Ankara’nın mülteci aşkı kabusa dönerken

Suriye savaşında binlerce gönüllü militan Batılı askerlerin yerine Suriye alt yapısını tahrip ediyor. Finansman Körfez ülkelerinden karşılanıyor, Hamaliye işlerini ise Türkiye yapıyor. 2011’de Şam'a 3 ay ömür biçen Ankara şimdilerde bu ömrü haftalara ıskonto ediyor; çünkü yükü giderek ağırlaşıyor o yüzden acelesi var.

 

Tarih 29 Nisan 2011. Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 250 kişilik bir Suriyeli grubu, ellerinde Türk bayraklarıyla, Türkçe “Türkler gibi yaşamak istiyoruz, demokrasi istiyoruz” sloganları atarak Hatay’ın Yayladağı sınırındaki tel örgüleri aşarak Türkiye tarafına geçti.[1]

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Konya’daki gezisini yarıda keserek Ankara’ya döndü ve acilen “mülteci zirvesi” düzenledi.[2]

Suriye’deki huzursuzluğun sadece Ürdün sınırındaki Dera kentiyle sınırlı olduğu o tarihte yaşanan bu “mülteci akını”nın Türkiye’nin koordinasyonu ile gerçekleştirildiği yönündeki iddiaları ispatlayacak bir veriye şimdilik sahip değiliz. Ancak bu olayın “Suriye’de insani facia” görüntüsü oluşturmaya çalışanlara Ankara’nın sorunu uluslar arası boyuta taşımaya ne kadar hevesli olduğunu gösterdiğinden hiç şüphe yok.

Tarih 6 Haziran 2011: Türkiye sınırı yakınlarındaki Cisr eş-Şuğur kentinde 120 Suriyeli polis öldürüldü. Yarbay Hüseyin Harmuş, Suriye ordusundan ayrıldıktan sonra sığındığı Türkiye’de Cisr eş-Şuğur’da 120 Suriyeli polisi kendisinin öldürttüğünü açıkladı.[3]

Tarih 9 Haziran 2011: Suriye güvenlik güçlerinin Cisr eş-Şuğur kentindeki silahlı gruplara yönelik operasyon başlatmasıyla birlikte, Türkiye’ye 1.250 Suriyeli mülteci geldi. “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'kapıların kapanmayacağı’nı açıklarken yabancı gazetecilerin bölgeye ilgisini çekmeye çalışan hükümet, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Müdürlüğü aracılığıyla Yayladağı'nda “Basın Masası” oluşturdu. Nihayet “BM iyi niyet elçisi Angelina Jolie, Altınözü çadır kentinde mültecilerle bir araya getirilerek”[4] enformasyon operasyonu taçlandırıldı.

Türkiye, Suriye’deki çatışmaların ve buna bağlı olarak göçlerin artması “ihtimaline” karşılık üç aylık bir eylem planı hazırladı. Jandarma Genel Komutanlığı bölgeye ek birlik kaydırdı. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait bir taburun sınır ötesinde mülteciler için güvenli bölge oluşturması gündeme alındı. Olası göç dalgası için 30 milyon TL ödenek ayrıldı. Ankara, Suriye'den 500 bin ile 1 milyon arası mültecinin gelmesini beklediğini açıkladı.[5]

Ankara’nın Suriye yönetimine biçtiği ömrü yansıtan 3 aylık eylem planında öngördüğünün aksine mülteci sayısı 9 binlerde kaldı. Tüm korkutmalara rağmen Suriye güvenlik güçlerinin Cisr eş-Şuğur’da güvenliği sağlamasından sonra Suriyeli mültecilerin yarıya yakını geri döndü. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 19 Temmuz 2011 tarihli basın bülteninde Türkiye’ye gelen toplam Suriyeli mülteci sayısının 15 bin 731, geri dönüş yapanların ise 7 bin 440 olduğunu belirtti ve 19 Temmuz itibariyle Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısını 8 bin 273 olarak açıkladı.[6]

Suriye’de uluslar arası müdahaleyi zorunlu kılan bir “insani facia” tablosu resmetmek için en önemli araç mülteci transferiydi.

Türkiye’nin mültecilerle ilgili yaptığı 3 aylık eylem planı ve ABD, Fransa, Türkiye ve Katar’ın öncülüğünde kurulan Suriye Ulusal Konseyi adlı örgütün dönem başkanlığının 3 ayla sınırlandırılması, o dönemde Suriye yönetimine 3 aylık ömür biçildiği kanaatini güçlendiriyor.

Suriye yönetiminin 3 ay sonra devrileceği öngörüsüyle 500 bin ila 1 milyon mülteci bekleyen Ankara, Cisr eş-Şuğur sonrasındaki dönüşler sebebiyle hayal kırıklığına uğradıysa da 1 Nisan’daki Dostlar toplantısında kerhen kabul etmek zorunda kaldığı Annan planını sabote etmek için Urfa, Kilis ve İslayiye’ye kamplar kurarak yeniden mülteci duasına çıktı.

Katarlı ve Suudi Arabistanlı ortakları aracılığıyla sağladığı silah, para ve militan desteği sayesinde Annan planını sabote etmeyi başaran Ankara’nın duasının 18 Temmuz’dan sonra kabul edildiği gözüküyor.

18 Temmuz’dan sonra Suriye’deki iç savaşın doğrudan tarafı haline geldiğini gizleme ihtiyacı bile duymayan Ankara, mültecilerin sayısının 70 bine ulaşmasının[7] tedirginliğini yaşarken “Esed rejiminin birkaç haftalık ömrü kaldı”[8] kehanetine inanmak istiyor.  

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Türkiye tarafsız kalamazdı" klişesiyle Fransa'nın Birleşmiş Milletleri 30 Ağustos'ta olağanüstü toplantıya çağırmasına dikkat çekerek ve olası bir "uçuşa yasak bölge, ya da güvenlikli bölge"[9] umudunu diri tutarak artan mülteci sayısına yüklediği anlamı ortaya koyuyor.

Çin ve Rusya’nın tutumunda hiçbir değişiklik emaresi olmadığı ortadayken 30 Ağustos’taki BM Güvenlik Konseyi toplantısına bağlanan umutların da söneceğini kestirmek kehanet olarak gözükmüyor.

Kaldı ki Suriye konusundaki söylemlerinin aksine eylemleriyle hiç de Ankara’nın beklentilerine cevap vermeyen “Batılı Dostların” Suriye’ye askeri müdahale gibi bir hevesi de, acelesi de yok.

Çünkü 18 Temmuz’da Suriye için tasarlanan devrim planı başarısız oldu; ancak süreç artık bir yıpratma savaşına dönüştü.

Bu yıpratma savaşında binlerce gönüllü ve kiralık militan Batılı askerlerin yerine Suriye alt yapısını tahrip ediyor. Bu yıpratma savaşının finansmanı Körfez ülkelerinden karşılanıyor, Hamaliye işlerini ise Türkiye yapıyor. 

Şu an için sadece militanlara istihbarat desteği vermekle yetinen “Batılı Dostların” “güvenli bölge” oluşturmak için ne kendi askerini riske atmaya ve ne savaş masrafına girmeye niyeti var.

Batılı Dostlar, arenaya saldıkları gladyatörlerinin savaşını tribünlerden izleyerek ve diplomasi kürsülerinden tezahürat yaparak Suriye’nin tahrip edilmesinin zevkini çıkarmayı tercih ediyor/edecek.

2011’de Şam yönetimine 3 ay ömür biçen Türkiye şimdilerde bu ömrü haftalara ıskonto ediyor; çünkü yükü giderek ağırlaşıyor o yüzden acelesi var.

         

 



[1]http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/04/30/250-kisi-turkiyeye-sigindi

[2]http://haber.gazetevatan.com/suriyedeki-kriz-sinirimiza-dayandi/374269/1/Haber

[3]http://www.timeturk.com/tr/2011/06/11/suriyeli-askerleri-ben-oldurttum.html

[4]http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/06/17/angelina.jolie.hatayda/620426.0/index.html

[5]http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/06/09/ankara-suriye-sinirinda-kritik-uc-ay-icin-alarmda

[6]http://www.afetacil.gov.tr/FAALIYETLER/suriye_duyuru/19T.pdf

[7]http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/08/120820_turkey_syria.shtml

[8]http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21261884.asp

[9]http://www.cnnturk.com/2012/guncel/08/20/davutoglu.isareti.verdi/673607.0/index.html