Cenevre-2: Devrim stratejisinde kırılma

Cenevre-2 Dostlar Grubu’nun Suriye’deki devrim stratejisinde ciddi bir kırılmayı ifade ediyor.

Aylardır Suriye sorununun çözümü konusunda tek umut olarak görülen Cenevre-2 Konferansı, tarafların ilk gün yaptığı konuşmaların ardından peşinen başarısız olarak nitelendirildi.[1]

“Esed’e geçiş hükümetinde yer yok” diyen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Montrö’deki sözleri, Washington’un 2011’de ortaya koyduğu ‘çözüm’ perspektifinin tekrarından ibaretti.

ABD’nin Suriye sorununun başından beri ‘çözüme’ dair tek reçetesi, Beşşar Esed’in çekilmesiydi.

Olayların başlamasından bir hafta sonra (25 Mart’ta) dönemin Savunma Bakanı Robert Gates,[2] 18 Ağustos’ta da Başkan Barack Obama,[3] Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’e çekilme çağrısı yaparak Suriye’deki soruna ilişkin ‘çözüm’ anlayışını ortaya koymuştu.

Ortadoğu politikasına dair önceliklerini ‘İsrail’in güvenliği’ne göre belirleyen ABD’nin Suriye sorununa ilişkin perspektifinde “Mısırsız savaş, Suriyesiz barış olmaz” tespitinin etkili olduğu anlaşılıyordu.

25 Ocak’taki Mısır devrimiyle 30 yıllık müttefikini kaybeden ABD, Suriye devrimi ile durumu dengelemeye çalışıyor; Robert Gates’in açıkça Mısır vurgusu yaparak Esed’i çekilmeye çağırması da bu denge arayışını yansıtıyordu.

Suriye ‘devrimi’ ABD perspektifine göre tasarlandı

Suriye’nin ‘ılımlı Arap eksenine’ dahil edilmesini öngören ‘çözüm’ perspektifi, ABD’nin önceliği olmakla birlikte farklı gerekçelerle dahi olsa, Batılı ve bölgesel müttefiklerin de tercihine de uygun düşüyordu.

Dolayısıyla Suriye’yi ‘ılımlı Arap eksenine’ dahil edecek ‘çözüm’ perspektifi çerçevesinde bir grup çalışması başlatıldı. 24 Şubat 2012’den sonra ‘Suriye’nin Dostları’ adını kullanacak olan grup, aşamalı olarak tüm devrim modellerini Suriye üzerinde denemeye koyuldu.

1- Tunus ve Mısır’daki gibi sivil halk devrimi beklentisi sürerken Şam, 8 Ağustos’a kadar Türkiye aracılığıyla ‘yumuşak darbe’ye ikna edilmeye çalışıldı.

2- Arap Birliği, kasım ayında başlattığı girişimle Şam’a Yemen’de uygulanan ‘yumuşak devrim’ modelini önerdi.

3- Arap Birliği, Fransa ve İngiltere tarafından hazırlanan karar taslağıyla 4 Şubat’ta (2012) Libya modeline dayalı bir devrim için BM Güvenlik Konseyi’ne gidildi.

4- Fransa’nın önerisiyle 24 Şubat’ta kurulan Dostlar Grubu ile BM’yi bypass ederek ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal ederken kullandığı model üretilmeye çalışıldı.

5- BM’yi bypass ederek müdahalede bulunamayan Dostlar Grubu silahlandırdıkları muhalifler aracılığıyla Şam yönetimini devirmek için 18 Temmuz’da açık vekalet savaşına başladı.

1. aşamada Türkiye’nin, 2. aşamada Arap Birliği’nin, 3. aşamada Arap Birliği ve Avrupa’nın, 4 aşamada Fransa’nın öncü rol oynadığı süreçte 5. aşamada 31 Ekim’den itibaren ABD liderlik rolünü doğrudan üstlenmeye karar verdi.

Aşamalara göre öncü aktörler ve kullanılan araç ve yöntemler değişse de ‘Esed gitmelidir’ cümlesiyle ifade edilen ‘devrim’ stratejik hedefinden hiç vazgeçilmedi.

Cenevre-2 ve stratejik hedefte kırılma

Suriye ile ilgili ‘çözüm’ perspektifini ‘devrim’ hedefi üzerine kuran Dostlar Grubu’nun desteklediği muhaliflerin krizin başından beri “Esed’in gidişini öngörmeyen hiçbir çözüm modeli için masaya oturmayacaklarına”[4] dair tutumu biliniyor.

Aynı muhaliflerin ‘Esed’in gidişini öngörmeyen’ Cenevre-2 konferansına ABD’nin baskısıyla katılması ve ‘elinin kanlı olup olmadığını’ tartışmaksızın Suriye yönetimi ile masaya oturması Suriye’ye yönelik devrim projesinde ciddi bir kırılmaya işaret ediyor.

Peki ‘devrim’ öngören bütünlüklü stratejideki bu kırılma, Dostlar Grubu’nun yenilgiyi kabul edip sürdürdüğü vekalet savaşından çekileceği anlamına mı geliyor?

31 Ekim 2012’den[5] itibaren grup liderliğini doğrudan üstlenen ABD’nin yapılandırdığı muhalif örgütü Cenevre-2’ye ön şartsız katılmaya zorlaması[6] eylül ayından itibaren kontrol dışına çıkmaya başlayan vekalet savaşında yeni bir manevra alanı açmaya yönelik bir adım olarak gözüküyor.

Cenevre’de gündemi kim belirliyor

ABD’nin desteklediği muhalifleri Şam’la masaya oturtmasını, kontrol dışına çıkan vekalet savaşından çekilmek istediğinin işareti olarak okumak için henüz erken.

Ancak ne ABD’nin ne de vekillerinin Cenevre’nin gündemini belirleyebilecek durumda olmadığı da son derece açık.

Cenevre’nin asli gündemini, yükselen aşırılığa paralel olarak ağırlaşan insani sorunlar ve artık Rusya kadar ABD’yi de kaygılandıran ‘terörizm’ olgusunun oluşturduğu açıkça görülüyor.

25 Ocak’ta yapılan ilk yüz yüze görüşmelerde kuşatma altındaki yerlere insani yardım ulaştırılmasının, 26’sındaki görüşmelerde de esir ve tutuklular konularının görüşüldüğünün açıklanması,[7] gündemin Şam ve müttefiklerinin istediği gibi siyasi geçiş çerçevesinde değil, terörizm ve insani sorunlar çerçevesinde belirlendiğini gösteriyor.   

27 Ocak’taki görüşmelerde siyasi konuların görüşüleceğini söyleyen Ulusal Koalisyon Sözcüsü Luay Safi’nin “özgür ve şeffaf seçim talep edeceklerini” açıklaması, ABD ve müttefiklerinin siyasi alanda bile ‘devrim’ hedefinden ne kadar uzak olduklarını gösteriyor.

Cenevre-2 gündeminin Şam ve müttefiklerinin istediği şekilde terörizm ve insani durum çerçevesiyle belirlenmesi, Amerika’ya rağmen olmuş değil.

Gündem üzerinde hiçbir belirleyiciliği olmamasına rağmen Kerry’nin ‘geçiş hükümetinde Esed’e yer yok’ sözündeki ısrarı ise ‘terörle mücadele’ gündemini dengelemeye yönelik bir söylemden ibaret gözüküyor.

‘Terör ve yarattığı insani sorunlar’ çerçevesinin ağırlık kazandığı müzakere gündeminin siyasi geçişi müzakere etmek isteyen masadaki muhalifleri, ‘teröristlerle’ arasına mesafe koymaya zorlayacağı son derece açık.

Bu ise Şam ve müttefiklerinin “teröristlerle onurlu ve vatansever muhaliflerin birbirinden ayrılması” talebinin kendiliğinden işlerlik kazanması anlamına geliyor.

Ulusal Koalisyon’u Cenevre-2’ye ön şartsız oturtan Amerika’nın ÖSO’dan ayrılarak İslami Cephe’yi kuran silahlı grupları ‘Uyanış Konseyi’ rolüne zorladığı biliniyor.[8]

Daha önce “Esed’in gidişini içermeyen hiçbir görüşmeye katılmayız” diyen siyasi muhalifler, Cenevre’ye ön şartsız giderek terörist değil, ‘onurlu ve vatansever muhalif’ olmaya hazır olduklarını göstermiş oldu.

İslami Cephe’nin ‘onurlu ve vatansever muhalif’ olmak ile ‘terörist’ olmak arasında yapacağı tercih, sadece sahadaki durumu değil, Ulusal Koalisyon’un siyasi liderliğini de etkileyecek potansiyeller taşıyor.

ABD’nin geniş kavisli dönüş manevrası mı yeni savaş hazırlığı mı

El Kaide bağlantılı grupların belirleyici olmaya başlaması, desteklenen silahlı grupların el-Kaide benzeri bir profil kazanması, Ulusal Koalisyon’un parçalanmaya müsait kırılgan ve etkisiz yapısı, ABD’yi Rusya’nın belirleyici olduğu bir çözüm formülüne yaklaşmaya zorlayan etkenler olarak gözüküyor.

Ancak ABD, tüm bu şartlara rağmen, ‘geçiş hükümetinde Esed’e yer yok’ söyleminde ısrar ediyor.

The Telegraph Yazarı Richard Spencer Cenevre-2‘nin “barış istiyorsan, savaşa hazırlan”[9] mantığına göre şekillenen yeni bir savaş hazırlığı olduğunu öne sürüyor.

Amerika’nın Cenevre tutumu ani bir dönüş yaptığı izlenimi vermeme ve zamana yayılmış bir geniş kavisle vekalet savaşından çekilme manevrası değil, Spencer’in dediği gibi bir yeni savaş hazırlığı ise, Kerry’nin “Esed’e yer yok” söylemi, Şam ve müttefiklerinin ‘terörizm’ gündemine karşı ‘Esed’le teröristler arasında fark görmüyorum’ mesajı olarak okunabilir.

Cenevre-2 eğer bir savaş hazırlığı ise Amerika’nın Cenevre sonrasına dair muhtemel ajandasında şunların yer alacağı söylenebilir.

1- Cenevre-2’ye ön şartsız katılarak ‘terörist değil onurlu muhalif’ olduğunu gösteren Ulusal Koalisyon’un Şam ve müttefikleri tarafından da resmi bir muhatap olarak tanınması.

2- İslami Cephe’nin ‘Uyanış Konseyleri’ rolüyle ‘onurlu vatansever muhalif’ olmaya zorlanması; İslami Cephe’nin Ulusal Koalisyon’da makul sayıda temsilinin sağlanması ve iki örgüt arasındaki bütünlük ve koordinasyonun sağlanması.

3- Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi ortakları aracılığıyla ‘terörizme karşı mücadele’ adına silahlandırmaya devam edilmesi ve vekalet savaşının sürdürülmesi.

Amerika’nın 31 Ekim 2012’den itibaren yaptıklarının tekrarından ibaret olan bu hazırlıkların Cenevre-2 sonrası için öngörülen ‘yeni savaş’a dair ne vaat ettiği son derece belirsiz.   

Mevcut şartlarda sahayı etkilemesi beklenmeyen Cenevre-2’ye dair en net ifade galiba şu: Cenevre-2 Dostlar Grubu’nun Suriye’deki devrim stratejisinde ciddi bir kırılmayı ifade ediyor.

 



[1]Milliyet. 23 Ocak 2014. Kerry: Esad Kalamaz; Lavrov: Karışmayın http://dunya.milliyet.com.tr/kerry-esad-kalamaz-lavrov-/dunya/detay/1825923/default.htm

[2]Rusya El-Yovm. 25 Mart 2011. غيتس: يتعين على سورية الاقتداء بالنموذج المصري. http://arabic.rt.com/news_all_news/news/66204/

[3]Sabah. 19 Ağustos 2011. ABD ve Avrupa Esad’ın ipini çekti. http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/08/19/abd-ve-avrupa-esadin-ipini-cekti

[4]Sabah. 2 Temmuz 2012. Geçiş hükümeti baştan tökezledi. http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/07/02/gecis-hukumeti-bastan-tokezledi

[5]NTVMSNBC. 1 Kasım 2012. Suriye Ulusal Konseyi feshedilsin http://www.ntvmsnbc.com/id/25394157/

[6]BBC Türkçe. 14 Ocak 2014. ABD ve İngiltere’den Suriye muhalefetine Cenevre uyarısı. http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/01/140113_suriye_ingiltere_abd.shtml

[7]YDH. 25 Ocak 2014. Cenevre görüşmeleri haftalarca sürebilir. http://www.ydh.com.tr/HD12601_cenevre-gorusmeleri-haftalarca-surebilir.html

[8]Ruth Sherlock, YDH. 22 Ocak 2011. ABD’den İslami Cephe’ye el-Kaide’ye karşı gizli destek. http://www.ydh.com.tr/HD12591_abd-den-el-kaideye-karsi-islami-cephe-ye-gizli-destek.html

[9]Richard Spencer. YDH. 25 Ocak 2014. Suriye barış görüşmeleri bütünüyle savaşın bir parçası. http://www.ydh.com.tr/HD12602_suriye-baris-gorusmeleri-butunuyle-savasin-bir-parcasi.html



Makaleler

Güncel