kaç lideri var bu bahsettiğiniz özgür ordunun? Hangisinden bahsediyorsunuz? Türkiye’ye bağlı özgür ordudan mı Katar’a bağlı olandan mı yoksa Suud’a bağlı özgür ordudan mı bahsediyorsunuz? Yoksa özgür ordu adıyla hareket eden el-Kaidecleri mi kastediyorsunuz?

Gerçek bir özgür ordudan bahsettiğiniz zaman onlarla çalışırız. Bu saydığımız özgür ordulara Ulusal Konsey siyasi temsilcileri olsun diye baskılar yapıldı; ama sorun şu ki Ulusal Konsey’in Suriye’de temsil ettiği kimse yok! Burhan Galyun, Abdulbasit Seyda ve diğerleri buraları gezip insanlara sizi temsil edelim teklifinde bulundular; ama hiç kimse kabul etmedi. Eğer bunlar Suriye’yi 1400 sene öncesine geri götürmeyi istiyorsa Demokrasi lafından ne anlamasını bekleyebiliriz? Diğer gruplar 1982 olaylarının intikamını Alevilerden alacağız sözünü tekrarlayıp duruyorsa onlarla nasıl anlaşabiliriz? Sürekli intikamdan bahseden biri özgürlük ve demokrasi’den ne anlayabilir?

-Bu söyledikleriniz selefi ve cihatçı hareketlerin özgür ordu içinde ekseriyete sahip olduğunu mu gösterir?

-  Maalesef, en azından bu grupların en fazla yardımı ve desteği aldığını söyleyebiliriz.

-Suriye’nin geleceğinde ne görüyorsunuz? Ve silahlı muhalefet sizce rejimi düşürebilir mi?

-Rejim hala güçlü ve daha kullanmadığı ‘Scud’ gibi füzeleri ve silahları da var. Bunları kullanma kararını istediği zaman alabilir. Dış destekten bahsetmiyorum bile. Bu bilgiler ışığında gelecek kanlı ve karanlık olacak diyebiliriz. Biz Suriye olaylarında etkisi olan uluslar arası güçlerin Cenevre Bildirisine göre hareket etmesini temenni ediyoruz. Cenevre bildirisi iyi bir anlaşma idi. Ama maalesef bu uluslararası güçler çözüm konusunda gerçekçi değiller ve örneğin; Cenevre bildirisinin ardından Özgür Ordu Türkiye’den 400 Ton silah aldı.

Çevrien: Hasan Sivri



Makaleler

Güncel