Moskova’dan satış beklerken, Washington’un satışına gelme ihtimali

Moskova’dan Suriye politikasında “satış” bekleyen “Dostlar”, Washington’un Cenevre "satışı"na uyanabilirler.

 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Jeffrey Feltman, geçtiğimiz hafta Lübnanlı grupların Suriye’ye silah sokulmasındaki rollerinin kaygı verici olduğunu söyledi.

Rus yetkililerin krizin başından beri kullandığı “Suriye’de kimseyi desteklemiyoruz” söyleminden, “Moskova’nın Şam’ı sattığı” algısı oluşturulmaya çalışılırken, Feltman’ın BM’deki bu son açıklamasından hareketle Washington’un “Dostlarını satabileceği” ihtimali elbette kimsenin dikkatini çekmiyor.

Feltman’ın Suriye’deki silahlı grupların Lübnan üzerinden silahlandırılması konusundaki kaygılarını BM Genel Sekreter Yardımcısı sıfatıyla dile getirdiği ve bunun Amerikan politikasını doğrudan yansıtmadığı doğrudur.

Ancak bu “kaygının” sahibinin yakın zamana kadar Amerikan Dışişleri Bakanı Yardımcılığı, onun öncesinde ise Amerika’nın Beyrut büyükelçiliği görevinde bulunduğu da doğrudur.

Amerika’nın Lübnan Büyükelçisiyken “güneyin (Hizbullah’ın) silahına karşı kuzeyin (14 Martçıların) silahlandırılması”[1] teorisinin sahibi olan Jeffrey Feltman, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı sıfatıyla Suriye’deki isyanın henüz iç savaşa dönüşmediği aylarda Lübnan’daki 14 Martçı liderlerle birlikte Suriye’deki silahlı grupları örgütleyen isimlerin başında geliyordu.

Halen Katar’da bulunan İsrail parlamentosu eski milletvekillerinden Azmi Bişara ile İstanbul’da kurulacak olan Ulusal Konsey’in zeminini hazırlayan Feltman, Suriyeli isyancıların Humus’un Baba Amr semtinde kurtarılmış bölge oluşturmaya çalıştığı dönemlerde önemli bir toplantı organize etmişti.

El Mustakbel Partisi Başkanı Sa’d Hariri’nin Danışmanı Hani Hammud, ABD’nin İsrail Büyükelçisi Dan Shapiro ve Mustakbel Partisi üyesi eski Ekonomi Bakanı Mervan Hammade’nin katıldığı bu toplantı sonrasında Suriyeli suikastçıların yakalanmamak için özel uçaklarla Beyrut’a geldiği ve Hariri sayesinde de bunlara göç ve gümrük işlemleri yapılmadığı açıklanmıştı.[2]

Ulusal Koordinasyon Kurulu Başkanı Heysem Menna tarafından da doğrulanan ve Suriyeli muhalif grupların hem nitelik hem de nicelik açısından silahlandırılmasını sağlamaya çalışan sürecin baş aktörü Jeffrey Feltman’ın, şimdi Lübnanlıların Suriye’ye yaptığı silah kaçakçılığından kaygı duyması elbette Washington’dan bağımsız olarak yeni göreviyle de izah edilebilir.

Ancak Suriye’de 18 Temmuz’da başlatılan vekalet savaşına Ankara’nın zorlaması ve başkanlık seçimlerinin iç politik şartları çerçevesinde dahil olan Obama yönetiminin uluslar arası bir anlaşmayla Suriye’de kontrollü bir geçiş formülünden hala çok uzak olmanın tedirginliği içinde bulunduğu da gözüküyor.

Bu tedirginlikten olsa gerek ki Obama yönetimi, seçim zaferinden hemen sonra doğrudan liderlik üstlenerek Suriye’de kontrollü geçişi sağlamak üzere Katar’da yeni bir siyasi örgüt ve Antalya’da da savaş sahasını kontrol altına alacak bir askeri örgüt kurdurdu.

Daha önceleri, Suriye’deki el-Kaide gücünün çok sınırlı olduğunu[3] ya da el-Kaide varlığının rejimin propagandasından ibaret olduğunu[4] söyleyen muhalifler, Amerika’nın Nusra Cephesi’ni terör örgütleri listesine almasına tepki göstererek el-Kaide’nin Suriye devriminin bir parçası[5] olduğunu ifade etmeye başladı.

Katar’da kurulan yeni siyasi örgütün, Antalya’da kurduğu askeri örgüte Nusra Cephesi’ni dahil etmeyerek Washington’un beklentisini kısmen karşılamış olduğu açık; ancak Washington’un terör örgütü listesine aldığı bir örgütü dışlamaya hiç de niyetli gözükmeyen yeni ortaklarına açabileceği kredinin sınırları çok net değil.

Washington’un yeni örgüte, hatta belki de “Suriye devrimine” açtığı kredi limitinin şu iki ihtimale göre şekilleneceği söylenebilir.

1- Ulusal Koalisyon adlı yeni örgüt, gerçekten de Nusra Cephesi’ni devrimin bir parçası olarak görmektedir ve doğal olarak mevcut yönetim devrildikten sonra tüm gruplar gibi Nusra Cephesi’nin de devrimin hissedarı olmasını kabul etmektedir.

2- Ulusal Koalisyon, Antalya’daki askeri örgüte katmayarak Nusra Cephesi’ni zaten dışlamıştır; ancak sahadaki gücünden çekindiği için şu an Nusra Cephesi’ni karşısına almamak adına söylem düzeyinde desteklemektedir. Bir başka deyişle Nusra Cephesi ile hesaplaşma “devrim” sonrasına ertelenmektedir.

Şu an yeni dışişleri bakanını belirlemekle meşgul olan Obama yönetimi, henüz Ulusal Koalisyon’un Nusra Cephesi’ne sahip çıkışını nasıl algıladığını ortaya koyan bir açıklama yapmadı.

Bununla birlikte yukarıdaki ihtimallerden hangisine inanırsa inansın Obama yönetiminin yeni örgüte kredi konusunda çok da cömert davranmayacağı söylenebilir.

Çünkü Amerika’nın kabusu olan birinci ihtimal devre dışı bırakılsa bile ikinci ihtimal, Nusra Cephesi’yle baş etmekten aciz olan yeni örgütün “devrim” sonrasında yapabileceklerinin sınırlarını ortaya koymaya yetiyor. Dolayısıyla da Amerika’ya birinci ihtimalin sonuçlarını vaat ediyor.

Bu sebeple de Türkiye ve İsrail gibi iki önemli müttefikinin sınırlarını el-Kaide’ye teslim etme riski, Washington’u yeniden Cenevre mutabakatına döndürecek potansiyeller taşıyor.

John Kerry yönetimindeki ABD dış politikasının Suriye politikasını Clinton tarzıyla sürdürüp sürdürmeyeceği şimdilik belirsiz gözüküyor; ancak Jeffrey Feltman’ın son açıklamasını muhtemel bir değişimin ilk işaret fişeği olarak değerlendirmek yanlış olmaz.

Özetle Moskova’dan Suriye politikasında “satış” bekleyen “Dostlar”, Washington’un Cenevre satışına uyanabilirler.

Çok ironik bir şekilde hala “el-Kaide’nin Suriye’de esamisinin okunmadığını”[6] düşünen Ankara’yı saplandığı Suriye batağından kurtaracak tek yol belki de bu satış.

 


[1]http://www.farsnews.com/newstext.php?nn=13911001000201

[2]http://www.dunyabulteni.net/file/2011/dubam-arap-devrimleri-suriye.pdf

[3]http://www.zaman.com.tr/dunya/suriyede-el-kaide-tehdidi-yok/2009746.html

[4]http://www.bbc.co.uk/turkce/ozeldosyalar/2012/05/120524_syria_alqaeda.shtml

[5]http://www.ydh.com.tr/HD11157_george-sabra--cebhetu-n-nusra-devrimin-bir-parcasidir.html

[6]http://www.haberturk.com/yazarlar/nihal-bengisu-karaca/799010-el-kaidenin-suriyede-esamisi-okunmaz