Gazze ve Suriye duyarlılığının samimiyet testi

Ankara, Gazze’deki kanı, Suriye politikasının “halkla ilişkiler” aracı yapmadığını benzer taraflara ve benzer acılara aynı tutumu sergileyerek ve biri için hangi siyasi ve diplomatik araçları kullanıyorsa diğer için de kullanarak ispat edebilir.

 

İsrail savaş uçaklarının geçtiğimiz cuma gününden (9 Mart)itibaren Gazze’ye düzenlediği saldırılarda 25 Filistinli hayatını kaybetti, onlarcası da yaralandı.

Gazze’ye düzenlenen saldırının ilk gününde aralarında 2006 yılında İsrail askeri Gilad Şalit’i esir alan Filistin Halk Direniş Komiteleri adlı direniş örgütünün Genel Sekreteri Zuheyr el-Kaysi’nin de bulunduğu çok sayıda kişi hayatını kaybederken İsrail basını saldırının “Demir Kubbe” adı verilen füze savunma sistemini test etmek için yapıldığını öne sürdü.

Yani bu iddiaya göre İsrail savaş uçakları Gazze’ye saldırıda bulunarak Filistinli direnişçileri misilleme amaçlı roket saldırıları yapmaya tahrik etmiş ve bu sayede “Demir Kubbe” adı verilen füze savunma sistemini test etmişti.

Filistinli grupların İsrail’in talebi ve Mısır’ın baskısıyla pazartesi günü ateşkesi kabul etmesine rağmen İsrail’in Gazze’ye saldırıları çarşamba günü de devam etti.

Bu saldırıyla ilgili olarak ABD, her zamanki gibi “İsrail’in kendini savunma hakkına” vurgu yaparak Filistinlileri suçladı.

Arap Birliği bu konuyla ilgili olarak toplantı yapma ihtiyacı duymadı. Arap basını, Gazze saldırısını Filistinlilerin beklediği ölçüde yansıtmadı, Türkiye ise İsrail’i kınayan bir açıklama yaptı. 

 Hamas, İsrail’in Gazze saldırısı karşısında basının duyarsızlığından söz etti, Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri Katar’ın el-Cezire televizyonunu Gazze saldırısına gerekli önceliği vermemekle suçladı.[1]

 Londra’dan yayın yapan el-Kudsu’l Arabi gazetesi Başyazarı Abdulbari Atvan ise “Arap liderleri Filistinlilerin kanını helal mi görüyor?” sorusunu gündeme getirdiği yazısında İsrail’in son saldırganlığı karşısındaki Arap duyarsızlığına dikkat çekti.

Nebil el-Arabi’nin, genel sekreterliğini yaptığı Arap Birliği’nin Gazze saldırısıyla ilgili tutumu konusundaki açıklaması son derece dikkat çekiciydi.

Nebil el-Arabi, Avrupalı ülkelerle birlikte Birleşmiş Milletlerden Suriye aleyhine karar çıkmasını sağlamak için yoğun bir çaba sarf eden Arap Birliğinin, İsrail’in Gazze saldırısı konusunda toplantı yapma ve BM nezdinde girişimde bulunma ihtiyacı duymamasını “ İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılarla ilgili olarak birçok uluslar arası karar mevcuttur; ama İsrail bunların hiçbirine uymamıştır” şeklinde izah etti!

Gazze konusunda Türkiye farkı

Gazze’ye yönelik son İsrail saldırısı konusunda Arap dünyasında bu “tepkiler” verilirken Türk dışişleri, bu konuda da bir kamu diplomasisi harikası yaratmayı başardı.

Türkiye Dışişleri bakanlığı ve hükümet yanlısı basın, Arap hükümetlerinin aksine “Suriye’de akan kanı” öne çıkarıp “Gazze’de akan kanı” geri planda tutmaya çalışmadı.

Tam aksine Gazze’deki Filistinlilerle Suriyeli muhalifler ve İsrail’le de Şam yönetimi arasında özdeşlik kurup kan üzerinden bir sinerji yaratmaya ve Ankara’nın çıkmaza giren Suriye politikasına halk desteği sağlamaya çalıştı.

Sabah gazetesi “Ha Esad ha İsrail”[2] manşetli haberinde “Suriye yönetiminin çocukları, annelerinin gözü önünde öldürüldüğünü, İsrail uçaklarının ise Gazze’de çoluk çocuk ayrımı yapmadan ölüm yağdırdığını” yazdı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise bir sosyal paylaşım sitesinde yaptığı açıklamada “Dünyanın Suriye'deki zulme kulak kesilmiş olması, İsrail'in yaptığı insanlık dışı uygulamaları unutturamaz" dedi.[3]

Böylece Arap dünyasının aksine Türkiye, Suriye’deki olayları güçlü bir şekilde vurgulayarak İsrail’in Gazze saldırısını gölgelemeye çalışmak yerine İsrail’in Gazze saldırısında akan kanı da Suriye politikasının değirmenine boşaltarak başarılı bir halkla ilişkiler manevrası yapmış oldu.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, mimarı olduğu “komşularla sıfır sorun” politikasını Suriye’de kurban etmesini Şam rejiminin kan dökmesiyle gerekçelendirdiği biliniyor.

Ankara, bu kan gerekçesinin Türkiye Suudi Arabistan veya Türkiye Bahreyn ilişkilerinde neden geçersiz olduğu sorusuna hiçbir zaman cevap verme gereği duymadı.

Bununla birlikte Davutoğlu’nun ikili ilişkileri bir yıl içerisinde düşmanlığa dönüştürme pahasına “kan gerekçeli” Suriye politikası ve Şam’a karşı başlattığı etkin diplomatik girişimler ABD, Fransa, Katar ve Suudi Arabistan gibi “Suriye’nin Dostları” nezdinde takdirle izlendi.

Ankara’nın Suriye politikası konusunda öne sürdüğü bu kan gerekçesinin samimiyeti ve tutarlılığı tartışılabilir olsa da Ankara’nın her türlü uluslar arası ve bölgesel zeminde Suriye yönetimine karşı verdiği savaşımın samimiyetinden kimse kuşku duymuyor.

 Örneğin Davutoğlu, Arap ve Avrupa ülkeleri tarafından hazırlanan Suriye karşıtı karar taslağının Rusya ve Çin vetosuyla BM’de reddedilmesi üzerine“Biz, Birleşmiş Milletler süreci tıkandı diye yerimizde oturup bu akan kanı seyredemezdik. O andan itibaren gerek bölgemizden, gerekse diğer küresel aktörlerle temaslarımızı yoğun şekilde sürdürdük…. İstiyoruz ki, artık insani bir trajedi haline dönüşen bu sorun çerçevesinde ortak bir mutabakat zemini oluşturalım, bu mutabakat zemininde bu konuya Birleşmiş Milletler dışında kapsayıcı bir platform içinde çözüm arayalım”[4] dedi.

Ardından da BM dışında kapsayıcı bir platform olmak üzere “Suriye’nin Dostları” grubunun oluşturulmasını sağlamak için Amerika’ya gitti.

Ankara, 24 Şubat’ta ilk toplantısını yapan “Suriye’nin Dostları” konferansının ikinci turuna ev sahipliği yapmayı üstlenerek “kana olan duyarlılığı”nı ortaya koydu.      

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 13 Mart’ta twitter hesabından yaptığı açıklamada şunları söylüyor:

“Bu sabah, gazetelerde Gazze ve Suriye'den gelen yürek yakan fotoğraflar gördüm. Her zaman söylediğimiz gibi, zulümle kimse abad olamaz.  Masum çocukları, insanları katledenler, ne barış ne de istikrar getirir. En başından bu yana, uluslararası toplumu. Hem işgal altındaki Filistin topraklarında, hem de Suriye'de yaşanan acılara duyarlı olmaya, tepki göstermeye çağırıyoruz.”

Bu ifadeler, Ankara’nın “hem işgal altındaki Filistin topraklarında hem de Suriye’de yaşanan acılara duyarlı olma ve tepki gösterme” çağrısı yaparak iki acı arasında bir nitelik özdeşliği kurduğunu gösteriyor.

Bir başka deyişle Ankara Suriyeli muhalifler ile Gazze’deki Filistinlileri ve Şam rejimi ile İsrail rejimini benzer taraflar olarak gördüğünü ortaya koyuyor.

Peki bu benzer taraflara ve benzer acılara karşı sergilenen ortak tepki midir yoksa Ankara’nın Gazze’de akan kanı Suriye politikası için araçsallaştırması mıdır?

Bu soruya çok net bir cevap verebilmemizi sağlayacak turnusol kağıdı şudur.

Ankara, Gazze’deki kanı, Suriye politikasının “halkla ilişkiler” aracı yapmadığını benzer taraflara ve benzer acılara aynı tutumu sergileyerek ve biri için hangi siyasi ve diplomatik araçları kullanıyorsa diğer için de kullanarak ispat edebilir.

Yani Ankara’nın Gazzelinin kanı ile Suriyelinin kanı arasında ve Şam rejimi ile İsrail rejimi arasında fark görmediğinin, dolayısıyla da Gazze’deki kanı Suriye politikasının “halkla ilişkiler aracı” olarak kullanmadığının ispatı şu üç sorunun cevabında gizli.

1- Ankara 9 Mart’ta başlayan Gazze saldırısından dolayı İsrail’in BM Güvenlik Konseyi’nde kınanması için bir karar taslağı çalışması başlatır mı?

2- Ankara, ABD’nin İsrail’e olan kayıtsız şartsız desteğini ve İsrail’i BM’de kınayacak bir karar taslağını veto edebileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak bir “Filistin’in Dostları” girişimi başlatır mı?

3- Suriyeli muhaliflerin “kendini savunma” hakkına ve insani yardım koridoru açılmasına vurgu yapan Ankara, Filistinlilerin kendini savunması ve Gazze’ye insani yardım koridoru açılması için uluslar arası temaslarda bulunur mu?

Ankara eğer bu sorulara olumlu cevap veremiyorsa bu takdirde şu soruya cevap vermesi gerekiyor: “Tarafları ve acıları bakımından ortak olan iki şey karşısında siyasi ve diplomatik tutumu farklı kılan nedir?

 



[1] http://www.yakindoguhaber.com/HD9963_hamastan-el-cezireye-gazze-tepkisi.html

[2] http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/03/13/ha-esad-ha-israil

[3] http://www.trt.net.tr/trtavaz/suriye-ve-gazze-ye-dikkat-cekti--haber-detay,tr,32382.aspx

[4] http://www.mfa.gov.tr/sayin-bakanimizin-esenboga-havalimaninda-duzenledigi-basin-toplantisi_-8-subat-2012_-ankara.tr.mfa



Makaleler

Güncel