• 01/01/70 - 02:00
  • Yazar: Admin
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Hizbullah’ın 2000 yılında İsrail işgaline son vermesinin yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen Zafer Bayramı kutlamaları dolayısıyla bir konuşma yaptı.




    YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Hizbullah’ın 2000 yılında İsrail işgaline son vermesinin yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen Zafer Bayramı kutlamaları dolayısıyla bir konuşma yaptı.

     

    Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Zafer Bayramı münasebetiyle yaptığı konuşmayı Beka’da yapmasının Beka halkının direnişe destek konusunda oynadığı öncü rolden kaynaklandığını belirterek güney Lübnan’ın İsrail işgalinden kurtarılması dolayısıyla kutlanan zafer bayramının sadece belli bir kesimin veya grubun değil tüm Lübnan’ın ulusal bayramı olduğunu söyledi.

     

    Konuşmasında Filistin’de Arap ülkelerinde ve Suriye’de yaşanan gelişmelere değineceğini belirten Seyyid Hasan Nasrullah, ABD Başkanı Barack Obama’nın bölgeyle ilgili son konuşmasına ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun İsrail lobi kuruluşu AIPAC’ta ve ABD Kongresinde yaptığı konuşmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

     

    Seyyid Nasrullah, “Obama’nın ve Netanyahu’nun konuşmalarını dinledikten sonra seçtiğimiz yolun doğruluğuna olan inancım arttı. Bunlar, bizim başvurduğumuz seçeneğin gerçekçiliğini, rasyonelliğini ve mantıklılığını ispat etti. Bizi hedefe ulaştıracak tek seçenek silahlı halk direnişidir. Müzakere seçeneği ise zillete ve vakit kaybına sebep olan beyhude bir seçenektir” dedi.

     

    Direnişi başlattıkları dönemde Lübnan’da ulusal konsensüsü, Arap ülkelerinin ve uluslar arası toplumun harekete geçmesini beklemeleri durumunda Lübnan’ın güneyinin hala İsrail işgali altında olacağına dikkat çeken Seyyid Nasrullah, “Bütün bu süre içerisinde İsrail, Lübnan’ı bölgenin ikinci İsrail’i haline getirecek, milyonlarca Lübnanlıyı sürecekti; ama direniş, bütün bu muhtemel sonuçları ortadan kaldırdı onurumuzu ve ülkemizi kayıtsız şartsız bir şekilde bize kazandırdı” dedi.

     

    Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, şunları söyledi: “Netanyahu, 2007’de yaptığı bir konuşmada İsrail’in ilerleme süresinin 2000 yılında Lübnan’da tersine döndüğünü, geri çekilme süresinin Gazze’ye kadar ulaştığını ve Arapların artık İsrail’i artık yenilmez bir güç olarak görmediğini söylemişti. İsrail’in varlığı konusunda ciddi şüpheler ve soru işaretleri oluştu. Önceki gün ABD Kongresinde yaptığı konuşmada Hizbullah ve Hamas’ın füzelerinden bahsederken Netanyahu’nun gözlerinde işte bu korku ve endişe okunuyordu.”

     

    Konuşmasında Filistin meselesine değinen Seyyid Hasan Nasrullah, Filistin’in de direnişten başka bir seçeneğinin bulunmadığını belirterek İslam ve Arap dünyasını direnişten başka bir seçeneği düşünmemeye çağırdı.

     

    Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Lübnan’daki bazı internet sitelerinde ve Arap basınında Hizbullah’ın Lübnan dışındaki bölgelerde askeri faaliyetler içinde olduğuna ilişkin ortaya atılan iddialara değinerek bu iddiaları yalanladıktan sonra “Bir süre önce Avrupa’daki NATO komutanının Hizbullah’ın Bingazi’de faaliyet gösterdiğini söylediğine tanık olduk. Ben bu iddiayı reddediyorum. Aynı şekilde Kaddafi rejimimi de Hizbullah keskin nişancılarının Misrata kentinde isyancılara yardım ettiğini iddia etti. Bu iddiayı da reddediyoruz. İki yıl önce Tahran’da gösteriler düzenlendiğinde de İslam Cumhuriyetine muhalif olan bazı internet siteleri 1500 Hizbullah savaşçısının Tahran’daki gösterileri bastırdığını yazdılar. Daha sonra Yemen’de Ali Abdullah Salih rejimi ile Husiler arasında çatışmalar başladığında Hizbullah’la ilgili aynı iddialar gündeme getirildi” dedi.

     

    El-Arabiya televizyonunun Suriye’deki olaylarla ilgili olarak Hizbullah konusunda yine benzer iddiaları gündeme getirdiğine dikkat çeken Seyyid Nasrullah, “El-Arabiya kanalı Suriyeli bir muhalifin ağzından Hizbullah’ın üç bin savaşçısının Şam’da Suriye rejimiyle birlikte göstericileri sindirdiğini iddia etti. Bu bütünüyle yalandır. Hizbullah Basın Yetkilisi, el-Arabiya’nın bu iddialarını yalanlamasına rağmen bu televizyon Hizbullah’ın yalanlama haberini bir kez olsun yayımlamadı. BU, sadece el-Arabiya ile sınırlı kalmadı. Benzer yayınlar [Semir Ca’ca liderliğindeki] Lübnan Kuvvetleri’ne ait internet sitelerinde sürdürüldü. Onlar da Hizbullah keskin nişancılarının Humus kentinde halka ateş açtığını ve çatışmalarda hayatını kaybeden 10 Hizbullah savaşçısının cenazelerinin Lübnan’a getirileceğini iddia etti. Bu arada Allah’a şükürler olsun ki Bahreyn konusunda bize yönelik böyle bir iddia dile getirilmedi. Onurlu Bahreyn halkı barışçı devrimlerini sürdürüyor.

     

    Ben, gerek basında gerekse uydu kanalarında Jeffrey Feltman’dan aldıkları paralarla bu yalanları uyduran Arap dünyasının yalancılarına şunu söylüyorum: Şimdiye kadar hiçbir Arap ülkesindeki gelişmelere ne askeri olarak ne de başka bir yolla müdahale etmedik. Eğer böyle bir şey yapsaydık, uluslar arası toplum şunu bilsin ki falan ülkede bulunduğumuzu, savaştığımızı ve şehit verdiğimizi söyleyecek cesarete sahibiz” diye konuştu.

     

    Hizbullah’ın Tunus, Mısır, Yemen, Libya ve Bahreyn halkının yanında olduğunu belirten Seyyid Nasrullah, Tunus ve Mısır’daki halk devrimlerinin henüz asli hedeflerine ulaşamadığına dikkat çekerek Yemen, Libya ve Bahreyn devrimlerinin de ciddi zorluklarla karşı karşıya bulunduğunu ifade etti.

     

    Hizbullah’ın tüm Arap ve İslam ülkelerinde yönetimlerle halk arasında homojenlik bulunmasından yana olduğunu ve yönetimlerin halkın taleplerini anlaması ve halklarının yanında yer alması gerektiğini savunduğunu belirten Seyyid Nasrullah, ABD Başkanı Barack Obama’nın bölgeyle ilgili son konuşmasına atıf yaparak ABD ve İsrail’in bölgedeki halk devrimlerini müsadere etmeye çalıştığını söyledi.

     

    İranlı bir yetkilinin Arap ülkeleriyle ilgili bir söz söylemesi durumunda Arap dünyasında kıyameti koparanların İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun tüm Arapları aşağılayan sözleri karşısında hiçbir şey söyleyemediğine dikkat çeken Seyyid Nasrullah, Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada 300 milyon Arap’ın özgürlük, onur ve demokrasiden nasipsiz olduğuna ilişkin sözlerini hatırlatarak “bu deccal, yalnızca işgal altındaki topraklarda yaşayan 1 milyon Arap’ın özgür olduğunu söyledi. Ben ona cevabını vereyim:  Biz Lübnan’da özgürüz ve özgürlüğümüzü senin ve ABD’nin kılıçlarına karşı kanımızla elde ettik” dedi.

     

    “Obama, söylediklerinde dürüstse ABD askerlerinin çekilmesini isteyen Irak halkının isteğine saygı göstersin. Irak’ta daha fazla kalmak için siyasi gruplara zahiren medeni bir şekilde baskı yapmasın” diyen Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasında Suriye’de yaşanan gelişmelere ilişkin tutumunu açıklayarak devam etti.

     

    Lübnan halkının ve direnişinin Suriye halkına ve yöneticilerine saygı duyduğunu belirten Hizbullah Genel Sekreteri, “Suriye, Lübnan’a çok şey verdi. İç savaş sırasında Lübnan’ın bölünmesini Suriye engelledi. Şam, 1985’te ve 2000’deki zaferler sırasında direnişi destekledi. Temmuz Savaşı’nda da direnişi destekledi” dedi.

     

    Suriye yetkililerinin diyalog ve doğrudan görüşmelerle siyasi reformlar ve yolsuzluklarla mücadele konusunda samimi olduğunu Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in siyasi reformlarda kararlı olduğunu ve bu yönde büyük adımlar atmak istediğini belirten Seyyid Nasrullah, bu adımların teenni ve sorumlulukla atılması gerektiğini söyledi.

     

    Suriye halkının büyük bir çoğunluğunun yönetimi ve Esed’i desteklediğini belirten Seyyid Nasrullah, Suriye rejiminin devrilmesinin ABD ve İsrail’in talebi olduğuna dikkat çekerek ABD ve İsrail’in Suriye’de ılımlı diye tabir ettikleri bir düzen kurulmasını istediklerini söyledi.

     

    Seyyid Nasrullah sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye’nin Lübnan’la ilişkilerini dikkate alarak, genel anlamda biz Lübnanlılar özelde de direnişçiler, İsrail’in bu tutumuna karşı durmalı, öncelikle Suriye’nin istikrar ve güvenliğini ulusal düzeyde, ordu düzeyinde ve halk düzeyinde desteklemeliyiz. Öte yandan Suriyelileri de ülkelerini ve direnişçi yönetimlerini reformları gerçekleştirebilmeleri için korumaya çağırmalıyız. Üçüncü olarak ise biz Lübnanlılar olarak Suriye’nin iç işlerine karışmamalıyız. ABD ve Batı’nın Pazar bulmak için uyguladığı her türlü yaptırıma ve Lübnan’ı Suriye’ye karşı yanına müttefik alma girişimine karşı çıkmalıyız. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Jeffrey Feltman’ın Lübnan’a yaptığı son ziyaretin hedefi de budur. Suriye’nin caydırıcı gücü, Arapların, Lübnan’ın ve İslam dünyasının maslahatınadır.”                 

     

    

    Makaleler

    Güncel