Irak seçimlerinin iki sonucu ve hükümet belirsizliği

Kanun Devleti ve Ulusal İttifak’ın koalisyon yapması bu iki gruba hükümet kurma konusunda önemli bir inisiyatif kazandırmış olsa da ABD’nin desteklediği el-Irakiye’nin yer alacağı bir koalisyon hükümetinin ABD baskılarına karşı ne kadar direnebileceği önemli belirsizlik noktası olarak gözüküyor.

7 Mart seçimleri, Irak’ta işgalden sonra başlayan siyasi sürecin 5 yılda kat ettiği gelişmeyi olduğu kadar ülkenin siyasi hayatının hangi yönde şekilleneceğini göstermesi bakımından da önemli bir dönüm noktası oldu.

 

7 Mart seçimlerini yukarıdaki yargıda geçen “siyasi sürecin 5 yıllık bilançosu” ve “ülkenin siyasi geleceği” parametrelerine göre analiz ettiğimizde 5 yılda kat edilen gelişme ile ilgili olarak “istikrar”; siyasi hayatın hangi yönde şekilleneceği meselesiyle ilgili olarak da “ulusal uzlaşma” kavramlarının öne çıktığını görüyoruz.

 

Ayetullah Sistani’nin askeri işgal altında bulunan Irak’ın siyasi kaderini işgalcilere bırakmamak ve Irak halkını kendi siyasi kaderine hakim kılmak amacıyla başlattığı siyasi süreç, 7 Mart 2010 seçimlerine kadar üç aşama geçirdi.

 

1- 30 Ocak 2005: Anayasayı yazacak kurulu ve geçici hükümeti belirlemek üzere yapılan parlamento seçimleri. Bu dönemde iktidarını kaybetmiş Baasçılar ve dayandıkları sosyolojik tabanın demografik yetersizliğinden dolayı yeni iktidar pastasından ancak güç kullanarak daha fazla pay alabileceğini düşünen siyasi aktörler, mezhebi şiddet kullanılarak siyasi süreci baltalamak istedi. Binaenaleyh Irak, Sünni Arapların seçim boykotu ve siyasi süreci baltalamaya dönük şiddet eylemleriyle yaklaşık 11 ay süren bir “iç savaş” sürecine tanık oldu.

 

2- 15 Aralık 2005: Hazırlanan anayasanın referanduma götürüldüğü ve kalıcı hükümetin belirlendiği parlamento seçimleri. Bir önceki seçimleri boykot eden Sünni Araplar, bu dönemde sürece dahil oldular. Böylece etnik ve mezhebi şiddetle siyasi süreci bitirme stratejisi izleyen Baasçılarla el-Kaide, yalnızlaştırıldıysa da ülkenin genel siyasi yapısında etnik ve mezhebi mensubiyetler belirleyici oldu.

 

3- 7 Mart 2010: Ulusal uzlaşma politikaları sayesinde güvenlik alanında önemli gelişmelerin sağlandığı bu dönemde Baasçıların bile İyad Allavi liderliğindeki el-Irakiye listesinden seçimlere girmiş olması, Irak’ta herkesin artık mevcut siyasi süreçten başka bir alternatife inanmadığını ortaya koydu. Öte yandan daha önceki dönemlerin aksine bu dönemde etnik veya mezhebi mensubiyetlerin bir siyaset aracı olmaktan çıkmaya başladığı, siyasetin etnik veya mezhebi taassupların ayrıştırıcı diliyle değil, ulusal bütünlüğe ve uzlaşmaya dayalı siyaset diliyle yapılmaya başlandığı görüldü.

 

Önceki dönemde Şiileri tek çatı altında toplayan Birleşik Irak İttifakı; içine Sünnileri, Kürtleri ve Hıristiyanları da alan (Nuri el-Maliki liderliğindeki) Kanun Devleti ve (Ammar el-Hekim liderliğindeki) Irak Ulusal İttifakı adlı çoğulcu siyasi ittifaklara dönüştü.

 

Daha önceki dönemlerde kendi laik kimliğine vurgu yaparak diğer siyasi grupları taifecilikle suçlayan Şii İyad Allavi liderliğindeki el-Irakiye, aralarında Baasçıların da bulunduğu çoğu Sünni olmakla birlikte Şiilere de yer veren ve Iraklılık kimliğini vurgulayan bir siyasi ittifak olarak büyük başarı kazandı.

 

Önceki dönemlerde KDP ve KYB gibi iki büyük Kürt partisinin ittifakı altında seçimlere giren Kürtler, değişim vaat eden Nuşirevan Mustafa’nın “Goran” Listesine ve İslami siyasi gruplara da mevcudiyet imkanı verdi.

 

Daha önceki dönemlerde mezhep vurgusuyla siyaset yaparak Sünni kesimin en büyük siyasi organizasyonu haline gelen Irak Uzlaşma Cephesi, siyasetin mezhep değil siyaset diliyle yapılmaya başlamasından dolayı bu seçimlerde Sünni kesimin lideri olma niteliğini kaybetti ve 325 sandalyeli parlamentoda sadece 6 milletvekiline sahip olabildi.

 

Kısaca 7 Mart seçimleri, siyasi sürecin artık alternatifsiz olduğunu ortaya koyarak son 5 yılda Irak’ta kaydedilen gelişmeyi gösterdiği kadar, siyaseti mezhepçilik dilinden uzaklaştırmaya çalışan Iraklının ulusal bütünlük ve uzlaşmaya dayalı bir gelecek kurmak iradesine sahip olduğunu da göstermiş oldu.

 

Peki Irak, bu seçimlerle ortaya koyduğu siyasi istikrar ve ulusal bütünlük iradesini, kuracağı hükümete yansıtabilecek mi?

 

Bağdat’taki bazı sandıklarda oylar yeniden sayılıyor olsa da 7 Mart seçimleri sonrasında ortaya çıkan parlamento aritmetiği hiçbir siyasi gruba tek başına iktidar imkanı vermiyor. Binaenaleyh 325 sandalyeli parlamentoda önce cumhurbaşkanını seçecek 210, ardından da güvenoyu için 163 milletvekilinin desteğini alabilecek bir koalisyona ihtiyaç var. Ancak bu koalisyonun belli bir grubu dışarıda bırakacak şekilde oluşması da beklenmiyor. Çünkü Ayetullah Sistani’nin ve Irak Ulusal İttifak’ının ulusal birlik hükümeti kurulması yönündeki açıklamaları dikkate alındığında kurulacak koalisyonda hiçbir grubun hükümet dışında bırakılmaması yönünde bir irade gözüküyor.

 

Kanun Devleti ile Ulusal İttifak’ın geçen hafta birleşme kararı almasının ardından Kürdistan İttifakı’nın da desteğiyle Celal Talabani’nin cumhurbaşkanlığı üzerinde uzlaşacak bir koalisyon hükümeti formülü belirginlik kazanmakla birlikte 91 milletvekiliyle seçimlerden birinci çıkan el-Irakiye lideri İyad Allavi’nin küçük ortak olarak koalisyona girmeye nasıl razı edileceği önemli bir sorun olarak ortada duruyor.

 

Öte yandan her ne kadar ittifakı yaptığını açıklamış olsa da Irak Ulusal İttifakı içerisindeki en büyük grup olan Sadr grubunun Kanun Devleti’nin lideri olan Nuri el-Maliki’nin başbakan olmasını kesinlikle istemediği de biliniyor.

 

El Irakiye grubu parçalanmamayı başarabilirse İyad Allavi’nin küçük ortak olarak koalisyona katılmaya razı edilmesi; ABD, Türkiye, Suudi Arabistan vb. dış güçlerin müdahalesine bağlı gözüküyor.

 

Aynı şekilde Sadr grubunun Maliki’nin başbakanlığına razı edilmesi veya Maliki’nin başbakanlıktan feragat etmesi ve Hüseyin Şehristani, Ali el-Edib, Cafer es-Sadr, İbrahim Caferi ve Adil Abdulmehdi gibi isimleri muhtemel başbakan adayı olarak geçen şahıslardan biri üzerinde uzlaşmaya varılması da İran’ın müdahalesini ve Ayetullah Sistani’nin onayını gerektiriyor.

 

Sonuç

Kanun Devleti ve Ulusal İttifak’ın koalisyon yapması bu iki gruba hükümet kurma konusunda önemli bir inisiyatif kazandırmış olsa da ABD’nin desteklediği el-Irakiye’nin yer alacağı bir koalisyon hükümetinin ve birbirine zıt talepleri olan grupların uzlaşmasıyla başbakanlığa getirilecek bir kişinin ne kadar güçlü olabileceği, daha da önemlisi ABD baskılarına karşı ne kadar direnebileceği önemli belirsizlik noktaları olarak gözüküyor.

 

[email protected]

 



Makaleler

Güncel