Haseke’den izlenimler

img
Haseke’den izlenimler YDH

YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, Suriye’nin Haseke kentinde yaşanmakta olan son durumu, orada yaşayan bir Suriyeli ile konuştu.




Geçtiğimiz günlerde Haseke’den Şam’a iş için gelen bir genç ile röportaj yapma imkanımız oldu. Ona, Haseke’deki genel durumu, yaşananları, PKK’nın Suriye’ye giren militanlarının durumunu sorduk.*[1]

Ön bilgi

Haseke, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan sınır ili. Irak ve Türkiye sınırı olan il, güneyde Deyr Ez Zor, batıda ise Rakka ile komşu.

Haseke (merkez ilçe) ve Nusaybin’in hemen karşısına düşen Kamışlı ve Ceylanpınar ile komşu Ras el-Ayn (Serekaniye) en önemli ilçeler.

Haseke’de Araplar, Kürtler, Süryaniler, Ermeniler yaşıyor. Yaklaşık 1,3 milyonluk nüfusu barındıran ilde, Arapların çoğunu Bedeviler oluşturuyor.

Son dönemlerde gençlerin Suriye dışına açılması ve “farklı dünyaları görmeleri ile birlikte” aşiret önde gelenleri eskisi kadar etkili olmasa da aşiret yapısı hala etkili.

Haseke ili Suriye’deki isyan döneminde aslında ilk önemli eyleme sahne oldu. Hasan Ali Akleh adlı bir genç Tunus’ta Muhammed Buazizi’nin yaptığı gibi kendisini yaktı. 3 gün hastanede kalan genç hayatını kaybetti.

2004 yılında bir futbol maçı sırasında başlayan ve yaklaşık 100 kişinin öldüğü olaylara sahne olan Kamışlı ve Ras el-Ayn ise halen (Ceylanpınar’da olduğu gibi) Türkiye’nin sıcağı sıcağına hissettiği çatışmalara sahne oluyor.

Hasekeli gencin anlattıkları

Daha çok Kürt-ÖSO çatışması olarak yansıyan gelişmelerin dışında basına yansımayan gözlemleri yerel bir ağızdan dinlemek istedik:

- Haseke’de hangi hareketler var? Belli bir muhalif blok var mı?

Çeşitli partiler, hareketler, kişiler kendi başlarına mücadele ediyor. Bunların içinde Kürtler, Araplar, Hristiyanlar, Milliyetçiler, Komünistler, Nasırcılar, silahlı mücadeleyi savunanlar, barışçılar var.

- Olaylar ne zaman başladı ve ne şekilde gelişti?

İlk gösteriler 2012 başlarında barışçı şekilde başladı. Daha sonra yabancıları görmeye başladık. Hesan, Hammas, Deyr ez-Zor gibi yerlerden girmeye başladılar.

Bu bölgeden Körfez ülkelerine çalışmaya giden çok insan var. Olaylar başlamadan önce bu insanların bir kısmı bazı gruplar ile internet üzerinden temasa geçti.

Para ve silah teklifi yaptılar. Buradakilerin bir kısmı ise silah sağlanması durumunda Haseke’nin 3-4 saatte düşeceğini öne sürüyordu.

- Dışardan gelenler kimler?

El Kaide örgütü, Ahrar eş-Şam Guraba el-Şam gibi örgütler. ÖSO da kendi birliklerini kurdu. Bu gruplar savaşmadılar. Devlet ile çatışmaya girmediler. Çalmak için gelmişlerdi sadece. Kırsalda 12 kadar merkez var. Belli bölgeleri ele geçirenler diğerlerine “burası benim, başka yere git” diyor.

Bu silahlı gruplar ilk önce kamu binalarını hedef aldı. Daha sonra bakliyat depolarına yöneldiler. Buradan çaldıkları malları Türkiye’de satıp karşılığında silah alıyorlardı. Petrol alanlarını ele geçirdiler; ancak çalıştıramadılar. Bu bölgelerde Çin, Rus şirketleri vardı. Bunların ekipmanlarını söküp hurda fiyatına sattılar.

Bir varil petrolün fiyatı normalde 120 Dolar ancak bunlar 1000 Suriye lirasına (yaklaşık 10 dolar) sattılar. Herkes kendine bir kuyu almış. Diğerlerine de satılıyor bu kuyular. 1 kuyunun fiyatı 50 milyon Suriye lirası. Çete lideri “50 milyonu ver, ben giderim” diyor. Diğer yandan boru hatlarını patlatıp petrol çalıyorlar.

Bunlar savaşmıyor. 200 milyonluk petrol satın, füze alabilirsiniz; ama niye savaş yok? Nerede bu 200 milyon? Birisi “1 milyar Suriye lirası topladım” diye övünüyordu.

Bunların arasında fidye çeteleri var. Daha çok doktorları, eczacıları kaçırıyorlar. Çocuklar da pazarlık gücünü arttırabilmek için tercih ediliyor.

Simsarlık da gelişti. Ekmek, un, değirmen... Bunlarla ilgili güzergahlarda çeteler geçiş sağlamak için büyük paralar alıyor. Mesela 500 bin Suriye lirası. Bir kısmı kendisine, bir kısmı da diğer çetelere.

Devletten çok ayrılan olmuştu. Bu simsarlar vasıtası ile Türkiye’ye kaçtılar.

Elektrik, tüp gaz, su, ekmek yok. Cep telefonlarının istasyonlarını tamir edecek personeli sokmuyorlar. Devlete “500 bin ver, elektrik hattını ya da istasyonu tamir et” diyorlar.

-Devlet ile çalışanlar var mı?

“Maskeliler” var. Bunlara işbirlikçiler deniyor. Bunlarında her kesimden insan var. Kürt, Arap... Devlet bu bölgede ikili çalıştı. Bazı aşiretler ikiye bölündü.

Bazıları tamamen devletin yanında yer aldı. Bu maskeliler devletin giremediği yerlerde devlet için çalışıp yakalanması istenen kişileri teslim ya da infaz ediyorlardı.

-Aşiretlerde durum ne?

Bazı Kürt aşiretler Cephe Nusra ile anlaştı, 4-5 yerde. İkisi de hakim oldukları yerlerde kendi bayrağını çekiyor. İlk günlerde Nusra saldırdı; ancak baş edemedi, dağıldılar.

Aşiretler meclisi toplantısı yapıldı. Denge oluşturulmaya çalışıldı; ancak bu girişim başarılı olamadı.

Arap aşiretleri de kendi içlerinde bir araya gelmeye çalıştılar; ancak başaramadılar. Şimdi herkes kendi kafasına göre çalışıyor.

Usur, Şammar, Bakkara, Gigeydet gibi aşiretler... Çok karışık.

Aşiretlerde artık (sözü dinlenen) büyük kalmadı. Kimse kimseyi dinlemiyor. Aralarında problem oldu; ancak çatışma çıkmadı, kimse kimseye saldırmadı. Büyük sessizlik var, uyuyor. Bu süreçte kişisel tasfiyeler de oldu.

-El kaide uzantılı örgütler?

Bunlardan çok ayrılan oldu. Samimi olmadıklarını anladılar. Çatışma var kendi aralarında, adam kaçırma, hırsızlık yaygın. İlk başlarda insanlara ganimet vaat ettiler; ancak kimse ganimet alamadı.

Bunlar, bir yere girince kendi özel malı gibi tabela koyuyor. Bu halkın malı, senin malın değil ki!

-PKK ve YPG’nin durumu ne? PKK militanlarından gelen oldu mu?

YPG kendi hakimiyetini sağlamak için çalışıyor. Kendi Kızılay’ını kurmuş, bayrağı var. Her yerde Kürtçeyi hakim kılmaya çalışıyor. Okullarda Kürtçe dersler veriliyor. Sular İdaresi YPG’nin elinde.

PKK’lılar geldi, 1000 kadar kişi. 5’te 2’si kadın savaşçı. Merkezler oluşturdular kendilerine hiçbir şeye karışmıyorlar. Olaylara girmiyorlar. Tarafsızlar. PKK’ya belki bir pay verilebilir, lokal bazda.

 -Hristiyanlar, Ermeniler ve Asurilerin durumu ne?

Bu süreçten en zararlı çıkanlar Hristiyanlar oldu. Bizim orda iş dünyası, ekonomi onların elindeydi. Hristiyanlardan, Ermenilerden fidye için kaçırılanlar oldu. Dükkanlarında artık “satılık” tabelaları var. Yurtdışına göçmeye çalışıyorlar.

Bizim orada bir entegre durum vardı. Bu bozulursa toplum bozulur. Bundan sonra barışın sağlanması çok gerçekçi görünmüyor. Örneğin, kuzenlerden biri ÖSO’cu, biri El Kaideci, biri devletçi, kimisi de simsarlık yapıyor.

 


[1]Güvenlik nedeniyle ismini vermiyoruz.



Makaleler

Güncel