Şehit Cevdet, Ebuzer gibi yaşadı Şeyh Yasin gibi şehit oldu

İnna lillah ve inna ileyhi raciun

Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinde İsrailliler tarafından vahşice katledilen Şehit Cevdet Kılıçlar’ı anlatmak şimdi her zamankinden daha zor.

 

Çünkü şu an Şehit Cevdet’i olduğu gibi anlatmak için söylenecek her sözün onu tanımayanlar tarafından şehadetinden dolayı onu yüceltmeye ve idealize etmeye yönelik sadece birer güzel söz olarak algılanması riski var.

 

Ancak kendisini tanıyanların da tanıklık edeceği üzere Şehit Cevdet’in ahlakından, onurundan ve erdeme bağlılığından dolayı gencecik hayatına sığdırdığı tahammül sınırlarını çok çok aşan zorluk ve sıkıntılar, onunla ilgili olarak söylenecek sözlerin sırf onu yüceltmek ve idealize etmek adına söylenmiş güzel sözlerden ibaret olmadığının ispatıdır.

 

Tüm kutsal değerlerin kolayca araçsallaştırıldığı ve dindarlıkla ahlaksızlığın birbirine zıt şeyler olmaktan çıkarıldığı günümüzde tabi ki tüm mesleki başarısına, çalışkanlığına ve özverisine rağmen Cevdet’in payına hep sıkıntı ve mahrumiyet düşecekti.

 

Cevdet; ahlakı, dürüstlüğü, cesareti ve erdemi yüzünden günümüz şartlarında katlanılması imkansız biriydi.    

 

Hayatında Ankara’ya gitmemiş birine Uğur Mumcu’yu nasıl öldürdüğünün tatbikatı yaptırılırken davaya ilişkin senaryonun değiştirilmesine sebep olan gazetecilik başarısı sebebiyle 11 yıl önce “güvenlik” güçlerinin hedefi haline gelen Cevdet, başörtüsünden dolayı üniversite öğrenimini sürdüremeyen kızların maddi ve ahlaki açıdan nasıl istismar edildiğine ilişkin haberleri yüzünden “dindar” sermayedarların da düşmanlığını kazanmıştı.

 

Maddi açıdan sıkıntılı olsa da mesleğini ahlaki ilkeleri ve onuruyla çelişkiye düşmeden mutlu bir şekilde sürdürebildiği Selam gazetesinin kapatılmasından sonra uzun bir süre işsiz kaldı.

 

Çünkü İsrail’le imzalanan stratejik diyalog anlaşması doğrultusunda “Milli Askeri Stratejik Konsept”i değiştiren 28 Şubatçıların öncelikli tehdit kategorisine aldığı dindarlar, “araziye uymaya” başlamıştı; ama Cevdet, “araziye uymayı” onursuzluk ve ilkesizlik olarak görüyordu.

 

Cevdet’in bir insanlık abidesi olarak yükselmesinde en büyük paya sahip olan eşi Derya Hanım ile çocukları Gülhan’la Erdem, onurlu bir hayat yaşamak için aldığı tüm kararlarda hep Cevdet’in yanında olageldi.

 

Almanya ayrılığından sonra çalışmaya başladığı ve şimdilerde şehadeti sırasında çekilmiş fotoğrafları üzerinden Cevdet’in kanını satışa çıkaran bir gazete, ahlakına, erdemine ve dürüstlüğüne tahammül edemediği için onu işten çıkardı.

 

Tüm mesleki başarısına rağmen hayatını her ne pahasına olursa olsun doğruluk, hak, adalet ve mazlumun yanında olmak üzerine kuran Cevdet’e medya ve basın dünyasında yer olmadığı açıktı.

 

Ortamını ve imkanını bulabilmesi durumunda gazetecilik alanında büyük işler yapabilecek olsa da Cevdet, yaklaşık iki yıl kadar önce çalışmaya başladığı insani yardım kuruluşu İHH’da olmaktan hiç mutsuz değildi.

 

Kabına sığmaz bir vicdan, tükenmez bir fedakarlık, dayanılmaz bir sabır, coşkun bir şefkat, duru bir nezaket, karşıdakini ezen bir yardımseverlik… Bütün bu özellikleri, Cevdet’i olduğu gibi anlatmaya kafi gelir mi?

 

22 günlük Gazze saldırısı sırasında boğazlarından geçmediği için evde çorbadan başka bir şey pişirilmemesi yönünde aile kararı almaları, Cevdet’i ve onu bu insani erdemlerin zirvesine çıkaran eşi Derya Hanım’ı, kızı Gülhan’ı ve oğlu Erdem’i nesnel gerçeklikleriyle tanıyabilmek için sadece küçücük bir örnek.

 

Mazlumların imdadına koşarken şehit edildiğinden dolayı Cevdet için ağlayan bizleri teselli etmek Derya Hanım’a, Gülhan’a ve Erdem’e düşüyor. Onlar, aslında bizlere Cevdet’e değil, kendi zavallılığımıza ağlamamız gerektiğini hatırlatıyor.

 

Sevgili Cevdet, seni yüceliğine yaraşır bir biçimde ifade edebilmekten acizim. Ama seni tanıyan herkes de tanıklık edecektir ki sen Ebuzer gibi yaşadın ve resminin karşısında hıçkırıklarla ağladığın Şeyh Ahmed Yasin gibi mazlum bir şekilde şehit oldun.

 

İnna lillah ve inna ileyhi raciun

 



Makaleler

Güncel