İsrailli liderler, seçimlere 2006 savaşıyla kıyaslanmayacak bir füze yağmuru altında girme riskini almak yerine caydırıcılığı Şeba’da bırakmayı tercih etti.
İsrail’in, UNIFIL aracılığıyla Hizbullah’ın 28 Ocak’taki gerçekleştirdiği Şeba operasyona cevap vermeyeceğini açıklaması, iki taraf arasındaki caydırıcılık dengesinin Hizbullah lehine bozulduğunu gösteriyor.
İsrail’in 18 Ocak’taki Kuneytra saldırısı, herkese Hizbullah’ın taktik misilleme kapasitesini; Hizbullah’ın 28 Ocak’taki Şeba operasyonu ise yine herkese İsrail’in stratejik caydırıcılığını ölçme imkanı verdi.
Direniş’in Şeba operasyonu, Hizbullah’ın taktik misilleme kapasitesini; İsrail’in buna cevap vermeyeceğini açıklaması ise İsrail ordusunun stratejik caydırıcılık kapasitesini ortaya koymuş oldu.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın da işaret ettiği üzere Şeba operasyonu, “misillemeden büyük, savaştan küçük”[1] bir cevaptı.
Çünkü Şeba operasyonu nitelik itibariyle İsrail’in Kuneytra saldırısına yönelik taktik düzeyde bir misillemeden ibaretti; ama ancak savaşla elde edilmesi mümkün olabilecek stratejik sonuçlar yarattı.
İsrail’in hayati kozu: Caydırıcılık
İsrail, bölgedeki varlığını ve yayılma garantisini caydırıcılığına; caydırıcılığını ise uluslar arası alanda gördüğü kayıtsız şartsız himayeye ve bununla desteklediği askeri gücüne borçlu.
1948’den beri Filistinlilerle ve tüm Arap ülkeleriyle girdiği her çatışma veya savaşı lehine sonuçlandıran İsrail, varlığını 1978’de Mısır’a, 1992’de FKÖ’ye 1994’te Ürdün’e bu caydırıcılığı sayesinde kabul ettirdi.
İsrail bu caydırıcılığı sayesinde 1980’de Kudüs’ü başkent ilan edebildi, 1981’de Golan’ı ilhak kararı aldı, 1982’de Lübnan’ı işgal etti.
Arap Birliği de İsrail’in bu caydırıcılığı sebebiyle 1948 topraklarından vazgeçmeyi öngören 2002 tarihli Arap Barış Planını sundu.
İsrail, Direnişe yenilse de caydırıcılığını korumuştu
İsrail tarihi boyunca işgal ettiği sadece iki yerden karşılıksız olarak çekilmek zorunda kaldı. 2000 yılında güney Lübnan’dan, 2005’te de Gazze’den tek taraflı çekildiyse de hem Lübnan hem de Filistin direnişleri karşısındaki caydırıcılığını iki şekilde sürdürdü.
1- Lübnan’a 2006’da; Gazze’ye 2008-9, 2003 ve 2014 yıllarında ağır yıkımlara sebep olan savaşlar dayattı.
2- Lübnan ve Filistin direnişinin liderlerini veya komutanlarını hedef alan suikastlar düzenledi.
İsrail, bütün bu savaşlar ve suikastlarla Lübnan ve Filistin direnişlerinin askeri altyapısını çökertemediği ya da onlara istediği şartlarda barış anlaşması dayatamadığı için başarısız oldu.
Ancak şimdiye kadar istediği zaman ve mekanda savaş çıkarıp, istediği zaman da savaşa son verme inisiyatifini elinde tutmaya devam etti.
Bir başka deyişle Lübnan ve Filistin direnişleri, güney Lübnan ve Gazze’yi işgalden kurtardıkları, İsrail karşısında teslim olmadıkları ve direniş altyapısını korudukları için zafer kazanmış olsalar da şimdiye kadar İsrail karşısında caydırıcı bir pozisyona sahip olamamışlardı.
İsrail Şeba’da caydırıcılığını kaybetti
Hizbullah’ın Şeba operasyonuna kadar Lübnan veya Gazze’de istediği zaman hava, kara veya deniz sahasını ihlal eden, istediği zaman suikast veya sabotaj yapan, istediği zaman savaş başlatıp istediği zaman da bitiren hep İsrail olmuştu.
İsrail’e ilk hamleyi de son hamleyi de yapma avantajı kazandıran işte bu caydırıcılığıydı.
Ancak Kuneytra’da ilk hamleyi yapan İsrail, Şeba’daki cevaptan sonra tarihinde ilk kez son hamleyi yapamayacağını açıklamak zorunda kaldı.
‘Bir misillemeden büyük; bir savaştan küçük’ Şeba operasyonunun ancak savaşla elde edilebilecek stratejik sonucu caydırıcılık inisiyatifini kaybettiğini bizzat İsrail’e itiraf ettirmesi oldu.
Netanyahu’nun Hizbullah kumarı
Şeba’da neyi kaybettiklerini bilen İsrail kamuoyu, yaşananları Netanyahu’nun seçim şovunun bedeli olarak değerlendirdi.[2]
İsrail’de ve bölgede Kuneytra saldırısı ile başlayan sürece ilişkin yapılan analizlerde şu hususlar öne çıkıyor:
Netanyahu, Kuneytra saldırısını yaklaşan seçimler öncesi iç kamuoyunda prim yapmak için planladı. Hizbullah’ın Suriye’de meşgul olduğu ve yıprandığı dolayısıyla da Kuneytra’yı ya görmezden geleceği ya da saldırıya en azından uzun bir süre cevap veremeyeceği hesap edildi.
Ancak öngörülenin aksine Hizbullah onuncu günde cevap vermesi İsrail’e iki seçenek dayattı:
1- Şeba operasyonuna cevap vermek ve çatışmayı muhtemel bir bölgesel savaşa dönüştürmeyi göze almak.
2- Stratejik caydırıcılığını kaybetmek pahasına cevap vermeyeceğini açıklamak.
Hizbullah’ın kısa sürede son derece nitelikli bir operasyonla cevap vermesi, İsrailli liderlerin Suriye faktörünün Hizbullah’ın savaş kapasitesinden bir şey kaybettirmediğini anlaması için yeterli oldu.
İsrailli liderler, seçimlere 2006 savaşıyla kıyaslanmayacak bir füze yağmuru altında girme riskini almak yerine caydırıcılığı Şeba’da bırakmayı tercih etti.
Hizbullah Şeba operasyonunu üstlendiği resmi bildirisini “Bildiri No:1” başlığıyla yayımlayarak, ucu açık bir savaşa hazır olduğu mesajını vermiş ve psikolojik üstünlük elde etmişti.
İsrailliler, bildirinin sayısını göz önünde bulundurarak yeni bir operasyon olup olmayacağını UNIFIL aracılığıyla Hizbullah’a sordu. Hizbullah Şeba’nın yeterli olduğu mesajını iletti; İsrail de yine UNIFIL aracılığıyla beyaz bayrak kaldırdı.[3]
Netanyahu’nun kumarının İsrail’e maliyeti
Kuneytra saldırısında Hizbullah komutanları ile birlikte İranlı General Muhammed Ali Allahdadi’nin de hayatını kaybetmesi, olayı daha da karmaşıklaştıran sürpriz bir durumdu.
Kuneytra saldırısını resmen üstlenemeyen İsrail, İranlı generalin hedeflerinde olmadığını açıklayarak[4] İran’la sorun yaşamak istemediğinin mesajını vermeye çalıştı.
Ancak İran, İsrail’in beklediğinin aksine kendi generalinin Suriye’de Hizbullah komutanları ile birlikte öldürüldüğünü gizlemedi.
Aksine önce dışişleri kanalıyla ABD’ye[5] ardından da Devrim Muhafızları komutanlığı aracılığıyla Hizbullah’a çatışmanın tarafı olduğunu açıkladı.[6]
Öldürdükleri Hizbullah komutanlarıyla seçim şovuna hazırlanan İsrailli liderlerin Kuneytra kumarı, Direniş Ekseni’nin siyasi veya lojistik dayanışmasının Suriye’de bir askeri entegrasyona dönüşmesine neden oldu.
Direniş Ekseni’nin askeri entegrasyonu
İran, Suriye, Hizbullah ve Filistin direniş örgütlerinin politika birlikteliğini ifade eden Direniş Ekseni, Suriye krizine kadar sadece siyasi, mali ve askeri lojistik alanlarında bir dayanışma içeriğine sahipti.
Suriye krizi, Direniş Ekseni’nin Filistin ayağında çatlaklar meydana getirdi. Hamas 2012’den sonra Direniş Ekseni ile arasına mesafe koydu, İslami Cihat Suriye’ye yakın bir tarafsızlık politikası izledi. FHKC ve FKHC/Genel Komutanlık ise Suriye’den yana durdu.
İsrail’in Suriye krizine doğrudan müdahil olması ve Golan sınırındaki tekfirci gruplara hava desteği, sağlık yardımı ve lojistik imkanlar sunması, Şam’ı Golan sınır hattında Filistinlilerin de yer aldığı bir Suriye direnişi örgütlemeye sevk etti.
İsrail saldırısında hayatını kaybeden Hizbullah komutanları ve İranlı generalin Golan Direnişi’ne komuta desteği misyonu ile Kuneytra’da bulunduğu bildiriliyor.
Bu, Şam’ı sağlama alan Direniş Ekseni’nin Suriye’de artık siyasi ve mali dayanışmanın da ötesinde bir askeri entegrasyona gittiğini gösteriyor.
Şeba’da Hizbullah lehine bozulan caydırıcılık dengesinin Lübnan’ı daha korunaklı hale getirmesi, Direniş’in Suriye’deki pozisyonunu daha da güçlendirebilir.
6-7 kilometre derinliğindeki Golan sınır hattını kontrol altında tutan tekfirci gruplar, şu an İsrail’le Suriye arasında bir tampon bölge işlevi görüyor.
Amerika’nın bile Şam devrimi fikrinden uzaklaştığına dair haberler doğruysa Golan sınır hattı boyunca İsrail’i de hava desteği sunduğu tekfirci grupları da daha zor günlerin beklediği söylenebilir.
İsrail’le tekfirciler arasındaki doğal ittifakın bundan sonraki süreçte daha açık bir hal alacağının ilk somut göstergesi, bugün Şam’daki Hz. Rukiye türbesini ziyarete giden Lübnanlı Şiileri hedef alan saldırı oldu.
Nusra Cephesi tarafından üstlenilen saldırıyla ilgili yapılan ilk yorum, İsrail’in Şeba operasyonunun intikamını Seyyide Rukiye türbesinde aldığı yönünde.
[1] YDH. 31 Ocak 2015. Her suikasttan İsrail’i sorumlu tutacağız http://www.ydh.com.tr/HD13610_her-suikasttan-israili-sorumlu-tutacagiz.html
[2] Haaretz. 29 Ocak 2015. Israelis are paying the price of a showcase operation. http://www.haaretz.com/opinion/1.639642
[3] AA. 28 Ocak 2015. United Nations Interim Force: Israel not to respond to Hezbollah attack http://www.aa.com.tr/en/rss/457521--israel-not-to-respond-to-hezbollah-attack-unifil
[4] YDH. 20 Ocak 2015. İsrail: İranlı general hedefimiz değildi http://www.ydh.com.tr/HD13575_israil--iranli-general-hedefimiz-degildi.html
[5] YDH. 27 Ocak 2015. İran’dan ABD’ye Kunaytra mesajı http://www.ydh.com.tr/HD13599_irandan-abdye-kunaytra-mesaji.html
[6] YDH. 28 Ocak 2015. Devrim Muhafızları: Tüm imkanlarımızla Hizbullah’ın yanındayız http://www.ydh.com.tr/HD13603_devrim-muhafizlari--tum-imkanlarimizla-hizbullahin-yanindayiz.html