IŞİD’i ilga eden Zevahiri mi el-Cezire mi?

Katar, el-Cezire aracılığıyla Ebubekir Bağdadi’yi hem de ses kaydı gibi açık bir delille kendi liderinin emrini dinleyip dinlememe konusunda ikileme sürüklemek istiyor.

Katar’ın el-Cezire televizyonu, 8 Kasım’da el-Kaide Lideri Eymen Zevahiri’nin Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütü lağvettiğine dair bir ses kaydı yayımladı.

Zevahiri’nin ses kaydı, el-Kaide’nin yeni bir kararı olduğu algısına yol açtı ve bu gelişmenin sebeplerine ve sonuçlarına dair değerlendirmeler, tahminler yapılmaya başlandı.

Ancak IŞİD’in ortaya çıkışı sonrası yaşanan süreç ile söz konusu ses kaydı, kronolojik bir bütünlük içerisinde ele alındığında 8 Kasım tarihli el-Cezire haberinin sahaya doğrudan yansımaları olacak bir yeni gelişmeyi bildirmediği anlaşılıyor.

IŞİD’in ortaya çıkması ile Suriye’deki el-Kaide sayısının ikiye yükselmesine ve silahlı gruplar arasındaki iç savaşın tırmanmasına neden olan süreç şöyle gelişti:

1- El Kaide Lideri Eymen Zevahiri, 7 Nisan’da Suriye’de İslam devleti kurulması çağrısında bulundu.

2- Irak el-Kaide’sinin Lideri Ebubekir el-Bağdadi, 8 Nisan’da Suriye’deki Nusra Cephesi ile birleştiklerini ve Irak-Şam İslam Devleti’ni kurduklarını açıkladı.

3- El-Kaide’nin Suriye kolu olarak nitelendirilen Nusra Cephesi’nin Lideri Ebu Muhammed Colani, Bağdadi’nin birleşme açıklamasını yalanladı ve el-Kaide Lideri Eymen Zevahiri’ye biat ettiklerini açıkladı.

Bağdadi’nin ‘birleştik’, Colani’nin ise ‘birleşmedik’ açıklaması sebebiyle ortaya çıkan belirsizlik, bu iki örgüt militanları açısından 23 Mayıs’a, kamuoyu açısından ise 9 Haziran’a kadar sürdü.

Çünkü geçen süre içerisinde Suriye’de hem Nusra hem de IŞİD imzalı operasyonlar ve infazlar yapıldı.

Katar’ın el-Cezire televizyonu, 9 Haziran’da el-Kaide Lideri Eymen Zevahiri’nin IŞİD Lideri Ebubekir Bağdadi’ye gönderdiği bir mesajı ‘özel yollarla’ elde ettiğini bildirdi.[1]

El-Cezire’nin haberine göre Zevahiri, mesajında Bağdadi’nin Nusra ile birleşme ve Irak-Şam İslam Devleti’ni kurma kararını kendileriyle danışmadan aldığı için hata yaptığını belirtiyor ve birleşme kararını ‘lağv’ediyordu.

Zevahiri, mesajında Nusra’nın el-Kaide’nin genel liderliğine bağlı olan Suriye’deki bağımsız kolu olduğunu belirtiyor, Bağdadi’nin liderliğini yaptığı Irak İslam Devleti’nin (IİD) sorumluluk alanının ise Irak olduğunu belirterek, ortaya çıkan belirsiz duruma açıklık getirmiş oluyordu.

Zevahiri’nin el-Kaide genel lideri olarak IŞİD diye bir örgüt olmadığına, Nusra ve Irak İslam Devleti (IİD) adlı iki örgüt olduğuna ve Nusra’nın Suriye’den, IİD’in ise Irak’tan sorumlu olduğuna dair mesajının Suriye’de hiçbir etkisi olmadı.

Bağdadi’ye bağlı olan grup, IŞİD adıyla, Colani’ye bağlı olan grup da Nusra adıyla eylemler yapmaya devam etti; hatta ABD’nin Suriye’ye müdahale ihtimalinin ortadan kalkmasından sonra bu iki örgüt birbiriyle savaşmaya da başladı.

Herkes için toparlanma vakti

ABD müdahalesinin ihtimal dışı kalması, Suriye’deki silahlı grupların devrim sonrasına ertelediği iç hesaplaşmayı öne almasına neden oldu.

Tüm silahlı grupların birbiriyle savaşmaya başlaması, Dostlar Grubu tarafından açıkça desteklenen Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) dağılmanın eşiğine getirirken sahadaki üstünlüğün ‘aşırı’ diye nitelenen grupların eline geçtiği görüldü.

ÖSO’nun zayıflaması, silahlı gruplar arasında ‘aşırılar’ın belirleyici olmaya başlaması, Suriye ordusunu cephelerde, Suriye yönetimini de siyasi alanda güçlendirdi.

Suriye’ye karşı sürdürülen vekalet savaşında ‘aşırıların’ belirleyici olmaya başlaması, bu savaşın asılları olan Dostlar Grubu’nu iki sebeple kaygılandırmaya başladı.

1- Aşırıların belirleyici olmaya başlaması ile vekalet savaşının kontrolü kaybediliyordu.

2- Sahadaki mevcut durum, Dostlar Grubu’na Cenevre-2’de masaya Şam’a ve müttefiklerine şartlar dayatabilecek güçlülükte oturabilecekleri kazanımlar vaat etmiyordu.

Bu kaygılar, vekalet savaşının asılları olan Dostlar Grubu’nun özellikle Batılı üyelerini bariz bir şekilde silahlı seçenekten uzaklaşmaya ve siyasi çözüme yaklaşmaya yöneltiyordu.

Dostlar grubunun Arap üyelerinden Suudi Arabistan’ın silahlı seçenekteki ısrarı biliniyor.

Katar uzun bir süredir oyundan alındığı için silahlı çözümdeki ısrarı da siyasi çözüme eğilimi de belirsizleşmiş bulunuyor.

Asıllarından biri olduğu bu vekalet savaşının insani yükünü taşıyamayacak noktaya gelen Türkiye, hem aşırılar lehine gelişen sahadaki durumdan kaynaklanan güvenlik sorunlarına hem de aşırıları desteklediği suçlamalarına maruz kalıyor.

Dolayısıyla yenilgi anlamına geldiği için gönülsüz de olsa siyasi çözüm konusunda Batılı müttefikleriyle uyumlu davranmaya çalışıyor.

Dostları siyasi çözümden caydırmanın iki yolu

Dostlar Grubu içerisinde siyasi çözüme yönelen Batılıları, silahlı çözüme yeniden döndürmek için iki yol gözüküyor.

1- İç hesaplaşma yüzünden darmadağın olan gruplardan kontrol edilebilir olanları bir araya getirip yeni bir ÖSO yaratmak.

2- Kontrol dışı silahlı grupları kontrol edilebilir hale getirerek mevcut yapıyı korumak.

Birinci yolu Suudi Arabistan’ın denediği anlaşılıyor. Doğrudan Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan’a bağlı olduğu belirtilen Zehran Alluş liderliğindeki İslam Ordusu, ÖSO’yu modifiye etmeye ve toparlamaya yönelik bir adım olarak gözüküyor.

El-Cezire’nin 8 Kasım tarihli Zevahiri haberi ise Katar’ın ikinci yolu deneyerek oyuna yeniden girmeye çalıştığı izlenimi yaratıyor.

El Cezire televizyonun Zevahiri’nin IŞİD’i lağvettiğine dair dünkü haberinin, 9 Haziran’da yayımladığı haberden tek farkı, dünkünün Zevahiri’nin ses kaydını içermesinden ibaret.

Zevahiri’nin mesajı

23 Mayıs’ta yapıldığının belirtildiği bu konuşmada Zevahiri şunları söylüyor:

1- Ebubekir el-Bağdadi, Irak-Şam İslam Devleti kurduğunu, bizimle istişare etmeksizin ve bize bildirmeksizin ilan etmekle hata etti.

2- Muhammmed el-Colani de Irak-Şam İslam Devleti'ni reddettiğini ve el-Kaide'yle bağlantısını, bizimle istişare etmeksizin ve bize bildirmeksizin ilan ederek hata etmiştir.

3- Irak-Şam İslam Devleti ilga edildi, Irak İslam Devleti olarak çalışmalarına devam etmesi kararlaştırıldı. Nusra Cephesi, el-Kaide'nin Suriye'deki bağımsız koludur, el-Kaide'nin genel liderliğe tabidir.

4- Irak İslam Devleti'nin hakimiyet sınırları Irak'tır.

5- Nusra Cephesi'nin hakimiyet sınırları Suriye'dir.

6- Ebu Bekir el-Bağdadi, bu tarihten sonra bir yıl süresince Irak İslam Devleti'nin emiridir. Bir yıl sonrasında Irak İslam Devleti Şura Meclisi, hazırladığı raporu el-Kaide genel liderliğine sunacak. Bu rapora göre genel liderlik, el-Bağdadi'nin emirliğini yineleyecek ya da yeni bir emir seçecek.

7- Muhammed el-Colani, bu tarihten sonra bir yıl süresince Nusra Cephesi'nin emiridir. Bir yıl sonrasında Nusra Cephesi Şura Meclisi, hazırladığı raporu el-Kaide genel liderliğine sunacak. Bu rapora göre genel liderlik, Colani'nin emirliğini yineleyecek ya da yeni bir emir seçecek.

8- Irak İslam Devleti, Nusra Cephesi'nin ihtiyaç duyduğu silah ve savaşçı ihtiyacını, gücü nispetinde karşılayacak.

9- Nusra Cephesi, Irak İslam Devleti'nin ihtiyaç duyduğu silah ve savaşçı ihtiyacını, gücü nispetinde karşılayacak.

10- Her iki taraf da diğer tarafa karşı sözlü ve fiili saldırılardan sakınacak.

11- Her iki taraf ve tüm mücahitler, müslümanın malını, namusunu ve kanını koruyacak. Müslümanın kanı, müslümana haramdır.[2]

Sonuç

El-Cezire’nin 9 Haziran’daki haberini 6 ay sonra ses kaydı ekleyerek yayımlaması, kamuoyunda yeni bir gelişmeymiş gibi algılanabilir; ancak bunun örgütler tarafından yeni bir gelişme olarak anlaşılmayacağı açık.

Peki o halde el-Cezire, dolayısıyla da Katar, bu haber tekrarıyla neyi amaçlıyor?

Sahadaki silahlı gruplar içerisinde en kontrol dışı örgütün IŞİD olduğu açık; çünkü IŞİD, değil yabancı bir ülkeyi, kendi liderinin 23 Mayıs’taki emrini bile dinlemeyecek kadar kontrol dışı bir güç.

Öyle gözüküyor ki Katar, el-Cezire aracılığıyla IŞİD’i ve Ebubekir Bağdadi’yi hem de ses kaydı gibi açık bir delille kendi liderinin emrini dinleyip dinlememe konusunda ikileme sürüklemek istiyor.

IŞİD, Zevahiri’yi dinlerse kontrol altına alınmış, dolayısıyla da önceki duruma geri dönülmüş olacak.

Ses kaydı gibi açık bir delile rağmen dinlemez ise de tüm ‘değerlerini’ dayandırdığı biat kültürüne aykırı davranmış, bir bakıma el-Kaide ile birlikte kendini inkar etmiş olacak.

IŞİD, henüz bu habere ilişkin bir tepki vermiş değil; ancak 23 Mayıs sonrasında yaptığı gibi Zevahiri’nin el-Cezire aracılığıyla kamuya yansıtılan sesli mesajını da kulak ardı etmeye devam etmesi, yeni bir iç savaşın fitilini ateşleyebilir.

 



[1] http://www.aljazeera.net/news/pages/a5a7d33e-3c9f-4706-b070-e358b5e67236

[2] http://www.aljazeera.net/news/pages/4a28f44d-1fda-4f2e-8947-295ef5756336